Senyoraj (Seignorage) kavramının ortaya çıkışı Ortaçağ'da olmuştur.
Kelime anlamı olarak "efendilik" ya da "hükümranlık anlamına gelmektedir.
Ortaçağ'da, Feodalizm (derebeylik) siteminin hakim olduğu dönemlerde, derebeylerinin, teb'asında bulunan halkın emek ve üretimi karşılığı basarak bunu kendi ceplerine atmalarına senyoraj (efendilik) hakkı denilmiştir.
Feodal sistem küçük ölçekte bir sömürü sistemidir. Bu anlayışa göre derebeyleri efendi, halk ise sömürülmesi gereken kölelerdir. Bu sistemde derebeylerinin bitmek bilmeyen ihtirasları, halkın ezilmesine, zulüm çekmesine neden olmuştur.
Kapitalizm ise bu feodal sistemin gelişmiş halidir. Kapitalizmle, Ortaçağ'da küçük ölçekte yapılan sömürü, küresel bir boyut kazanmıştır. Kapitalist mantık, senyoraj gelirini, tüm dünyanın emek ve üretimi karşılığı para basıp, bunu cebine atma hakkı olarak görmektedir.
Hatta biraz daha abartmışlar, dünya üretiminin kat kat fazlası meblağlarda dünya insanlığını faizle borçlandırmışlar, insanları modern birer köle, devletleri ise modern "manda"lar, köle devletler haline dönüştürmüşler.
Bugün bu kadar modern görünümün altında, teknolojik makyajın arkasında sömürülen köleleşmiş milletler ve devletler vardır. Kapitalizmde, birkaç aileden oluşan kapitalist çevreler efendi, tüm dünya insanlığı da köledir.
Zaman içinde kapitalizmin küresel sömürüsü karşısında dünya genelinde sesler yükselmeye başlamıştır. Bu isyanın tehlikeli boyutlara ulaşmasını istemeyen kapitalist çevreler, ekonomiye bakış açısını değiştirmeden yani "kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız" temel yanlışından vazgeçmeden kontrollü bir sistem daha çıkartmışlar, Sosyalizm?
Araştırdığınızda göreceksiniz ki, Sosyalizmin temel mantığını ortaya atanlar da Kapitalizm gibi Yahudi kökenlidir. Sosyalizmde, devlet putlaştırılmış, devleti idare eden bir grup kendisini efendi ilan etmiş, halk yine sömürülmüş ve yoksullukta, yoklukta eşitlenmiştir.
Peki, Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli (MEM) senyoraj hakkına nasıl bakmaktadır?
MEM, Prof. Dr. Haydar Baş'ın 1980'li yıllarda ifade ettiği, "maddeye esir olmayan, maddeyi esir alan bir insan" anlayışının bir ürünüdür.
MEM, sisteminin merkezine parayı, devleti, belirli çıkar çevrelerini değil, bizzat insanı koymuştur, dünyada "insan merkezli" olan tek ekonomik sistemdir.
Özelde Türk milleti ve Türkiye için üretilmesine rağmen, insanın fıtratı ve ihtiyaçları ülkelere ve kıtalara göre asla değişmeyeceği gerçeğinden yola çıktığımızda, MEM sadece Türk milleti için değil, tüm insanlık için tek çıkış yoludur.
Bu sebepten dolayı MEM'in tüketimi teşvik projeleri, ABD'de başlayan küresel krizin en yoğun yaşandığı 2008 yılında 120'yi aşkın ülke için can simidi olmuştur.
Bu sebeple bugün 4 milyar insan Sayın Baş'ın modeli sayesinde karnını doyurmaktadır, sırtını giydirmektedir.
MEM'de senyoraj hakkı, emek ve üretim karşılığı paranın basılması ve bu paranın vatandaşın cebine konulması anlamına gelmektedir.
Yani MEM'e göre para, milletin parasıdır, efendi olan millettir, vatandaştır.
Devlet milletin kölesidir. Devlet bir taraftan senyoraj gelirinin büyük bir bölümünü sosyal devlet projeleriyle vatandaşının cebine koyarken, diğer taraftan elde ettiği geliri de vatandaşına hizmet için kullanır.
Yani devlet millet için vardır, devletin bütün kurumları, yetkilileri milletin hizmetkarıdır.
Millet efendidir.
Prof. Dr. Baş'ın ifadesiyle, "Kapitalizmde kapital sahipleri kendine çalışır, devlet ve millet de bunlara çalışır; Sosyalizmde devletin gücünü elinde bulunduran bir irade kendine çalışır, millet de bu iradeye çalışır; MEM'de ise millet kendine çalışır, devlet de millete çalışır."
Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır bizlere "efendi" olmanın projesini her türlü bilimsel gerçeklikle sunarken, bizler kapitalist çevrelerin taleplerini yerine getirenlerin peşinde koştuk.
Efendi olmak varken, kendi elimizle, kendi oyumuzla köle olmayı tercih ettik.
Ve nihayet kendi kendimizi zifiri karanlık bir kuyuya attık.
Dünyanın yarı nüfusu Prof. Dr. Baş'ın görüşleriyle hayat bulurken, bizler zifiri karanlık kuyuda debelenip duruyoruz.
İçinde bulunduğumuz girdabı ne zaman fark edeceğiz, ne zaman ayıkacağız?
