logo
28 MART 2024

Sakarya ayağa kalktı

11.09.2001 00:00:00
Kuvay-ı Milliye kadrosunun, mimarıyla birlikte gerçekleştirdiği Sakarya çıkarması muhteşem oldu. Toplantı salonunu dev Türk bayraklarıyla donatarak kuvay-ı milliye kadrosunu kucaklayan Sakaryalılar, "Bu vatan bu millet sizi bekliyor" şeklinde yoğun tezahüratta bulundu

Kuvay-ı Milliye kadrosunun geçtiğimiz hafta sonu Yalova'dan sonra deprem bölgesindeki ikinci durağı Sakarya oldu. Serdivan yolu üzerindeki Köşk Restaurant'ı, Türk bayraklarıyla donatan binlerce Sakaryalı tarafından konuk edilen kadro ve mimarının Sakaryalılarla gerçekleşen bu buluşması görülmeye değer bir manzara arzetti. İçine sürüklendiği krizden bunalan, geleceğe olan güvenlerini yitiren insanlar, kuvay-ı milliye kadrosu ile liderinin problemleri teşhis ve çözüm yolları göstermesi karşısında salonu ve Sakarya semalarını "Üstad, Üstad", "Bu vatan bu millet seni bekliyor", "Bu vatan bizimdir bizim kalacak" sesleriyle inletti. Duygu dolu anların alabildiğine yaşandığı, gözlerin yaşla dolduğu bu toplantıda hep bir ağızdan "Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya" denildi.

SONUÇ ALMANIN YOLU

Kuvay-ı Milliye'nin Türkiye'nin sahipsiz olmadığını haykıran toplantılarından Sakarya'da gerçekleşeninde, merhum Necip Fazıl Kısakürek'in, Sakarya şiirindeki, "Saf çocuğu masum Anadolu'nun / Divanesi yalnız ikimiz kaldık Allah yolunun" dizeleriyle sözlerine başlayarak bir konuşma yapan Prof. Dr. Haydar Baş, iki yıl önce yaşanan deprem münasebetiyle büyük sayıda şehitler veren hak yolun haklı yolcuları Sakaryalılara, "Belki de hayatınızı garanti altına aldınız. Çünkü o gidenler, geleceklere şefaat edecek yarenler olacaktır" müjdesini verdi.

Cumhuriyet tarihi boyunca emsali görülmedik bir badirenin içine düştüğümüzü, bütün gayretlere rağmen bu badireyi aşamadığımızı söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, bunun, hastalığın teşhisini yanlış yapmaktan kaynaklandığını, insan unsurunu çürüttüğümüz için onu nereye koyarsak koyalım olumlu bir netice alamadığımızı belirterek, "İnsan malzemesini kendi yararına, hak hesabına kazanmadan, onu kendi ile barışık hale getirmeden işimize gücümüze devam edersek hiç bir sonuç alamayız" dedi.

TÜRK MİLLETİ ÜZERİNDE BÜYÜK HESAPLAR VAR

İnsan problemimiz olduğunu Batının da çok iyi teşhis ettiği, bunun için de insanımız üzerinde, son zamanlarda çok ciddi yatırımlar yaptığı, misyonerlik faaliyetlerinin gerçek sebebinin bu olduğu açıklamasında bulunan Prof. Dr. Haydar Baş, bunun sebebini şöyle izah etti: "Bizi çalmak istiyorlar. Biz çalınırsak, kendimize, ailemize sahip çıkamayacağız. Ailesine, kendine sahip çıkamayan elbette milletine, vatanına da sahip çıkamayacaktır. Uzun zamandan beri bu vadide öyle korkunç olaylar tezgahlanıyor ki, hakikaten bunları hayal etmek bile mümkün değil."

Aynı türden oyunların Hicaz bölgesinin bizden koparılması için de oynandığına dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Baş, İngiliz ajanları Humpher ve Lawrence'in müslüman kisvesinde, Ortadoğu'da nasıl nifak tohumları ektiğine işaret ederek şu uyarıda bulundu; "İslam dünyasında, hele hele adı Türk olan dünyada, hiç kimse bize müdahale etmeden rahatça yaşayabileceğimizi zannetmeyin. Bizi bir an dahi boş bıraktıklarına kesinlikle inanmayın. Humpher ve Lawrence Arapları kandırarak Osmanlıyı arkadan hançerletti. Böylece o bölgeden çıkartıldık. Bu hareketler bugün de devam ediyor. Dün nasıl bir Hüseyin bin Ali, Abdülvehhab bulundu ise hiç kuşkunuz olmasın ki bugün de bulunacaktır. Çünkü hesaplar çok büyüktür."

