10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Kasım 2006'da "Vakıflar Kanunu"nun 5, 11, 12, 14, 16, 25, 26, 41 ve 68. maddeleri bir kez daha görüşülmesi için Meclis'e geri göndermişti.
Lozan Antlaşması yönünden incelenmeli!"26. maddesinde, Vakıflar; amacını gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve vakfa gelir temin etmek amacıyla, Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla iktisadi işletme ve şirket kurabilir, kurulmuş şirketlere ortak olabilirler düzenlemelerine yer verilmiştir. Bu değişikliklerin öncelikle Lozan Antlaşması yönünden incelenmesi gerekmektedir. Çünkü cemaat (azınlık) vakıflarının varlıkları Lozan Antlaşması'na dayanmaktadır. Lozan Antlaşması, Türkiye Devleti'nin uluslararası düzlemde hukuksal ve siyasal kuruluş belgesidir. Lozan Antlaşması'yla, Türkiye Cumhuriyeti'nin Ulusal And sınırları içinde, özgür ve bağımsız bir devlet olarak varlığı tanınmış ve Türkiye Cumhuriyeti dünya uluslar ailesine bağımsız bir devlet olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla, Lozan Antlaşması, Cumhuriyet dönemi hukuk sisteminin temelini oluşturmaktadır. Bu niteliği nedeniyle, Antlaşma kuralları anayasal değerdedir.
Lozan'ın kuralları göz önüne alınmalıdır!Nitekim Anayasa Mahkemesi, Lozan Antlaşması'nda yer alan karşılıklı işlem ilkesini, anayasal değerde kabul ederek anayasallık blokuna katmış ve denetiminde ölçü norm olarak kullanmıştır. Bu nedenle, yasa koyucunun, kabul ettiği yasalarda Lozan Antlaşması kurallarını göz önünde bulundurması hukuksal gerekliliktir. Lozan Antlaşması'nın, Akalliyetlerin Himayesi başlıklı Üçüncü Faslında yer alan 37-45. maddelerinde, azınlık olarak nitelendirilen gayrimüslim Türk tebaanın kimi bireysel haklarının yanı sıra, kolektif/grup haklarının korunması da düzenlenmiştir. Antlaşma'nın, 37. maddesiyle Türkiye, bu fasılda yer alan kuralların temel yasalar olarak tanınmasını, hiçbir yasanın, yönetmeliğin, tüzüğün ve resmi işlemin bu kurallara aykırı ya da çelişir olmamasını ve bu kurallardan üstün sayılmamasını yükümlenmiştir.
Cemaat vakıfları Vakıflar Meclisi'ne üye seçebilecek!Antlaşma'nın, 39, 42, 45, Yasa'nın ilgili diğer kurallarında da, mazbut, mülhak ve yeni vakıflardan ayrı olarak cemaat vakıflarından söz edilmektedir. Hatta Yasa'nın 41. maddesiyle, cemaat vakıflarının, mülhak vakıflardan ayrı olarak, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün en üst karar organı olan Vakıflar Meclisi'ne bir asıl ve bir yedek üye seçmesi esası getirilmiştir. Dolayısıyla, yasa koyucunun cemaat vakıflarını eski vakıflar arasında ayrı bir tür olarak nitelendirdiği açıkça ortadadır.
Azınlık Vakıfları üzerindeki denetim tümüyle kaldırıldı!Bunun sonucunda, Türk Devrimi'nin tasfiye ettiği 'Şer-i Hukuk' düzeni içinde kurulmuş eski vakıfların tasfiyesini amaçlayan yaklaşımın ve bu yaklaşımın gereği olarak tüm eski vakıflar üzerinde Vakıflar Genel Müdürlüğü aracılığıyla kurulan oldukça sıkı izin ve denetim sisteminin, neredeyse tümüyle ortadan kaldırıldığı görülmektedir. Bu bağlamda, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün, 2762 sayılı Yasa'yla cemaat vakıfları üzerindeki sıkı denetimi kaldırılmakta, eski vakıf olmalarına karşın, bu vakıfların, mazbut vakıflar arasına alınmasının önü kesilmektedir. İncelenen Yasa'yla, cemaat vakıflarının, mülhak vakıflar arasından çıkarılıp yeni vakıflara benzer ayrı bir tür gibi değerlendirilmesinin doğal sonucu olarak, bu vakıfların amaç ve etkinlikleri doğrultusunda giderek gelişmelerine de olanak sağlanmaktadır.
Anayasa'nın başlangıç bölümüne aykırı!Buna karşılık, incelenen Yasa'yla cemaat vakıfları mülhak vakıf statüsünden uzaklaştırılarak yeni vakıf statüsüne yakınlaştırıldığından, bunların yönetim organının oluşturulamaması durumunda mazbut vakıflar arasına alınmasına olanak bulunmadığı gibi, cemaat vakıflarının tüzelkişiliklerinin sona ermesine ilişkin herhangi bir düzenlemenin de bulunmadığı, başka bir anlatımla, bu konunun boşlukta bırakıldığı görülmektedir. Bu nedenlerle, incelenen Yasa'nın 12., 14., 16., 25., 26. ve 41. maddelerinin Anayasa'nın Başlangıç bölümüne, 2., 3., ve 5. maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Teftiş Başkanı ortak kararnameyle atanmalı!incelenen Yasa'yla, üst düzey yönetici olarak düzenlenen "Rehberlik ve Teftiş Başkanı"nın, ortak kararname yerine Genel Müdür'ün önerisi üzerine Başbakan'ın ya da görevlendirdiği Devlet Bakanı'nın onayıyla atanmasını öngören 68. madde kuralının, parlamenter demokratik sistemle, Anayasa'nın 8., 104. ve 105. maddeleriyle, kamu yararı ve kamu hizmetinin gerekleriyle bağdaşmadığı sonucuna varılmaktadır."
