İran'la, Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı düzeyinde temaslarda bulunulacağı; bölge dengeleri konusunda fikir birliğinde mutabık olunacağı ve hatta ileriye dönük tehditler konusunda aynı tehlikeli kadere karşı ortak adımlar için kararlar alınacağı aklınıza gelir miydi?
Hele hele yıllarca, 'Sünni Türkiye Şii İran'a karşı gelmelidir' denildiği bir ortamda, iki ülkenin milli paralarla ticaret konusunda anlaşmasını nasıl karşılarsınız?
Peki, yıllardır Atatürk'e ve annesine ağza gelmedik laflar sayanların, bugün Atatürk'e hakaretten soruşturmaya alındığını söylesek ne dersiniz?
Demek ki, olabiliyormuş?
İki Müslüman ülke, mezhep ayrılığına düşmeden, esas düşmanlara karşı bir hareket edebiliyormuş.
Devletimizin kurucusu Atatürk'e sahip çıkılabiliyormuş.
Bu gelişmeler, bizlerin bugünü ve evlatlarımızın yarını için çok önemli.
Zira, Türkiye Cumhuriyeti devleti 1919'un şartlarından daha iyi durumda değil.
Ya da o gün istila eden devletler, ülkemiz üzerindeki zihniyetlerinden bugün zerre taviz vermediler, diyelim. Yani aynı tehlikeli işgal hamleleri halen devam ediyor.
İran'la yapılan temaslardan sonra ABD ve İsrail gibi küresel aktörlerin bölge ülkelerini bölmek istediği belirtildi.
Farkında mısınız?
Hem görüşmelerden sonra varılan mutabakatlar, hem de alınan kararlar, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in yıllardır anlattığı ve olması gerekli dediği noktalar.
İran, Irak, Suriye ve diğer Müslüman devletlerle işbirliği, ülkemiz üzerinde hesabı olmayan devletlerle ilişkilerin güçlendirilmesi;
ABD'nin Ortadoğu'ya yerleşme planı ve gerisinde önce Kürt devleti ve ardından Büyük İsrail çalışmalarına karşı tehdit altındaki ülkelerin ayık olmak zorunluluğu..
Ve özellikle ekonomi tarihinde bir ilk olan ve Sayın Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli" ile literatüre giren, "Milli Paralarla Ticaret Kuralı"nın devreye konması.
Ruslar, ışık Atatürk'ten beri ilk defa doğudan geliyor demişlerdi, Sayın Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni ilk duyduklarında?
Doğru, bugün 4 milyar insanın peşinden gittiği Sayın Baş, içimizden doğan bir güneş ve siyasette de, ekonomide de O'nun görüşlerine ihtiyacımız var.
Bugün şekillenen komşularla ilişkilerde, yıllara dayanan dış politika söylemlerinin paylaşılmaya başlaması çok güzel.
Bazıları, O'nun Atatürk hakkındaki sözlerini de kullanmaya başladılar.
İnanınız bunlar sevindirici ancak elbette yeterli değil.
"Atatürk vatandır" sempozyumları ile onun yapmak istediği; Kürt, Türk, Laz, Çerkez hepimizi bir etmek veya Alevi, Sünni, Bektaşi ayrımı yapmadan bir arada yaşatabilmek.
Devleti milleti ile beraber etmek.
Bunların birlik harcı, bugün Atatürk paydasında birleşmek..
Bu sebeple, kendi döneminden sonra yok sayılmaya çalışılan Atatürk ile milletimizi tekrar buluşturmak, günümüz Türkiye'sinin yegâne kurtuluşu gözüküyor.
Ve bunu Sayın Baş yapıyor.
Öyleyse, Sayın Baş'ın start verdiği "Atatürk" başlığında partisi ne olursa olsun, herkes buluşmalıdır
O'nun anlattığı gibi, dindar yani bizim gibi, sizin gibi bir Müslüman olan Atatürk'ü anlatmalıdır.
Zira, Atatürk dedikçe Batı'nın oyunları bozulacaktır.
İran'la gelinen nokta, Sayın Baş'ın belki yirmi senedir anlattığı ve Atatürk döneminde "yurtta sulh cihanda sulh" olarak şekillenen projedir.
