'Kanserlerin yarısı önlenebilir'
İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gül Başaran: "Günümüz bilgileri düzgün biçimde kullanıldığında kanserlerin yarısının önüne geçilebilir. Bu nedenle tedavi kadar hastalığı önlemeyle ilgili çalışmalar, bu hastalık grubuyla ilgili iyi sonuçlar elde etmek için kaçınılmazdır"
07.04.2016 00:00:00
Acıbadem Üniversitesi İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gül Başaran, bugünkü bilgilerin düzgün biçimde kullanıldığında kanserlerin yarısının önüne geçilebileceğini belirterek, "Bu nedenle tedavi kadar hastalığı önlemeyle ilgili çalışmalar, bu hastalık grubuyla ilgili iyi sonuçlar elde etmek için kaçınılmazdır. Gelişmiş toplumlarda, etkin tedaviler ve modern yaşam koşullarıyla çok sayıda kanser geçirmiş ve yaşamına devam eden kişi olduğu tahmin ediliyor" dedi.
Başaran, Kanser Haftası kapsamında yaptığı açıklamada, birçok kanser türünün, yapılacak yaşamsal değişiklik, aşı tedavileri ve enfeksiyonların ortadan kaldırılmasıyla önlenebileceğini ifade etti.
Erken tanıyla tümörlerin henüz küçükken cerrahiyle alınabildiğini, bu sayede hastalara daha uzun yaşama şansının sunulabildiğini aktaran Başaran, "Erken tanı konulan ve usulüne uygun tedavi edilen birçok kanserde, kişiler ömürlerinin sonuna kadar hastalıkla bir daha karşılaşmadan yaşayabilirler. 100'den fazla çeşidi olan kanseri ölümcül kılan koşulların başında bulunduğu organdan çıkıp kan yoluyla diğer organlara yayılması yer alıyor." şeklinde konuştu.
Obezite ve sigara etkeni
Başaran, kansere bağlı ölümlerin yüzde 30'unun obezite, sigara kullanımı, yetersiz fiziksel aktivite, fazla alkol tüketimi ve kötü beslenmeyle ilişkili olduğuna değinerek, şöyle devam etti:
"Tüm kanser ölümlerinin yüzde 20'si ve akciğer kanserinden ölümlerin yüzde 70'i sigaraya bağlı. Bazı kanserler HPV, Hepatit B, Hepatit C, HIV veya Helikobakter Pilori gibi enfeksiyoz etkenlerle gelişiyor. Kanser tedavisinde devam eden tüm olumlu gelişmelere rağmen sorun hala küresel bir sağlık problemi. Dünya Sağlık Örgütü'nün 2012 raporuna göre yıllık yeni tanı almış kanser hastası sayısı yaklaşık 14 milyon ve bu sayının önümüzdeki 20 yılda 22 milyona çıkması bekleniyor. En sık görülen kanserlerin başında, 1,8 milyon vaka ile tüm kanserlerin yüzde 13'ünü oluşturan akciğer, 1,7 milyonla tüm kanserlerin yüzde 11,9'unu oluşturan meme, 1,4 milyonla tüm kanserlerin yüzde 9,7'sini oluşturan bağırsak kanserleri geliyor. Erkeklerde en sık görülen kanserler akciğer, prostat, bağırsak, mide ve karaciğer kanserleriyken, kadınlarda en sık meme, bağırsak, akciğer, rahim ağzı ve mide kanserleri görülüyor. Ülkelerin gelişmişlik durumuna ve coğrafi yerleşimlerine göre bu sıralamada farklılıklar olabiliyor."
Önleyici çalışmalar çok önemli
Prof. Dr. Başaran, yaşam kaybına neden olan kanserlerin başında akciğer, karaciğer, mide, bağırsak ve meme kanserlerinin geldiğini belirterek, sorundan en çok gelişmekte olan ülkelerin etkilendiğini aktardı.
Dünyadaki kanserlerin yüzde 60'ına Afrika, Asya, Orta ve Güney Amerika'da rastlandığını dile getiren Başaran, şöyle devam etti:
"Bu bölgelerdeki kanser ölümleri tüm dünyadaki kanser ölümlerinin yüzde 70'ini oluşturuyor. Bu durum erken tanının olmayışı ve uygun tedavilere ulaşamamayla ilgili. Ayrıca, günümüz bilgileri düzgün biçimde kullanıldığında kanserlerin yarısının önüne geçilebilir. Bu nedenle tedavi kadar hastalığı önlemeyle ilgili çalışmalar, bu hastalık grubuyla ilgili iyi sonuçlar elde etmek için kaçınılmazdır. Gelişmiş toplumlarda, etkin tedaviler ve modern yaşam koşullarıyla çok sayıda kanser geçirmiş ve yaşamına devam eden kişi olduğu tahmin ediliyor. Örneğin ABD'de 15 milyon kadar kanser geçirmiş ve yaşamına devam eden kişi olduğu biliniyor."
