Bağımsız Türkiye Partisi, yurt çapında düzenlediği tanıtım ve katılım toplantılarına Artvin ilini de ekledi. Artvinlilerin yoğun ilgi gösterdiği toplantıda Artvin Sinema Salonu, "İşte lider işte başbakan", "Bu vatan bu millet seni bekliyor" sloganlarıyla inledi.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan toplantıda birer konuşma yapan İl Başkanı Nuri Keskin, MYK Üyesi Muharrem Bayraktar, Genel Başkan Yardımcıları Dr. Abdullah Terzi ve Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi ile Genel Başkan Ali Gedik, Türkiye'nin sürüklendiği ekonomik çöküşün sebeplerini anlatarak, kurtuluşun Prof. Dr. Haydar Baş'ın önderliğinde kurulan BTP reçetelerinden geçtiğini vurguladılar. Bu reçetedeki çözümler hakkında bilgi verdiler.
İngiliz oyununa dikkatBTP'nin Artvin'de düzenlediği toplantıda, Kuvay-ı Milliye'nin yeniden şahlanışının mimarı Prof. Dr. Haydar Baş da bir konuşma yaptı. Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Ben 1919 Mayıs'ı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiç bir kuvvet yoktu. Yalnız Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu milletle yola çıktım. Millete güvenerek işe başladım" sözlerini hatırlatarak, "Samsun'da milletiyle yola çıkan merhum Atatürk'ün yolundan biz de 2002 yılında milletle beraber yola çıktık" şeklinde sözlerine başlayan Prof. Dr. Haydar Baş, Türk milletinin ilelebet yaşaması için güçlü bir devlete ihtiyaç bulunduğunu, TSK'nin de dünyanın bir numaralı ordusu olması gerektiğini söyledi. AB'ye girmek için devleti ve orduyu küçültmeye yönelenlerin tarihi bir oyuna geldiklerini belirten Prof. Dr. Haydar Baş, "Devleti küçültelim, orduyu küçültelim, diyen insanlar, ne kadar samimi olurlarsa olsunlar, Batının oyununa gelmektedir. Sene 1919'da, Lord Curzon, 'İlk amaç Türk ordusunun dağıtılması ve silahlarının alınmasıdır. Bu yapıldıktan sonra Türkiye'ye istenilen her şey kabul ettirilebilir' diyor. Bu gerçek ortada iken 'orduyu küçültelim' diyen arkadaşlarımız, siyasi iktidar ve ikbal sahibi kardeşlerimiz, bilerek yahut bilmeyerek, İngiliz'in oyununa çanak tutmuyor mu?" diye sordu ve onlara, "kendinize gelin" diye seslendi. "Eğer biz insanlık ailesine, özellikle milletimize hizmet etmek istiyor isek, mutlaka TSK'ni, silahıyla, her şeyiyle istenilen yere getirmek mecburiyetindeyiz. O zaman bekamız, bağımsızlığımız teminat altında olur. Şayet bunu yapamazsak, sadece Türk milletinin geleceği değil, bizim coğrafyamızda yaşayan, Avrupa, Asya coğrafyasında yaşayan insanların tamamının hayatı maalesef ve de maateessüf helakte olmak mecburiyetinde kalır" şeklinde devam eden Prof. Dr. Haydar Baş, Hicaz coğrafyasından çeşitli oyunlarla çıkmamızdan sonra Arap müslüman kardeşlerimizin içine düştüğü durumun bunun en güzel örneğini teşkil ettiğini belirtti.
AB'ye "Hayır" demek şartBütün toplantılarda AB'ye karşı olduğunu ifade ettiğini söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, niçin AB'ye karşı olduğu konuşunda şöyle konuştu: "Avrupa farklı bir medeniyettir. Biz, Türk medeniyeti olarak farklı bir dünyanın insanlarıyız. Avrupa, teslis akidesinin damarlarına sunduğu kanla hayatını devam ettirir. Biz ise Tevhid akidesiyle beraber hayatımızı devam ettiririz. Aksi takdirde ne Avrupalıdan, ne bizden hiç bir şey olmaz. Yani Avrupalı kendi itikadından vazgeçerse, o, kendi kendini idama mahkum eder. Biz de kendi Tevhid akidemizden vazgeçersek, kendimizi idama mahkum ederiz. Yani yok olmanın altına imzamızı atarız. 'Türk milleti yok olsun' diyebilir misiniz? O halde AB'ye 'hayır' dememiz şarttır ve de farzdır."
