Bir önceki yazımda annelerimizin kıymetini vurgulamaya çalışmıştım. Fakat anneler gününü çok hüzünlü geçiren annelerimizin de olduğunu biliyor muyuz? Soma'daki anneleri kastediyorum.
13 Mayıs 2014'te Manisa'nın Soma ilçesinde çok acı büyük bir facia yaşamıştık. O gün tam 307 madencimiz, Soma kömür işletmeleri madeninde can verdi. Sorumlular hakkındaki hukuki süreci hâlâ devam ediyor.
Bu konuda hayatını kaybeden madenci kardeşlerimizin ailelerine maddi ve manevi haklarının tam olarak verileceğini temenni ediyorum.
O dönem devlet yetkilileri 154 bin 45 TL mağdur olan ailelere maddi yardım dağıttı. Herkes biliyor ki, verilen bu paralar ne şehitlerimizi geri getirmiş, ne de ailelerin yüreğine su serpmiştir. Devletin yaptığı bu maddi ve manevi katkıları yetersiz bulduğumu ifade edeyim.
Fakat benim değineceğim konu farklı. Bu madenlerde alınabilecek önlemleri almak bundan sonra olabilecek faciaları önleyebilir. Bu önlemleri alması gereken maden şirketleri, bunları takip etmesi gereken de ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıdır.
Tam da o tarihte kazaya ilişkili yapılan araştırmalarda, bu faciaya sebep 20 madde tespit edildi. Yani yapılan temel 20 ihmal belgelendi. Şuan Mayıs 2018'deyiz. O tarihten bu yana maden işletmelerinde hangi teknolojik önlemler alındı, hangi modern madencilik anlayışı geliştirildi merak ediyorum!
TKİ'nin (Türkiye Maden İşletmeleri) üstte bahsettiği araştırma raporunun en ilgimi çeken maddelerinden biri aynen şöyle; "Kazanın gerçekleştiği madenin havalandırma şekli ve yönteminin yangın tehlikesi olan bir yer altı ocağı için uygun değildir" tespitiydi.
Bu cümle TKİ'nin raporunda yer alıyor. Benim cümlem veya tespitim değil. Bunu özellikle belirteyim. Ayrıca vurgulamak istediğim nokta 2018 Türkiye'sinde bu ve benzeri maden ocaklarındaki yangın söndürme sistemlerinin kazanın meydana geldiği Soma madenlerindeki gibi oluşudur maalesef.
Devletin yaptığı takipler, uygulamalar, yaptırımlar belli ki çok yetersiz. Biz maden çıkarılmasın demiyoruz. İnsan hayatı hiçe sayılarak bu madenler hiç tedbir alınmadan çıkarılmasın, diyoruz.
Bu meseleyi isterseniz, 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' felsefesi veya insan haklarının mecburiyeti ve gereği olarak düşünün fark etmez. Sonuç olarak bu önlemleri insanımızı düşündüğümüz için almalıyız.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi ülkemiz maden zengini bir ülkedir. Bu madenleri ülke ekonomisine faydalı olmasını sağlamak hükümetlerin asli görevidir diye düşünüyorum.
Fakat insan hayatı en değerli şeydir mantığıyla, bu madenleri en gelişmiş teknolojileri kullanarak ülke ekonomisine kazandırmalıyız.
13 Mayıs 2014'te Manisa'nın Soma ilçesinde çok acı büyük bir facia yaşamıştık. O gün tam 307 madencimiz, Soma kömür işletmeleri madeninde can verdi. Sorumlular hakkındaki hukuki süreci hâlâ devam ediyor.
Bu konuda hayatını kaybeden madenci kardeşlerimizin ailelerine maddi ve manevi haklarının tam olarak verileceğini temenni ediyorum.
O dönem devlet yetkilileri 154 bin 45 TL mağdur olan ailelere maddi yardım dağıttı. Herkes biliyor ki, verilen bu paralar ne şehitlerimizi geri getirmiş, ne de ailelerin yüreğine su serpmiştir. Devletin yaptığı bu maddi ve manevi katkıları yetersiz bulduğumu ifade edeyim.
Fakat benim değineceğim konu farklı. Bu madenlerde alınabilecek önlemleri almak bundan sonra olabilecek faciaları önleyebilir. Bu önlemleri alması gereken maden şirketleri, bunları takip etmesi gereken de ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıdır.
Tam da o tarihte kazaya ilişkili yapılan araştırmalarda, bu faciaya sebep 20 madde tespit edildi. Yani yapılan temel 20 ihmal belgelendi. Şuan Mayıs 2018'deyiz. O tarihten bu yana maden işletmelerinde hangi teknolojik önlemler alındı, hangi modern madencilik anlayışı geliştirildi merak ediyorum!
TKİ'nin (Türkiye Maden İşletmeleri) üstte bahsettiği araştırma raporunun en ilgimi çeken maddelerinden biri aynen şöyle; "Kazanın gerçekleştiği madenin havalandırma şekli ve yönteminin yangın tehlikesi olan bir yer altı ocağı için uygun değildir" tespitiydi.
Bu cümle TKİ'nin raporunda yer alıyor. Benim cümlem veya tespitim değil. Bunu özellikle belirteyim. Ayrıca vurgulamak istediğim nokta 2018 Türkiye'sinde bu ve benzeri maden ocaklarındaki yangın söndürme sistemlerinin kazanın meydana geldiği Soma madenlerindeki gibi oluşudur maalesef.
Devletin yaptığı takipler, uygulamalar, yaptırımlar belli ki çok yetersiz. Biz maden çıkarılmasın demiyoruz. İnsan hayatı hiçe sayılarak bu madenler hiç tedbir alınmadan çıkarılmasın, diyoruz.
Bu meseleyi isterseniz, 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' felsefesi veya insan haklarının mecburiyeti ve gereği olarak düşünün fark etmez. Sonuç olarak bu önlemleri insanımızı düşündüğümüz için almalıyız.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi ülkemiz maden zengini bir ülkedir. Bu madenleri ülke ekonomisine faydalı olmasını sağlamak hükümetlerin asli görevidir diye düşünüyorum.
Fakat insan hayatı en değerli şeydir mantığıyla, bu madenleri en gelişmiş teknolojileri kullanarak ülke ekonomisine kazandırmalıyız.
Osman Baş / diğer yazıları
- EMPATİ (Buram buram merhamet) / 15.08.2020
- Rusya ekonomik bağımsızlığını nasıl kazandı? / 16.01.2020
- ABD’li profesörün itirafı / 15.01.2020
- İslam ve Mevlana - 2 / 12.01.2020
- İslam ve Mevlana -1- / 11.01.2020
- Ehl-i Beyt’i sevenlerin özellikleri / 12.12.2019
- Vatan müdafaası / 10.12.2019
- İmam Seccad; Namaz / 05.12.2019
- İmam Zeynelabidin (a.s) / 04.12.2019
- Gadir-i Hum’u inkâr edemezsiniz / 26.11.2019
- Rusya ekonomik bağımsızlığını nasıl kazandı? / 16.01.2020
- ABD’li profesörün itirafı / 15.01.2020
- İslam ve Mevlana - 2 / 12.01.2020
- İslam ve Mevlana -1- / 11.01.2020
- Ehl-i Beyt’i sevenlerin özellikleri / 12.12.2019
- Vatan müdafaası / 10.12.2019
- İmam Seccad; Namaz / 05.12.2019
- İmam Zeynelabidin (a.s) / 04.12.2019
- Gadir-i Hum’u inkâr edemezsiniz / 26.11.2019