İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Afife Mat, "deli bal"ın, arıların bazı fundagiller familyası bitkilerinin nektarlarından hazırladığı, içinde grayanotoksinler barındıran bal olduğunu söyledi. Karadeniz bölgesine özgü olan ve "acı bal" ve "tutar bal" isimleriyle de bilinen bu balın, günde 2 çay kaşığından fazla tüketildiğinde insanları çarptığını belirten Prof. Dr. Mat, şöyle dedi:"Türkiye'nin kuzeyinde fundagiller familyasından orman gülü türleri, geniş alanlarda yetişmektedir. Deli bal halk arasında geleneksel olarak gastrit, ülser gibi mide, bağırsak sistemi rahatsızlıklarında günde 1-2 çay kaşığı dozda kullanılmaktadır. Ancak bu bal dozu artırılarak tüketildiğinde zehirlenmelere neden olur.
Deli balın zehirliliği çok eski çağlardan beri bilinmektedir. Kaynaklar, M.Ö. 400 yıllarından beri bu bölgeden geçen askerlerin bu baldan zehirlendiğini anlatmaktadır. Orman gülü türlerinin, dolayısıyla deli balın zehirliliği, taşıdığı grayanotoksinlerden kaynaklanmaktadır."Balın zehirli olup olmadığının mikroskobik incelemede anlaşılabileceğini belirten Prof. Dr. Afife Mat, şöyle devam etti:"Ülkemizde görülen besin zehirlenmeleri içinde, deli bal zehirlenmesi önemli bir yer tutmaktadır. Zehirlenme belirtileri balı yedikten 30 dakika ile 2 saat sonra mide bulantısı, kusma, şiddetli hipotansiyon ve kalp ritminin 60'dan aşağıya düşmesi ve beyne yeterli kan gitmemesine bağlı olarak hastanın bayılması şeklinde görülür. Deli bala bağlı zehirlenme, terleme, sersemlik, çift ve bulanık görme, tükürük bezlerinin fazla çalışması durumudur.
Hastalarda kalpte hiçbir elektriksel aktivitenin görülmemesi gibi durum da görülebilir. Uygun destek ve tedavi genellikle başarılı sonuç verir.Bal zehirlenmesinde alınan balın miktarı ile ilişkili olarak hafif semptomlardan hayatı tehdit eden ciddi semptomlara kadar geniş bir semptomlar zinciri görülebilir. Tedavi semptomlara göre yönlendirilir. Bu nedenle aslında bu zehirlenmenin tedavisi de iyi bir hasta hikayesinin alınmasına bağlıdır."