15 Temmuz darbe girişiminin milletin demokrasi zaferiyle geri püskürtülmesinden sonra, siyasi irade Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllardır uyardığı konularda oldukça olumlu adımlar atıyordu, bizleri umutlandırıyordu.
Yenikapı'da ve Türkiye'nin bütün illerinde her kesimden milyonlarca vatandaşımız ellerinde Türk bayraklarıyla demokrasi mitinglerinde buluştular; özlediğimiz, beklediğimiz bir görüntü oluştu. 20 yıldır Prof. Dr. Baş ve kadrosunun ikaz ettiği FETÖ ve Dinlerarası Diyalog konusunun iç yüzü darbe girişimiyle ortaya çıkınca herkes Sayın Baş'ın bu konudaki haklılığını anladı. Onun yıllar önce ifade ettiklerini ifade etmeye başladılar.
Darbe girişimi öncesi ve sonrası Rusya'nın Türkiye'ye olan desteği, ABD'nin ise aleni olarak darbecilere sahip çıkması, üstelik böyle önemli bir olayı ABD Başkan Yardımcısı Biden düzeyinde "internet oyunu zannettik" tarzında alaylı bir üslupla ifade etmeleri, ABD Başkan adayı Trump'ın 13 CIA yetkilisinin darbe organizasyonunda görev aldığı açıklaması, ABD'nin FETÖ ele başı Gülen'i iade etmemekteki ısrarı ve daha birçok önemli hadise Türkiye'nin dostunun kim, düşmanının kim olduğunu açıkça gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ilk yurt dışı ziyaretini Rusya'ya yapması, Rusya ile ilişkilerin normalleşme sürecine girmesi, olumlu anlaşmaların yapılması, her şeyden önemlisi Putin'in Erdoğan'a Prof. Dr. Baş'ın projesi olan "Milli Paralarla Ticaret"i teklif etmesi son derece önemli gelişmelerdi.
Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, Prof. Dr. Baş'ın yıllardır altını çizdiği "Alevi-Sünni" kardeşliği, "Türk-Kürt kardeşliği" noktasındaki olumlu açıklamaları bizleri umutlandırdı.
Tam her şey Türkiye için Türk milleti için olumlu gidiyor, siyasilerimiz ve milletimiz Prof. Dr. Baş'ın modeliyle, çözümleriyle, birlik beraberlik duruşuyla, milli duruşuyla buluşuyor, böyle giderse zifiri karanlık da ülkemiz ve milletimiz üzerinden kalkar, üzerimizdeki menfur planlar son bulur ümidini yaşıyorken bir anda Prof. Dr. Haydar Baş hakkında yeniden sokaklarda bir iftira kampanyası başlatıldı. Dedik ki bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
Halbuki Sayın Baş'ın bu olumlu gidişattan kendi adına hiçbir beklentisi yoktu, onun derdi, davası Türkiye'de doğru olanın ortaya çıkması, birlik beraberliğin yaşanması, Türk milletinin küresel emperyalizmin esaretinden, taşeronluğundan kurtulması, adaleti ve özgürlüğü doya doya yaşaması, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada söz sahibi güçlü bir ülke haline gelmesiydi.
Bunun için, olumlu adım atan siyasilerimize tavsiye dolu, onları yanlıştan uzak tutacak yazılar yazmıştı. İftira kampanyası başlamadan Yeni Mesaj gazetesinde yazdığı 20 Ağustos 2016 tarihli "Çözüm var" başlıklı makalesinde Sayın Baş şu samimi tavsiyelerde bulunmuştu:
"Nasıl darbe girişiminin ardından siyaset, tek vücut olarak milletin önüne çıktı ise, çözüm noktasında da parti ayrımı yapılmadan birleşmeye mecburdur?
Siz herkesin cumhurbaşkanı, herkesin başbakanı olmak istiyorsanız, devlet baba olarak herkesi kucaklamaya mecbur ve de memursunuz.
Bizler terörün, inanç tahribatının, ekonomik darboğazın çözümünü hiçbir koltuk kaygısı olmadan sunmaya hazırız. Ama gizleniyoruz. Millet gizlendiğimiz gerçeğini görür, bize sahip çıkarsa, Türkiye'nin meseleleri hallolur. Buna inanması lazım.
Gelin bir olalım, bu güzel vatanı, parçalanmadan Türk milletine sunmanın formülünü hayata geçirelim."
Ve Sayın Baş bu muhteşem yazısında terörün, ekonominin, siyasi ve toplumsal problemlerin çözümü konusunda da pratik projeler sunmuştu. İşte Sayın Baş, bu dost ve samimi elini tam uzattığı zamanda bir anda iftira kampanyası başlatıldı.
Ve ardından Cerablus operasyonuyla bir anda Türkiye'nin gündemi değiştirildi.
Cerablus operasyonun nedenlerini ve sonuçlarını çok fazla irdelemeyeceğim ama zamanlaması konusunu değerlendirmek istiyorum. Neden bugün?
