Zikir; ezberleme, anma, anımsama, hatırlama, söylenmesi tavsiye edilen hamd, sena ve dua anlamlarında kullanılır. Tasavvuf ıstılahında çok geniş yer tutan zikir; Allah-u Teâlâ'nın yüceliğini dile getirmek ve manevi olgunluğa ulaşmak gayesiyle belli bir isim ya da sözcükleri tekrarlamak suretiyle Allah'ın rızasına nail olmak, erişmektir.
Bu sohbetimizde sesli, yani cehri zikir konusunu ele alalım istiyoruz. Birileri diyor ki: 'Sesli zikir caizdir.' Biz bunun eksik bir cümle olduğunu düşünüyoruz. Sesli zikir farzdır; Allah'ın emridir. Bu, Kur'an'da apaçık vurgulanandır. Bu konuda iki farklı ayeti ele alalım.
İlk olarak, Bakara Suresi'nin 200. ayetinde şöyle buyrulmaktadır: "Nihayet hac ibadetlerinizi bitirdiğiniz zaman, önceleri babalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. İnsanlardan kimisi, 'Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver' der. Onun için ahirette hiçbir kısmet yoktur." (Bakara/200, Elmalılı Hamdi Yazır).
Bu ayet-i kerimede görüldüğü üzere Allah-u Teâlâ bizlere yüksek yahut kuvvetli bir ses ile zikretmemizi emrediyor. Yüksek yahut kuvvetli sıfatlarına dikkat etmenizi istiyoruz. Çünkü söz konusu olan ikinci ayet-i kerimemizde Rabbimiz bizlere bunun tam zıttını da emredecek.
A'raf Suresi 205. ayet-i kerimenin tercümesi şu şekildedir: "Hem de sabahleyin ve akşamları içinden tazarru ile gizlice ve cehrin mâdunu sesle Rabbını zikret de gafillerden olma." (A'raf/205, Elmalılı Hamdi Yazır).
Birileri yine çıkıp bu ayet hakkında Allah'ın sessiz zikri emrettiğini hatta bu ayete göre sesli zikrin yapılmaması gerektiğini söylüyor. Bu kişiler ancak sınırı aşanlardır. Bu düpedüz ayeti çarpıtmaktır. Öyle ki orijinal metni incelediğimizde şu ifadeyi görmekteyiz: "Ve dûnel cehri?"
Bakınız, 'dûn' sıfatı lügatte şu manalara gelmektedir: Alçak, düşük, zayıf, pes, ucuz, basık? Yani yukarıda bahsi geçen sıfatların tam tersi; alçak yahut kuvvetsiz-zayıf?
'Cehri' kelimesi ise bizim kullandığımız anlamdadır. Örneğin; Arapça'da 'ahruf cehriyyeh' tamlaması bulunmaktadır ve 'sesli harfler' anlamına gelir ki ahruf, harf kelimesinin çoğul halidir. Birimiz herhangi birimize seslendiği vakit, "Nasıl bir sesle seslendi?" sorusuna iki farklı yanıt verebiliriz. Ya alçak bir ses ile seslenmiştir, ya da yüksek bir ses ile seslenmiştir. İncelediğimiz iki ayette de sesli zikrin iki türlüsü de emredilmiştir.
Dikkat ediniz burada ortak emir sesli zikirdir. Allah Resûlü şöyle buyurdu: "Bana salât getirirken sesinizi yükseltin, çünkü Bana salât getirmek nifakı ortadan kaldırır." (Usul-i Kâfi, c.2, s.788; Prof. Haydar Baş, Büyük İslam İlmihali, s.314).
İbn Abbas'tan gelen bir rivayet ise şöyledir: "Allah Resûlü zamanında, cemaat farz namazından selam verip ayrılırken seslerini zikirle yükseltirlerdi. Bu sesten onların namazdan ayrıldıklarını anlardım." (Buhari, Ezan, 155; Müslim, Salât, no: 122; Prof. Haydar Baş, Dua ve Zikir, s. 783).
Yani Kur'an ve sünnet ışığında Allah ve Resûlü'nün emirlerinden biri de cehri zikirdir. Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'İslam'da Zikir' adlı eserinde cehri zikir mevzuu ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Sözünü ettiğimiz bölümün son cümleleri ise şunlardır: "Bütün mesele zikredilenin kalbi istila etmesi, kalbin zikrin nuruyla nurlanmasıdır. Zikrin tesiri dilden kalbe ve azalara doğru indiğinde, aranılan bulunmuş ve maksat hâsıl olmuş olur."
Bu sohbetimizde sesli, yani cehri zikir konusunu ele alalım istiyoruz. Birileri diyor ki: 'Sesli zikir caizdir.' Biz bunun eksik bir cümle olduğunu düşünüyoruz. Sesli zikir farzdır; Allah'ın emridir. Bu, Kur'an'da apaçık vurgulanandır. Bu konuda iki farklı ayeti ele alalım.