AB'nin Güneydoğu, Kıbrıs, Ege konularındaki tavrına ve bizi bölme faaliyetlerine dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Baş, AB'nin Ayasofya'yı kilise yapmamızı istediğini söyleyerek "Onu benim dedem Fatih bana emanet eyledi. Şayet senin iradene teslim olur, senin dediğini yerine getirirsem, ben emanete ihanet etmiş olurum. Onun için, Avrupa istedi diye Ayasofya'yı kilise şekline sokmak isteyenlere cevap veriyor ve diyoruz ki, biz Ayasofya'yı iktidara geldiğimiz gün, an, camiye çevireceğiz" dedi.
Düne kadar Avrupa'ya "Hıristiyan Kulübü" diyenlerin bu gün Avrupa'da çok dinlilik ve hürriyet olduğu propagandası yaptıklarına işaret eden Prof. Dr. Haydar Baş, Avrupa'da çok din değil tek din (Hıristiyanlık) olduğunu, Avrupa'da hürriyet mürriyet olmadığını, Türklerin 3. Sınıf insan muamelesi gördüklerini, orada sadece Türkiye'ye küfretme hürriyeti bulunduğunu, asıl hürriyetin Türkiye'de görüldüğünü söyledi.
Hedef kâinatın doruk noktasıTürkiye ekonomisi hakkında da açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Haydar Baş, ekonomiyi ipe çekenlerin, adeta milleti açlığa mahkum edenlerin, tamamen cehalet, gaflet ve dalaletten dolayı milleti bu hale getirdiklerini, para oyunlarıyla maliyemizin çökertildiğini belirterek, ne kadar batırırsa batırsınlar ülkeyi mutlaka kurtaracaklarını, dört yılda dünya lideri yapacaklarını söyledi. Prof. Dr. Haydar Baş, tek formülleri çalışmakla, emisyonu genişletmek suretiyle üretimi arttırmakla, devlet-millet, sivil-asker birlikteliğiyle memurun, işçinin, çiftçinin, 100 milyarın altında geliri olanın vergi vermeyeceği bir Türkiye inşa edeceklerini, T.C. Devletini kâinatın doruk noktasına çıkaracaklarını ifade etti.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan toplantıda birer konuşma yapan İl Başkanı Nuri Keskin, MYK Üyesi Muharrem Bayraktar, Genel Başkan Yardımcıları Dr. Abdullah Terzi ve Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi ile Genel Başkan Ali Gedik, Türkiye'nin sürüklendiği ekonomik çöküşün sebeplerini anlatarak, kurtuluşun Prof. Dr. Haydar Baş'ın önderliğinde kurulan BTP reçetelerinden geçtiğini vurguladılar. Bu reçetedeki çözümler hakkında bilgi verdiler.
İngiliz oyununa dikkatBTP'nin Artvin'de düzenlediği toplantıda, Kuvay-ı Milliye'nin yeniden şahlanışının mimarı Prof. Dr. Haydar Baş da bir konuşma yaptı. Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Ben 1919 Mayıs'ı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiç bir kuvvet yoktu. Yalnız Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu milletle yola çıktım. Millete güvenerek işe başladım" sözlerini hatırlatarak, "Samsun'da milletiyle yola çıkan merhum Atatürk'ün yolundan biz de 2002 yılında milletle beraber yola çıktık" şeklinde sözlerine başlayan Prof. Dr. Haydar Baş, Türk milletinin ilelebet yaşaması için güçlü bir devlete ihtiyaç bulunduğunu, TSK'nin de dünyanın bir numaralı ordusu olması gerektiğini söyledi. AB'ye girmek için devleti ve orduyu küçültmeye yönelenlerin tarihi bir oyuna geldiklerini belirten Prof. Dr. Haydar Baş, "Devleti küçültelim, orduyu küçültelim, diyen insanlar, ne kadar samimi olurlarsa olsunlar, Batının oyununa gelmektedir. Sene 1919'da, Lord Curzon, 'İlk amaç Türk ordusunun dağıtılması ve silahlarının alınmasıdır. Bu yapıldıktan sonra Türkiye'ye istenilen her şey kabul ettirilebilir' diyor. Bu gerçek ortada iken 'orduyu küçültelim' diyen arkadaşlarımız, siyasi iktidar ve ikbal sahibi kardeşlerimiz, bilerek yahut bilmeyerek, İngiliz'in oyununa çanak tutmuyor mu?" diye sordu ve onlara, "kendinize gelin" diye seslendi. "Eğer biz insanlık ailesine, özellikle milletimize hizmet etmek istiyor isek, mutlaka TSK'ni, silahıyla, her şeyiyle istenilen yere getirmek mecburiyetindeyiz. O zaman bekamız, bağımsızlığımız teminat altında olur. Şayet bunu yapamazsak, sadece Türk milletinin geleceği değil, bizim coğrafyamızda yaşayan, Avrupa, Asya coğrafyasında yaşayan insanların tamamının hayatı maalesef ve de maateessüf helakte olmak mecburiyetinde kalır" şeklinde devam eden Prof. Dr. Haydar Baş, Hicaz coğrafyasından çeşitli oyunlarla çıkmamızdan sonra Arap müslüman kardeşlerimizin içine düştüğü durumun bunun en güzel örneğini teşkil ettiğini belirtti.