Erken tanımının önemine değinen Prof. Dr. Başaran, dışkılama veya idrar yapma alışkanlığında değişme olması, iyileşmeyen boğaz ağrısı, geçmeyen ses kısıklığı veya öksürük, beklenmedik bir kanama veya akıntı, organlarda ele gelen kitle hissetmek, yutma güçlüğü, var olan bir bende boyut şekil, renk değişikliği olduğunda doktora başvurulması gerektiğini vurguladı.
Başaran, Kanser Haftası kapsamında yaptığı açıklamada, birçok kanser türünün, yapılacak yaşamsal değişiklik, aşı tedavileri ve enfeksiyonların ortadan kaldırılmasıyla önlenebileceğini ifade etti.
Erken tanıyla tümörlerin henüz küçükken cerrahiyle alınabildiğini, bu sayede hastalara daha uzun yaşama şansının sunulabildiğini aktaran Başaran, "Erken tanı konulan ve usulüne uygun tedavi edilen birçok kanserde, kişiler ömürlerinin sonuna kadar hastalıkla bir daha karşılaşmadan yaşayabilirler. 100'den fazla çeşidi olan kanseri ölümcül kılan koşulların başında bulunduğu organdan çıkıp kan yoluyla diğer organlara yayılması yer alıyor." şeklinde konuştu.
Obezite ve sigara etkeni
Başaran, kansere bağlı ölümlerin yüzde 30'unun obezite, sigara kullanımı, yetersiz fiziksel aktivite, fazla alkol tüketimi ve kötü beslenmeyle ilişkili olduğuna değinerek, şöyle devam etti:
"Tüm kanser ölümlerinin yüzde 20'si ve akciğer kanserinden ölümlerin yüzde 70'i sigaraya bağlı. Bazı kanserler HPV, Hepatit B, Hepatit C, HIV veya Helikobakter Pilori gibi enfeksiyoz etkenlerle gelişiyor. Kanser tedavisinde devam eden tüm olumlu gelişmelere rağmen sorun hala küresel bir sağlık problemi. Dünya Sağlık Örgütü'nün 2012 raporuna göre yıllık yeni tanı almış kanser hastası sayısı yaklaşık 14 milyon ve bu sayının önümüzdeki 20 yılda 22 milyona çıkması bekleniyor. En sık görülen kanserlerin başında, 1,8 milyon vaka ile tüm kanserlerin yüzde 13'ünü oluşturan akciğer, 1,7 milyonla tüm kanserlerin yüzde 11,9'unu oluşturan meme, 1,4 milyonla tüm kanserlerin yüzde 9,7'sini oluşturan bağırsak kanserleri geliyor. Erkeklerde en sık görülen kanserler akciğer, prostat, bağırsak, mide ve karaciğer kanserleriyken, kadınlarda en sık meme, bağırsak, akciğer, rahim ağzı ve mide kanserleri görülüyor. Ülkelerin gelişmişlik durumuna ve coğrafi yerleşimlerine göre bu sıralamada farklılıklar olabiliyor."
Önleyici çalışmalar çok önemli
Prof. Dr. Başaran, yaşam kaybına neden olan kanserlerin başında akciğer, karaciğer, mide, bağırsak ve meme kanserlerinin geldiğini belirterek, sorundan en çok gelişmekte olan ülkelerin etkilendiğini aktardı.
Dünyadaki kanserlerin yüzde 60'ına Afrika, Asya, Orta ve Güney Amerika'da rastlandığını dile getiren Başaran, şöyle devam etti:
"Bu bölgelerdeki kanser ölümleri tüm dünyadaki kanser ölümlerinin yüzde 70'ini oluşturuyor. Bu durum erken tanının olmayışı ve uygun tedavilere ulaşamamayla ilgili. Ayrıca, günümüz bilgileri düzgün biçimde kullanıldığında kanserlerin yarısının önüne geçilebilir. Bu nedenle tedavi kadar hastalığı önlemeyle ilgili çalışmalar, bu hastalık grubuyla ilgili iyi sonuçlar elde etmek için kaçınılmazdır. Gelişmiş toplumlarda, etkin tedaviler ve modern yaşam koşullarıyla çok sayıda kanser geçirmiş ve yaşamına devam eden kişi olduğu tahmin ediliyor. Örneğin ABD'de 15 milyon kadar kanser geçirmiş ve yaşamına devam eden kişi olduğu biliniyor."
Erken tanımının önemine değinen Prof. Dr. Başaran, dışkılama veya idrar yapma alışkanlığında değişme olması, iyileşmeyen boğaz ağrısı, geçmeyen ses kısıklığı veya öksürük, beklenmedik bir kanama veya akıntı, organlarda ele gelen kitle hissetmek, yutma güçlüğü, var olan bir bende boyut şekil, renk değişikliği olduğunda doktora başvurulması gerektiğini vurguladı.