İlk olarak, Bakara Suresi'nin 200. ayetinde şöyle buyrulmaktadır: "Nihayet hac ibadetlerinizi bitirdiğiniz zaman, önceleri babalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. İnsanlardan kimisi, 'Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver' der. Onun için ahirette hiçbir kısmet yoktur." (Bakara/200, Elmalılı Hamdi Yazır).
Bu ayet-i kerimede görüldüğü üzere Allah-u Teâlâ bizlere yüksek yahut kuvvetli bir ses ile zikretmemizi emrediyor. Yüksek yahut kuvvetli sıfatlarına dikkat etmenizi istiyoruz. Çünkü söz konusu olan ikinci ayet-i kerimemizde Rabbimiz bizlere bunun tam zıttını da emredecek.
A'raf Suresi 205. ayet-i kerimenin tercümesi şu şekildedir: "Hem de sabahleyin ve akşamları içinden tazarru ile gizlice ve cehrin mâdunu sesle Rabbını zikret de gafillerden olma." (A'raf/205, Elmalılı Hamdi Yazır).
Birileri yine çıkıp bu ayet hakkında Allah'ın sessiz zikri emrettiğini hatta bu ayete göre sesli zikrin yapılmaması gerektiğini söylüyor. Bu kişiler ancak sınırı aşanlardır. Bu düpedüz ayeti çarpıtmaktır. Öyle ki orijinal metni incelediğimizde şu ifadeyi görmekteyiz: "Ve dûnel cehri?"
Bakınız, 'dûn' sıfatı lügatte şu manalara gelmektedir: Alçak, düşük, zayıf, pes, ucuz, basık? Yani yukarıda bahsi geçen sıfatların tam tersi; alçak yahut kuvvetsiz-zayıf?
'Cehri' kelimesi ise bizim kullandığımız anlamdadır. Örneğin; Arapça'da 'ahruf cehriyyeh' tamlaması bulunmaktadır ve 'sesli harfler' anlamına gelir ki ahruf, harf kelimesinin çoğul halidir. Birimiz herhangi birimize seslendiği vakit, "Nasıl bir sesle seslendi?" sorusuna iki farklı yanıt verebiliriz. Ya alçak bir ses ile seslenmiştir, ya da yüksek bir ses ile seslenmiştir. İncelediğimiz iki ayette de sesli zikrin iki türlüsü de emredilmiştir.
Dikkat ediniz burada ortak emir sesli zikirdir. Allah Resûlü şöyle buyurdu: "Bana salât getirirken sesinizi yükseltin, çünkü Bana salât getirmek nifakı ortadan kaldırır." (Usul-i Kâfi, c.2, s.788; Prof. Haydar Baş, Büyük İslam İlmihali, s.314).
İbn Abbas'tan gelen bir rivayet ise şöyledir: "Allah Resûlü zamanında, cemaat farz namazından selam verip ayrılırken seslerini zikirle yükseltirlerdi. Bu sesten onların namazdan ayrıldıklarını anlardım." (Buhari, Ezan, 155; Müslim, Salât, no: 122; Prof. Haydar Baş, Dua ve Zikir, s. 783).
Yani Kur'an ve sünnet ışığında Allah ve Resûlü'nün emirlerinden biri de cehri zikirdir. Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'İslam'da Zikir' adlı eserinde cehri zikir mevzuu ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Sözünü ettiğimiz bölümün son cümleleri ise şunlardır: "Bütün mesele zikredilenin kalbi istila etmesi, kalbin zikrin nuruyla nurlanmasıdır. Zikrin tesiri dilden kalbe ve azalara doğru indiğinde, aranılan bulunmuş ve maksat hâsıl olmuş olur."
M. Haydar AKYAVUZ / diğer yazıları
- ‘Biz korkuyu Kerbela'da bıraktık’ / 30.05.2020
- Anneler Günü’nde Ebe Anne / 12.05.2020
- O bir davetçiydi / 10.05.2020
- Kardeşlerim / 27.04.2020
- Amerika kaybedecek! / 10.01.2020
- Röportaj: CHP İl Gençlik Başkanı Ali Rıza Tufan / 21.12.2018
- Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) / 18.12.2018
- Şıkşıkiye Hutbesi / 27.10.2018
- Kahrolsun bazı şeyler / 04.05.2018
- Üniversiteme dokunma / 29.04.2018
- Anneler Günü’nde Ebe Anne / 12.05.2020
- O bir davetçiydi / 10.05.2020
- Kardeşlerim / 27.04.2020
- Amerika kaybedecek! / 10.01.2020
- Röportaj: CHP İl Gençlik Başkanı Ali Rıza Tufan / 21.12.2018
- Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) / 18.12.2018
- Şıkşıkiye Hutbesi / 27.10.2018
- Kahrolsun bazı şeyler / 04.05.2018
- Üniversiteme dokunma / 29.04.2018