Lozan Antlaşması yönünden incelenmeli!"26. maddesinde, Vakıflar; amacını gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve vakfa gelir temin etmek amacıyla, Genel Müdürlüğe bilgi vermek şartıyla iktisadi işletme ve şirket kurabilir, kurulmuş şirketlere ortak olabilirler düzenlemelerine yer verilmiştir. Bu değişikliklerin öncelikle Lozan Antlaşması yönünden incelenmesi gerekmektedir. Çünkü cemaat (azınlık) vakıflarının varlıkları Lozan Antlaşması'na dayanmaktadır. Lozan Antlaşması, Türkiye Devleti'nin uluslararası düzlemde hukuksal ve siyasal kuruluş belgesidir. Lozan Antlaşması'yla, Türkiye Cumhuriyeti'nin Ulusal And sınırları içinde, özgür ve bağımsız bir devlet olarak varlığı tanınmış ve Türkiye Cumhuriyeti dünya uluslar ailesine bağımsız bir devlet olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla, Lozan Antlaşması, Cumhuriyet dönemi hukuk sisteminin temelini oluşturmaktadır. Bu niteliği nedeniyle, Antlaşma kuralları anayasal değerdedir.
Lozan'ın kuralları göz önüne alınmalıdır!Nitekim Anayasa Mahkemesi, Lozan Antlaşması'nda yer alan karşılıklı işlem ilkesini, anayasal değerde kabul ederek anayasallık blokuna katmış ve denetiminde ölçü norm olarak kullanmıştır. Bu nedenle, yasa koyucunun, kabul ettiği yasalarda Lozan Antlaşması kurallarını göz önünde bulundurması hukuksal gerekliliktir. Lozan Antlaşması'nın, Akalliyetlerin Himayesi başlıklı Üçüncü Faslında yer alan 37-45. maddelerinde, azınlık olarak nitelendirilen gayrimüslim Türk tebaanın kimi bireysel haklarının yanı sıra, kolektif/grup haklarının korunması da düzenlenmiştir. Antlaşma'nın, 37. maddesiyle Türkiye, bu fasılda yer alan kuralların temel yasalar olarak tanınmasını, hiçbir yasanın, yönetmeliğin, tüzüğün ve resmi işlemin bu kurallara aykırı ya da çelişir olmamasını ve bu kurallardan üstün sayılmamasını yükümlenmiştir.
Cemaat vakıfları Vakıflar Meclisi'ne üye seçebilecek!Antlaşma'nın, 39, 42, 45, Yasa'nın ilgili diğer kurallarında da, mazbut, mülhak ve yeni vakıflardan ayrı olarak cemaat vakıflarından söz edilmektedir. Hatta Yasa'nın 41. maddesiyle, cemaat vakıflarının, mülhak vakıflardan ayrı olarak, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün en üst karar organı olan Vakıflar Meclisi'ne bir asıl ve bir yedek üye seçmesi esası getirilmiştir. Dolayısıyla, yasa koyucunun cemaat vakıflarını eski vakıflar arasında ayrı bir tür olarak nitelendirdiği açıkça ortadadır.
Azınlık Vakıfları üzerindeki denetim tümüyle kaldırıldı!Bunun sonucunda, Türk Devrimi'nin tasfiye ettiği 'Şer-i Hukuk' düzeni içinde kurulmuş eski vakıfların tasfiyesini amaçlayan yaklaşımın ve bu yaklaşımın gereği olarak tüm eski vakıflar üzerinde Vakıflar Genel Müdürlüğü aracılığıyla kurulan oldukça sıkı izin ve denetim sisteminin, neredeyse tümüyle ortadan kaldırıldığı görülmektedir. Bu bağlamda, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün, 2762 sayılı Yasa'yla cemaat vakıfları üzerindeki sıkı denetimi kaldırılmakta, eski vakıf olmalarına karşın, bu vakıfların, mazbut vakıflar arasına alınmasının önü kesilmektedir. İncelenen Yasa'yla, cemaat vakıflarının, mülhak vakıflar arasından çıkarılıp yeni vakıflara benzer ayrı bir tür gibi değerlendirilmesinin doğal sonucu olarak, bu vakıfların amaç ve etkinlikleri doğrultusunda giderek gelişmelerine de olanak sağlanmaktadır.
Anayasa'nın başlangıç bölümüne aykırı!Buna karşılık, incelenen Yasa'yla cemaat vakıfları mülhak vakıf statüsünden uzaklaştırılarak yeni vakıf statüsüne yakınlaştırıldığından, bunların yönetim organının oluşturulamaması durumunda mazbut vakıflar arasına alınmasına olanak bulunmadığı gibi, cemaat vakıflarının tüzelkişiliklerinin sona ermesine ilişkin herhangi bir düzenlemenin de bulunmadığı, başka bir anlatımla, bu konunun boşlukta bırakıldığı görülmektedir. Bu nedenlerle, incelenen Yasa'nın 12., 14., 16., 25., 26. ve 41. maddelerinin Anayasa'nın Başlangıç bölümüne, 2., 3., ve 5. maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Teftiş Başkanı ortak kararnameyle atanmalı!incelenen Yasa'yla, üst düzey yönetici olarak düzenlenen "Rehberlik ve Teftiş Başkanı"nın, ortak kararname yerine Genel Müdür'ün önerisi üzerine Başbakan'ın ya da görevlendirdiği Devlet Bakanı'nın onayıyla atanmasını öngören 68. madde kuralının, parlamenter demokratik sistemle, Anayasa'nın 8., 104. ve 105. maddeleriyle, kamu yararı ve kamu hizmetinin gerekleriyle bağdaşmadığı sonucuna varılmaktadır."