Ne zaman çözümün kapısına geleceğiz?
Kelime anlamı olarak "efendilik" ya da "hükümranlık anlamına gelmektedir.
Ortaçağ'da, Feodalizm (derebeylik) siteminin hakim olduğu dönemlerde, derebeylerinin, teb'asında bulunan halkın emek ve üretimi karşılığı basarak bunu kendi ceplerine atmalarına senyoraj (efendilik) hakkı denilmiştir.
Feodal sistem küçük ölçekte bir sömürü sistemidir. Bu anlayışa göre derebeyleri efendi, halk ise sömürülmesi gereken kölelerdir. Bu sistemde derebeylerinin bitmek bilmeyen ihtirasları, halkın ezilmesine, zulüm çekmesine neden olmuştur.
Kapitalizm ise bu feodal sistemin gelişmiş halidir. Kapitalizmle, Ortaçağ'da küçük ölçekte yapılan sömürü, küresel bir boyut kazanmıştır. Kapitalist mantık, senyoraj gelirini, tüm dünyanın emek ve üretimi karşılığı para basıp, bunu cebine atma hakkı olarak görmektedir.
Hatta biraz daha abartmışlar, dünya üretiminin kat kat fazlası meblağlarda dünya insanlığını faizle borçlandırmışlar, insanları modern birer köle, devletleri ise modern "manda"lar, köle devletler haline dönüştürmüşler.
Bugün bu kadar modern görünümün altında, teknolojik makyajın arkasında sömürülen köleleşmiş milletler ve devletler vardır. Kapitalizmde, birkaç aileden oluşan kapitalist çevreler efendi, tüm dünya insanlığı da köledir.
Zaman içinde kapitalizmin küresel sömürüsü karşısında dünya genelinde sesler yükselmeye başlamıştır. Bu isyanın tehlikeli boyutlara ulaşmasını istemeyen kapitalist çevreler, ekonomiye bakış açısını değiştirmeden yani "kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız" temel yanlışından vazgeçmeden kontrollü bir sistem daha çıkartmışlar, Sosyalizm?
Araştırdığınızda göreceksiniz ki, Sosyalizmin temel mantığını ortaya atanlar da Kapitalizm gibi Yahudi kökenlidir. Sosyalizmde, devlet putlaştırılmış, devleti idare eden bir grup kendisini efendi ilan etmiş, halk yine sömürülmüş ve yoksullukta, yoklukta eşitlenmiştir.
Peki, Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli (MEM) senyoraj hakkına nasıl bakmaktadır?
MEM, Prof. Dr. Haydar Baş'ın 1980'li yıllarda ifade ettiği, "maddeye esir olmayan, maddeyi esir alan bir insan" anlayışının bir ürünüdür.
MEM, sisteminin merkezine parayı, devleti, belirli çıkar çevrelerini değil, bizzat insanı koymuştur, dünyada "insan merkezli" olan tek ekonomik sistemdir.
Özelde Türk milleti ve Türkiye için üretilmesine rağmen, insanın fıtratı ve ihtiyaçları ülkelere ve kıtalara göre asla değişmeyeceği gerçeğinden yola çıktığımızda, MEM sadece Türk milleti için değil, tüm insanlık için tek çıkış yoludur.
Bu sebepten dolayı MEM'in tüketimi teşvik projeleri, ABD'de başlayan küresel krizin en yoğun yaşandığı 2008 yılında 120'yi aşkın ülke için can simidi olmuştur.
Bu sebeple bugün 4 milyar insan Sayın Baş'ın modeli sayesinde karnını doyurmaktadır, sırtını giydirmektedir.
MEM'de senyoraj hakkı, emek ve üretim karşılığı paranın basılması ve bu paranın vatandaşın cebine konulması anlamına gelmektedir.
Yani MEM'e göre para, milletin parasıdır, efendi olan millettir, vatandaştır.
Devlet milletin kölesidir. Devlet bir taraftan senyoraj gelirinin büyük bir bölümünü sosyal devlet projeleriyle vatandaşının cebine koyarken, diğer taraftan elde ettiği geliri de vatandaşına hizmet için kullanır.
Yani devlet millet için vardır, devletin bütün kurumları, yetkilileri milletin hizmetkarıdır.
Millet efendidir.
Prof. Dr. Baş'ın ifadesiyle, "Kapitalizmde kapital sahipleri kendine çalışır, devlet ve millet de bunlara çalışır; Sosyalizmde devletin gücünü elinde bulunduran bir irade kendine çalışır, millet de bu iradeye çalışır; MEM'de ise millet kendine çalışır, devlet de millete çalışır."
Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır bizlere "efendi" olmanın projesini her türlü bilimsel gerçeklikle sunarken, bizler kapitalist çevrelerin taleplerini yerine getirenlerin peşinde koştuk.
Efendi olmak varken, kendi elimizle, kendi oyumuzla köle olmayı tercih ettik.
Ve nihayet kendi kendimizi zifiri karanlık bir kuyuya attık.
Dünyanın yarı nüfusu Prof. Dr. Baş'ın görüşleriyle hayat bulurken, bizler zifiri karanlık kuyuda debelenip duruyoruz.
İçinde bulunduğumuz girdabı ne zaman fark edeceğiz, ne zaman ayıkacağız?
Ne zaman çözümün kapısına geleceğiz?
Murat Çabas / diğer yazıları
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024