Cerablus operasyonu, Türkiye ABD'den Rusya'ya doğru bir rota değişikliğinin, Milli Paralarla Ticaretin gündemde olduğu, Suriye ile ilişkilerin normalleşmeye başlayacağı bir dönemde, ABD'den üst üste gerçekleşen ziyaretler sonrası bir anda gündeme geldi.
Ve Erdoğan'ın Rusya ziyareti sonrası oluşturulan Türkiye-Rusya-Suriye üçlü mekanizmasıyla değil, Rusya ve Suriye'yi rahatsız edecek şekilde Türkiye-ABD-ÖSO üçlü mekanizmasıyla yapıldı.
Operasyonun amacının Cerablus'un IŞİD'den alınıp ÖSO'ya verilecek olması ayrıca bir problem, çünkü Rusya ve Suriye ÖSO'yu IŞİD'den farklı görmüyor, terörist olarak tanımlıyor.
Demek ki birileri, tabi bu ABD ve içimizdeki işbirlikçileri, bir taraftan Türkiye-Rusya, Türkiye-Suriye ilişkilerini bir şekilde baltalamaya çalışırken, diğer taraftan da -bence asıl hedef bu- milletimizin son olaylarla haklılığı bir kez daha ortaya çıkan Prof. Dr. Haydar Baş'a olan teveccühünün önünü keserek, gündemi değiştirerek çözümle siyasilerimizin ve milletimizin buluşmasını engellemeye çalışıyor.
Diyeceksiniz ki, neden hep olayları Prof. Dr. Baş merkezli değerlendiriyorsunuz?
Bugün sadece Türkiye'nin değil, dünyanın gündemi Prof. Dr. Baş merkezli değişiyor. Bunu ben demiyorum, "Fransa'nın 2017 yılında Cumhurbaşkanı" olarak ifade edilen Le Pen, "Dünyada iki modelin savaşı yaşanıyor; ABD'nin dayattığı Kapitalizm ile Rusya'nın vatansever modeli" diyor. Rus parlamenterler "Dünyanın Haydar Hocaya ihtiyacı var" diyor. Putin, "Milli Ekonomi Modeli'ni uyguluyoruz" diyor. Milli Ekonomi Modeli eksenli bir blok oluştu ve bugün bu blok ABD'nin korkulu rüyası, ABD'nin kağıttan imparatorluğunu yerle bir ediyor.
Bu sebeple Türkiye'nin geleceğini de Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayıp uygulamaması belirleyecektir. Bunu ABD çok iyi biliyor, endişesi de bundan?
Yenikapı'da ve Türkiye'nin bütün illerinde her kesimden milyonlarca vatandaşımız ellerinde Türk bayraklarıyla demokrasi mitinglerinde buluştular; özlediğimiz, beklediğimiz bir görüntü oluştu. 20 yıldır Prof. Dr. Baş ve kadrosunun ikaz ettiği FETÖ ve Dinlerarası Diyalog konusunun iç yüzü darbe girişimiyle ortaya çıkınca herkes Sayın Baş'ın bu konudaki haklılığını anladı. Onun yıllar önce ifade ettiklerini ifade etmeye başladılar.
Darbe girişimi öncesi ve sonrası Rusya'nın Türkiye'ye olan desteği, ABD'nin ise aleni olarak darbecilere sahip çıkması, üstelik böyle önemli bir olayı ABD Başkan Yardımcısı Biden düzeyinde "internet oyunu zannettik" tarzında alaylı bir üslupla ifade etmeleri, ABD Başkan adayı Trump'ın 13 CIA yetkilisinin darbe organizasyonunda görev aldığı açıklaması, ABD'nin FETÖ ele başı Gülen'i iade etmemekteki ısrarı ve daha birçok önemli hadise Türkiye'nin dostunun kim, düşmanının kim olduğunu açıkça gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ilk yurt dışı ziyaretini Rusya'ya yapması, Rusya ile ilişkilerin normalleşme sürecine girmesi, olumlu anlaşmaların yapılması, her şeyden önemlisi Putin'in Erdoğan'a Prof. Dr. Baş'ın projesi olan "Milli Paralarla Ticaret"i teklif etmesi son derece önemli gelişmelerdi.
Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, Prof. Dr. Baş'ın yıllardır altını çizdiği "Alevi-Sünni" kardeşliği, "Türk-Kürt kardeşliği" noktasındaki olumlu açıklamaları bizleri umutlandırdı.