"Türk milleti asil bir millettir. Tarihin hangi döneminde olursa olsun kendi idaresinde yaşayan milletler, kavimler, topluluklar, aşiretler, azınlıklar zulüm görmemiştir. Tasarruf ettiği ülkelerin üzerinden adaleti, merhameti, şefkati, iffeti, kesinlikle eksik etmemiştir. Onun için Japon sınırlarından Viyana kapılarına kadar 23 milyon km2 bir sahada tasarruf etme imkanını bulmuştur. O devrin şartlarında bu kadar büyük bir imparatorluk şayet adaletten, merhametten, izzetten mahrum olmuş olsaydı, altı asır gibi uzun bir zaman yaşama imkanına elbette sahip olamayacaktı. Yani bizim milletimizde, başka milletlerde olmayan vasıflar var. Şimdi biz, bunları unuttuk. Zannediyoruz ki başkaları da bizi unuttular. Hiç şüpheniz olmasın ki bizim dışımızda hiç bir güç bu milleti unutmaz. Tarihin her döneminde Batı, bu millete karşı olmuştur ve bu milleti karşısında bulmuştur. Özellikle Müslüman olduktan sonra Türk dünyasına karşı ittifakları çok büyük olmuştur. Oğuz boyları, 8. Asırda Avrupa'ya ayak bastıklarında, Batı dünyası, onlara, 'Burada kalmak istiyorsanız dininizi değiştireceksiniz. Aksi takdirde burada size huzur vermeyiz' diyorlar. Onların dediğine evet diyen Oğuz boyları bugünkü Macarlar oldu. Demek ki bizim Türklüğümüzün devam etmesi Müslümanlığımızla mümkündür. Onun için de hesap bu milletin maneviyatı üzerindedir. Onun için adam misyonerlik faaliyetlerinde bulunuyor."

BU VATAN PARÇALANMAK İSTENİYOR

Prof. Dr. Haydar Baş, misyonerlik faaliyetlerinin asıl maksadı hakkında şu bilgiyi verdi: "Batının derdi, gelip, burada seni dindar edip, inandığı Tanrı'nın rızasına kazandırmak değildir. Seni dininden edip, kendi dinine celbetmek, ikinci adımda da 'Senin aslın Türk değildir. Rum, Ermenidir' demektir. İşte bu maksatla bizim Karadenizimizde binlerce evladımızı alıp Atina'da eğitiyorlar. Batı dünyasının, burada dinini yaymak istemesine hiç kimse karşı çıkmaz. Ama kendi ülkelerinde, zerre nispetinde bu hassasiyet yok. Avrupa'da birçok kilise cami olmuştur. Adam, Avrupa'da, kendi adamına sahip çıkmıyor. Ama aynı Batılı geliyor, mahzenleri tamir ederek, 'burası senin ibadethanendir' diyor. Burada yapılmak istenen insanımızı hıristiyan veya musevi yapmak suretiyle gerçek kimliğinden, Türklüğünden uzaklaştırmaktır. Trabzon'da, Santa Maria Kilisesinde, papaz efendi, ayin yaptırırken, 'Biliyorsunuz ki siz hıristiyan kardeşlerimizin aslı Türk değildir, Rumdur değil mi?' diyor. Bu konuda elimde bir sürü doküman var. Adam Amerika'dan geliyor. O bölgenin insanının Rum olduğunu, güya DNA testleri ile ispat edebilmek için kan alıp kaçırıyor. Gaye, dün Hicaz bölgesinde çıkardığı nifakı burada çıkartmaktır. Bütün bu hareketlerin altında hep misyonerlik faaliyetlerini görüyoruz. İstenilen bu milletin birbirine girmesi, parçalanmasıdır. Onun içindir ki biz, her dönemde 'birlik, birlik, birlik' diyoruz."

