Saygı bir zamanlar bizim milletimizin adeta karakteriydi. Kültürümüzün en önde gelen öğelerindendi. Milletimizin kültür ve karakterini belirleyen en önemli etken ise inancımızdı. Haliyle inançtan azıcık sapma bile hem bireysel olarak, hem de toplumsal olarak çok büyük çöküntülere sebep oluyor.
Saygı öylesine büyük bir kavram ki, bu kavramın içinde hem sevgi, hem de merhamet tohumları var. Saygılı bir insan hem insanlara karşı, hem de mahlûkata karşı bir merhamet içerisindedir. Bu merhamet onu sevda bahçelerine götürür.
Bugün hep bir ağızdan, 'toplumda özellikle gençlerde saygı kalmadığından' şikâyet ediyoruz. Ama unuttuğumuz bir gerçek var; bugünkü gençliği biz yetiştirdik.
Halkın içerisinden gelen ve her gün halkın içerisinde olan biri olarak benim de şikâyetlerim var. Mesela toplu taşıma araçları. Bakıyorsun bütün koltukları gençler işgal etmiş. Yaşlı biniyor, hamile bayanlar biniyor, sakatlar biniyor. Tık, yok.
Geçen gün dolmuşa bindim. Aynı tablo. Gençler bütün koltukları kapatmış. Benim için sorun yok. 14-15 yaşlarında bir genç kız; 'amca, buyurun oturun' demez mi? Şaşırdım. Yüksek bir ses tonuyla; "Sizin gibi duyarlı gençlerimizin varlığını görmek beni mutlu etti. Çünkü gençlerimiz maalesef çok duyarsız, ilgisiz, alakasız. Sağol kızım" dedim. Tabi diğer gençler biraz somurtkan bakmaya başladılar ama gerçek bu.
Peki, bu noktaya nasıl geldik? Tabi bu sorunun cevabında Batı'nın kültür sömürüsü, misyonerlik çalışmaları, ülkemizde dinci ve sözde laik kesimlerin insanımızı sömürmesi, okullardaki eğitim sistemi, medya vs. gibi birçok faktör var. Ben çerçeveyi aile boyutunda konuşmak istiyorum.
Bugün her anne-baba çocukları için çocuklarının maddi ihtiyaçları için hatta 5-10 yaşında olan çocuklarının evlilik öncesi ve sonrası ihtiyaçları için çalışarak, kendi temel ihtiyaçlarından kısarak hayatlarını feda etmekteler.
Ama geçici dünya hayatı için çocuklarına, kendilerini feda eden anne-babalar, ebedi bir hayat ve en büyük imtihan için çocuklarına bir ikaz dahi yapmamaktadırlar. Her ihtiyacı karşılanan bu çocuklar hayatı basite almakta, kimliğini oluşturamamakta ve başka kimlikleri taklit ederek mutlu olma gayretine girmektedirler.
Hayat mücadelesinden yoksun, sorunsuz büyüyen çocuklarımız bir zaman sonra sorumsuz bir karaktere bürünüyorlar. Yeri geliyor anne ve babalar bile hiçe sayılıyor. Saygı, sevgi, merhamet bir anda yok oluyor.
Bir an önce silkinmeli ve kendimize gelmeliyiz. Çünkü bizler, mükemmel bir dinin mensupları, Rahmet-el lil Âlemin bir peygamberin ümmeti ve seçilmiş, tertemiz kılınmış Ehl-i Beyt'in yarenleriyiz.
Bakın! O Ehl-i Beyt'in bir numarası Hz. Muhammed (s.a.v) ne buyuruyor; "Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen, onların hakkını tanımayan kimse bizden değildir." (Ebû Dâvûd, Edeb 58; Tirmizî, Birr 15)
"Allâh Teâlâ, yaşından ötürü bir ihtiyara saygı gösteren gence, yaşlılığında hizmet edecek kimseler lütfeder." (Tirmizî, Birr, 75)
O kutlu soyun 7. İmamı Caferi Sadık Hazretleri ise şöyle buyurmuştur: "İmam Hüseyin (a.s), kardeşi İmam Hasan (a.s)'a saygı için asla onun önünde yürümüyor ve birlikte olduklarında da ondan önce konuşmaya başlamıyordu."
Ravi diyor ki: "Hz. Zeyneb (a.s), İmam Hüseyin (a.s)'ı ziyaret ettiğinde (onun yanına gittiğinde), İmam Hüseyin (a.s) ona ihtiram ve saygı için yerinden kalkıp onu kendi yerinde oturtuyordu."
Prof. Dr. Haydar Baş'ın şu değerlendirmesi hayatın her alanında bizlere ölçü olmalıdır; "İşin sözüyle devamlı meşgul olur ve yaşantıdan uzak kalırsan, ilaçları hastanın önüne koyarak, kullanmadan, sadece görmek suretiyle tedaviye çalışmak gibi bir şey yapmış olursun. Bütün ilaçları hastanın önüne koymuşsun ama hiçbirisinden istifade ettiği yok. Bütün tedavi edici unsurlar vitrinde ama hiçbirini alıp, kullanmıyorsun. Ne kadar fayda görürsün? (Hikmetin Sırları, s 194)
Arz ederim?