Tam her şey Türkiye için Türk milleti için olumlu gidiyor, siyasilerimiz ve milletimiz Prof. Dr. Baş'ın modeliyle, çözümleriyle, birlik beraberlik duruşuyla, milli duruşuyla buluşuyor, böyle giderse zifiri karanlık da ülkemiz ve milletimiz üzerinden kalkar, üzerimizdeki menfur planlar son bulur ümidini yaşıyorken bir anda Prof. Dr. Haydar Baş hakkında yeniden sokaklarda bir iftira kampanyası başlatıldı. Dedik ki bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
Halbuki Sayın Baş'ın bu olumlu gidişattan kendi adına hiçbir beklentisi yoktu, onun derdi, davası Türkiye'de doğru olanın ortaya çıkması, birlik beraberliğin yaşanması, Türk milletinin küresel emperyalizmin esaretinden, taşeronluğundan kurtulması, adaleti ve özgürlüğü doya doya yaşaması, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada söz sahibi güçlü bir ülke haline gelmesiydi.
Bunun için, olumlu adım atan siyasilerimize tavsiye dolu, onları yanlıştan uzak tutacak yazılar yazmıştı. İftira kampanyası başlamadan Yeni Mesaj gazetesinde yazdığı 20 Ağustos 2016 tarihli "Çözüm var" başlıklı makalesinde Sayın Baş şu samimi tavsiyelerde bulunmuştu:
"Nasıl darbe girişiminin ardından siyaset, tek vücut olarak milletin önüne çıktı ise, çözüm noktasında da parti ayrımı yapılmadan birleşmeye mecburdur?
Siz herkesin cumhurbaşkanı, herkesin başbakanı olmak istiyorsanız, devlet baba olarak herkesi kucaklamaya mecbur ve de memursunuz.
Bizler terörün, inanç tahribatının, ekonomik darboğazın çözümünü hiçbir koltuk kaygısı olmadan sunmaya hazırız. Ama gizleniyoruz. Millet gizlendiğimiz gerçeğini görür, bize sahip çıkarsa, Türkiye'nin meseleleri hallolur. Buna inanması lazım.
Gelin bir olalım, bu güzel vatanı, parçalanmadan Türk milletine sunmanın formülünü hayata geçirelim."
Ve Sayın Baş bu muhteşem yazısında terörün, ekonominin, siyasi ve toplumsal problemlerin çözümü konusunda da pratik projeler sunmuştu. İşte Sayın Baş, bu dost ve samimi elini tam uzattığı zamanda bir anda iftira kampanyası başlatıldı.
Ve ardından Cerablus operasyonuyla bir anda Türkiye'nin gündemi değiştirildi.
Cerablus operasyonun nedenlerini ve sonuçlarını çok fazla irdelemeyeceğim ama zamanlaması konusunu değerlendirmek istiyorum. Neden bugün?
Cerablus operasyonu, Türkiye ABD'den Rusya'ya doğru bir rota değişikliğinin, Milli Paralarla Ticaretin gündemde olduğu, Suriye ile ilişkilerin normalleşmeye başlayacağı bir dönemde, ABD'den üst üste gerçekleşen ziyaretler sonrası bir anda gündeme geldi.
Ve Erdoğan'ın Rusya ziyareti sonrası oluşturulan Türkiye-Rusya-Suriye üçlü mekanizmasıyla değil, Rusya ve Suriye'yi rahatsız edecek şekilde Türkiye-ABD-ÖSO üçlü mekanizmasıyla yapıldı.
Operasyonun amacının Cerablus'un IŞİD'den alınıp ÖSO'ya verilecek olması ayrıca bir problem, çünkü Rusya ve Suriye ÖSO'yu IŞİD'den farklı görmüyor, terörist olarak tanımlıyor.
Demek ki birileri, tabi bu ABD ve içimizdeki işbirlikçileri, bir taraftan Türkiye-Rusya, Türkiye-Suriye ilişkilerini bir şekilde baltalamaya çalışırken, diğer taraftan da -bence asıl hedef bu- milletimizin son olaylarla haklılığı bir kez daha ortaya çıkan Prof. Dr. Haydar Baş'a olan teveccühünün önünü keserek, gündemi değiştirerek çözümle siyasilerimizin ve milletimizin buluşmasını engellemeye çalışıyor.
Diyeceksiniz ki, neden hep olayları Prof. Dr. Baş merkezli değerlendiriyorsunuz?
Bugün sadece Türkiye'nin değil, dünyanın gündemi Prof. Dr. Baş merkezli değişiyor. Bunu ben demiyorum, "Fransa'nın 2017 yılında Cumhurbaşkanı" olarak ifade edilen Le Pen, "Dünyada iki modelin savaşı yaşanıyor; ABD'nin dayattığı Kapitalizm ile Rusya'nın vatansever modeli" diyor. Rus parlamenterler "Dünyanın Haydar Hocaya ihtiyacı var" diyor. Putin, "Milli Ekonomi Modeli'ni uyguluyoruz" diyor. Milli Ekonomi Modeli eksenli bir blok oluştu ve bugün bu blok ABD'nin korkulu rüyası, ABD'nin kağıttan imparatorluğunu yerle bir ediyor.
Bu sebeple Türkiye'nin geleceğini de Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayıp uygulamaması belirleyecektir. Bunu ABD çok iyi biliyor, endişesi de bundan?
Murat Çabas / diğer yazıları
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024