İnsanın doğup büyüdüğü memleketinde böyle seçkin bir insanla, seviyeli bir kadro ile birlikte bir büyük misyonu müjdelemesi için bulunması heyecan verici oluyor.
Türkiye'nin doğu kalesi, eski adı ile Livane sancağında Prof. Dr. Haydar Baş hocamızla birlikte olmak onun ufuk açıcı sohbetini dinlemek ayrı bir mutluluk.
Artvin'in binlerce işadamı, esnaf büyük bir sabırsızlıkla Hocamızı bekliyordu. Artvin halkı, türküler ve marşlar eşliğinde Kuvayı Milliye kadrosunun heyecanlı konuşmaları ile coştu. Son konuşmacı Prof. Dr. Haydar Baş hocamız ise önce tarihi bir perspektif içinde ülkemizin üzerinde oynanan asırlık planlara dikkat çekiyordu.
Dün Hicaz bölgemizi elimizden almak için Şerif Hüseyin ve Abdullah bin Vehhab fitnesi ile Osmanlı'yı arkadan vurduran İngilizlerin yerini devralan ABD'nin bugün aynı senaryoyu elimizde kalan son coğrafya olan Anadolumuzda sahnelemekte olduğuna dikkat çekti.
Bugün Türkiye'de dinlerarası diyalog adı altında yürüttüğü misyoner faaliyetleriyle insanımızın imanını çaldıran ve ABD'de bir kardinalin bahçesinde yaşayan zatı Şerif Hüseyin rolü biçildiğine işaret ediyordu. Atlantik ötesinde esen yalan rüzgarına bakılırsa hocamızın tespitlerinin ne kadar doğru olduğu çok iyi anlaşılıyordu.
Ve insanımız bu gerçeğin farkına varmış olmalı ki alkışlarla tavrını ortaya koyuyordu.
Milletimiz nasıl anlamasın ki, düne kadar sözde karşı oldukları postmodern Şerif Hüseyin'e "Müslüman rahip" sıfatı yakıştırıp öven hortumcu medya, Abdullah bin Vehhab rolündeki siyasi aktöre de sayfalarını açıyor, kameralarını tahsis ediyor, ha bire hortumla beslenen rüzgarını körüklüyordu.
Düne kadar İslamcı diye karşı oldukları adama "miğferini ve süngüsünü attırıp, sinagog bekçiliğini" veriyorlardı.
Milletimiz bu yalan ve yaban rüzgarının farkına varmış, Prof. Dr. Haydar BAŞ bey'in estirdiği sahici, milli ile ferahlamıştı.
Çünkü bu rüzgar Kuvayı Milliye rüzgarıydı. Anadolu insanımız bu rüzgarla ayağa kalkıyor, Türk bayrağını dalgalandırıyor. Artvin'de olduğu gibi tüm Türkiye'de
-İbrahim BERK