Saygı öylesine büyük bir kavram ki, bu kavramın içinde hem sevgi, hem de merhamet tohumları var. Saygılı bir insan hem insanlara karşı, hem de mahlûkata karşı bir merhamet içerisindedir. Bu merhamet onu sevda bahçelerine götürür.
Bugün hep bir ağızdan, 'toplumda özellikle gençlerde saygı kalmadığından' şikâyet ediyoruz. Ama unuttuğumuz bir gerçek var; bugünkü gençliği biz yetiştirdik.
Halkın içerisinden gelen ve her gün halkın içerisinde olan biri olarak benim de şikâyetlerim var. Mesela toplu taşıma araçları. Bakıyorsun bütün koltukları gençler işgal etmiş. Yaşlı biniyor, hamile bayanlar biniyor, sakatlar biniyor. Tık, yok.
Geçen gün dolmuşa bindim. Aynı tablo. Gençler bütün koltukları kapatmış. Benim için sorun yok. 14-15 yaşlarında bir genç kız; 'amca, buyurun oturun' demez mi? Şaşırdım. Yüksek bir ses tonuyla; "Sizin gibi duyarlı gençlerimizin varlığını görmek beni mutlu etti. Çünkü gençlerimiz maalesef çok duyarsız, ilgisiz, alakasız. Sağol kızım" dedim. Tabi diğer gençler biraz somurtkan bakmaya başladılar ama gerçek bu.
Peki, bu noktaya nasıl geldik? Tabi bu sorunun cevabında Batı'nın kültür sömürüsü, misyonerlik çalışmaları, ülkemizde dinci ve sözde laik kesimlerin insanımızı sömürmesi, okullardaki eğitim sistemi, medya vs. gibi birçok faktör var. Ben çerçeveyi aile boyutunda konuşmak istiyorum.
Bugün her anne-baba çocukları için çocuklarının maddi ihtiyaçları için hatta 5-10 yaşında olan çocuklarının evlilik öncesi ve sonrası ihtiyaçları için çalışarak, kendi temel ihtiyaçlarından kısarak hayatlarını feda etmekteler.
Ama geçici dünya hayatı için çocuklarına, kendilerini feda eden anne-babalar, ebedi bir hayat ve en büyük imtihan için çocuklarına bir ikaz dahi yapmamaktadırlar. Her ihtiyacı karşılanan bu çocuklar hayatı basite almakta, kimliğini oluşturamamakta ve başka kimlikleri taklit ederek mutlu olma gayretine girmektedirler.
Hayat mücadelesinden yoksun, sorunsuz büyüyen çocuklarımız bir zaman sonra sorumsuz bir karaktere bürünüyorlar. Yeri geliyor anne ve babalar bile hiçe sayılıyor. Saygı, sevgi, merhamet bir anda yok oluyor.
Bir an önce silkinmeli ve kendimize gelmeliyiz. Çünkü bizler, mükemmel bir dinin mensupları, Rahmet-el lil Âlemin bir peygamberin ümmeti ve seçilmiş, tertemiz kılınmış Ehl-i Beyt'in yarenleriyiz.
Bakın! O Ehl-i Beyt'in bir numarası Hz. Muhammed (s.a.v) ne buyuruyor; "Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen, onların hakkını tanımayan kimse bizden değildir." (Ebû Dâvûd, Edeb 58; Tirmizî, Birr 15)
"Allâh Teâlâ, yaşından ötürü bir ihtiyara saygı gösteren gence, yaşlılığında hizmet edecek kimseler lütfeder." (Tirmizî, Birr, 75)
O kutlu soyun 7. İmamı Caferi Sadık Hazretleri ise şöyle buyurmuştur: "İmam Hüseyin (a.s), kardeşi İmam Hasan (a.s)'a saygı için asla onun önünde yürümüyor ve birlikte olduklarında da ondan önce konuşmaya başlamıyordu."
Ravi diyor ki: "Hz. Zeyneb (a.s), İmam Hüseyin (a.s)'ı ziyaret ettiğinde (onun yanına gittiğinde), İmam Hüseyin (a.s) ona ihtiram ve saygı için yerinden kalkıp onu kendi yerinde oturtuyordu."
Prof. Dr. Haydar Baş'ın şu değerlendirmesi hayatın her alanında bizlere ölçü olmalıdır; "İşin sözüyle devamlı meşgul olur ve yaşantıdan uzak kalırsan, ilaçları hastanın önüne koyarak, kullanmadan, sadece görmek suretiyle tedaviye çalışmak gibi bir şey yapmış olursun. Bütün ilaçları hastanın önüne koymuşsun ama hiçbirisinden istifade ettiği yok. Bütün tedavi edici unsurlar vitrinde ama hiçbirini alıp, kullanmıyorsun. Ne kadar fayda görürsün? (Hikmetin Sırları, s 194)
Arz ederim?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024