AB'ye "Hayır" demek şartBütün toplantılarda AB'ye karşı olduğunu ifade ettiğini söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, niçin AB'ye karşı olduğu konuşunda şöyle konuştu: "Avrupa farklı bir medeniyettir. Biz, Türk medeniyeti olarak farklı bir dünyanın insanlarıyız. Avrupa, teslis akidesinin damarlarına sunduğu kanla hayatını devam ettirir. Biz ise Tevhid akidesiyle beraber hayatımızı devam ettiririz. Aksi takdirde ne Avrupalıdan, ne bizden hiç bir şey olmaz. Yani Avrupalı kendi itikadından vazgeçerse, o, kendi kendini idama mahkum eder. Biz de kendi Tevhid akidemizden vazgeçersek, kendimizi idama mahkum ederiz. Yani yok olmanın altına imzamızı atarız. 'Türk milleti yok olsun' diyebilir misiniz? O halde AB'ye 'hayır' dememiz şarttır ve de farzdır."
AB'nin Güneydoğu, Kıbrıs, Ege konularındaki tavrına ve bizi bölme faaliyetlerine dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Baş, AB'nin Ayasofya'yı kilise yapmamızı istediğini söyleyerek "Onu benim dedem Fatih bana emanet eyledi. Şayet senin iradene teslim olur, senin dediğini yerine getirirsem, ben emanete ihanet etmiş olurum. Onun için, Avrupa istedi diye Ayasofya'yı kilise şekline sokmak isteyenlere cevap veriyor ve diyoruz ki, biz Ayasofya'yı iktidara geldiğimiz gün, an, camiye çevireceğiz" dedi.
Düne kadar Avrupa'ya "Hıristiyan Kulübü" diyenlerin bu gün Avrupa'da çok dinlilik ve hürriyet olduğu propagandası yaptıklarına işaret eden Prof. Dr. Haydar Baş, Avrupa'da çok din değil tek din (Hıristiyanlık) olduğunu, Avrupa'da hürriyet mürriyet olmadığını, Türklerin 3. Sınıf insan muamelesi gördüklerini, orada sadece Türkiye'ye küfretme hürriyeti bulunduğunu, asıl hürriyetin Türkiye'de görüldüğünü söyledi.
Hedef kâinatın doruk noktasıTürkiye ekonomisi hakkında da açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Haydar Baş, ekonomiyi ipe çekenlerin, adeta milleti açlığa mahkum edenlerin, tamamen cehalet, gaflet ve dalaletten dolayı milleti bu hale getirdiklerini, para oyunlarıyla maliyemizin çökertildiğini belirterek, ne kadar batırırsa batırsınlar ülkeyi mutlaka kurtaracaklarını, dört yılda dünya lideri yapacaklarını söyledi. Prof. Dr. Haydar Baş, tek formülleri çalışmakla, emisyonu genişletmek suretiyle üretimi arttırmakla, devlet-millet, sivil-asker birlikteliğiyle memurun, işçinin, çiftçinin, 100 milyarın altında geliri olanın vergi vermeyeceği bir Türkiye inşa edeceklerini, T.C. Devletini kâinatın doruk noktasına çıkaracaklarını ifade etti.