Biz de tüm siyasi parti liderlerini Sayın Baş'ın neredeyse on yıldır anlattığı "Dindar Atatürk" ile milletini buluşturmaya çağırıyoruz.
Hele hele yıllarca, 'Sünni Türkiye Şii İran'a karşı gelmelidir' denildiği bir ortamda, iki ülkenin milli paralarla ticaret konusunda anlaşmasını nasıl karşılarsınız?
Peki, yıllardır Atatürk'e ve annesine ağza gelmedik laflar sayanların, bugün Atatürk'e hakaretten soruşturmaya alındığını söylesek ne dersiniz?
Demek ki, olabiliyormuş?
İki Müslüman ülke, mezhep ayrılığına düşmeden, esas düşmanlara karşı bir hareket edebiliyormuş.
Devletimizin kurucusu Atatürk'e sahip çıkılabiliyormuş.
Bu gelişmeler, bizlerin bugünü ve evlatlarımızın yarını için çok önemli.
Zira, Türkiye Cumhuriyeti devleti 1919'un şartlarından daha iyi durumda değil.
Ya da o gün istila eden devletler, ülkemiz üzerindeki zihniyetlerinden bugün zerre taviz vermediler, diyelim. Yani aynı tehlikeli işgal hamleleri halen devam ediyor.
İran'la yapılan temaslardan sonra ABD ve İsrail gibi küresel aktörlerin bölge ülkelerini bölmek istediği belirtildi.
Farkında mısınız?
Hem görüşmelerden sonra varılan mutabakatlar, hem de alınan kararlar, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in yıllardır anlattığı ve olması gerekli dediği noktalar.
İran, Irak, Suriye ve diğer Müslüman devletlerle işbirliği, ülkemiz üzerinde hesabı olmayan devletlerle ilişkilerin güçlendirilmesi;
ABD'nin Ortadoğu'ya yerleşme planı ve gerisinde önce Kürt devleti ve ardından Büyük İsrail çalışmalarına karşı tehdit altındaki ülkelerin ayık olmak zorunluluğu..
Ve özellikle ekonomi tarihinde bir ilk olan ve Sayın Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli" ile literatüre giren, "Milli Paralarla Ticaret Kuralı"nın devreye konması.
Ruslar, ışık Atatürk'ten beri ilk defa doğudan geliyor demişlerdi, Sayın Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni ilk duyduklarında?
Doğru, bugün 4 milyar insanın peşinden gittiği Sayın Baş, içimizden doğan bir güneş ve siyasette de, ekonomide de O'nun görüşlerine ihtiyacımız var.
Bugün şekillenen komşularla ilişkilerde, yıllara dayanan dış politika söylemlerinin paylaşılmaya başlaması çok güzel.
Bazıları, O'nun Atatürk hakkındaki sözlerini de kullanmaya başladılar.
İnanınız bunlar sevindirici ancak elbette yeterli değil.
"Atatürk vatandır" sempozyumları ile onun yapmak istediği; Kürt, Türk, Laz, Çerkez hepimizi bir etmek veya Alevi, Sünni, Bektaşi ayrımı yapmadan bir arada yaşatabilmek.
Devleti milleti ile beraber etmek.
Bunların birlik harcı, bugün Atatürk paydasında birleşmek..
Bu sebeple, kendi döneminden sonra yok sayılmaya çalışılan Atatürk ile milletimizi tekrar buluşturmak, günümüz Türkiye'sinin yegâne kurtuluşu gözüküyor.
Ve bunu Sayın Baş yapıyor.
Öyleyse, Sayın Baş'ın start verdiği "Atatürk" başlığında partisi ne olursa olsun, herkes buluşmalıdır
O'nun anlattığı gibi, dindar yani bizim gibi, sizin gibi bir Müslüman olan Atatürk'ü anlatmalıdır.
Zira, Atatürk dedikçe Batı'nın oyunları bozulacaktır.
İran'la gelinen nokta, Sayın Baş'ın belki yirmi senedir anlattığı ve Atatürk döneminde "yurtta sulh cihanda sulh" olarak şekillenen projedir.
Biz de tüm siyasi parti liderlerini Sayın Baş'ın neredeyse on yıldır anlattığı "Dindar Atatürk" ile milletini buluşturmaya çağırıyoruz.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018