TARİH TEKERRÜR EDİYOR

Büyük bir millet olmamıza, kendimize güvenmemiz gerekmesine rağmen milletin önderliğine soyunan bazıları ile aydın dediğimiz insanların bir aşağılık kompleksi içine girdiklerini, "ABD olmadan biz siyasette başaramayız" sözlerine tanık olduklarını söyleyen Prof. Dr. Baş, "tarih sanki tekerrür ediyor" diyerek, merhum Atatürk'ün 6 Mart 1922'de söylediği şu sözlerini hatırlattı: "Bu düşüşün çıkış noktası korku ile, acz ile başlamıştır. Türkiye'nin fikir adamları adeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. Diyorlardı ki, biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal de yoktur. Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduklarından hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. Onlar bizi idare etsin, diyorlardı." Misyonerlik faaliyetlerinin o gün de var olduğunu Atatürk'ün Nutuk'taki, "Memleketin her tarafında hıristiyan azınlıklar gizli veya açık şekilde kendi özel emellerini gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlardı" sözleriyle dikkatlere sunan Prof. Dr. Baş, şöyle devam etti: "Dün ne ise bugün de aynı kafa devam ediyor. O halde biz, milli bir duruşla hem dinimize, hem dilimize, hem tarihimize, her şeyimize sahip çıkacağız. Bilhassa siyasilerimize tembih edeceğiz. Sırtımızı okşayanların oyununa gelmeyeceğiz. Bu oyuna getirmek için şu anda bizim çok sırtımızı okşuyorlar. Türkiye'de büyük bir oyun oynanıyor. Birincisi devlet ile milleti, ikincisi sivil ile askeri karşı karşıya getirmek istiyorlar. Bir milletin asıl güçleri devletinin ve milletinin iradesidir. Bu iki irade karşı karşıya geldi mi orada huzurun olması hiç mümkün değildir. Bu iki iradeyi koruyan, kollayan silahlı kuvvetleridir. Onu ayakta tutan da sivildir. Bu iki kurumu birbirine düşürdün mü Allah belamızı verir."

ALMAN VATANDAŞLI?INA DAVETİN ANLAMI

"Bizim için bayrak, vatan, devlet, asker, mukaddestir, muazzezdir. Bizim için Mehmetçik, Peygamber ocağının bekçisidir. Mehmetçik, Muhammed davasının bekçisidir. Bize, 'Sen buna karşı çık. Devlete karşı çık' diyorlar. Bu öyle bir oyun ki bunu hayal etmek hiç mümkün değildir. Avrupa'da, arkadaşlar bana camilerde 'Siz hala Alman vatandaşı olmadınız mı?' propagandası yapıldığını anlattılar. Çok üzüldüm. Bu, bir milletin batışıdır. Hiç bir maksat ve gaye ile bir insan bu yanlışa düşemez. Bir kadın bakireliğini kaybettiği zaman mazereti olur mu? Ben Alman vatandaşı olduğum zaman Alman bayrağına selam vereceğim, demektir. Bu bayrak teslis bayrağıdır. Bundan başka yavaş yavaş, 'O da din bu da din' deniliyor. Ayette Cenab-ı Hak, 'Ehl-i kitaptan hangisine uyarsanız onlar sizi iman ettikten sonra kafir yaparlar' buyuruyor. Kapı gibi ayet ortada, adam, kalkmış bana neyin müdafaasını yapıyor. 'Yanlış yaptık. Allah bizi affetsin. Bizi ayıktırdın' demiyor. Rahmet okumaya başlıyorlar. İnşaallah ıslah-ı nefs ederler."

DEVLET BABA ANLAYIŞINDAN VAZGEÇİLEMEZ

Bir başka tuzak olarak "devleti küçültün" tavsiyesine dikkat çeken Prof. Dr. Baş, "ama bunları bize tavsiye edenlerin takındıkları tavır ise çok farklıdır" diyerek Pentagon örneğini verdi ve şunları söyledi: "ABD'nin Pentagon'a ayırdığı bütçe yaklaşık 1 trilyon dolar. Bizim tahsis ettiğimiz rakam ise ABD'nin askeri bütçesinin yüzde biri. Onun için Mr. Joe, elini cebine koyuyor, bize caka satıyor. Senin arkanda da o bütçeli bir Türk Silahlı Kuvvetleri olmuş olsaydı bunu yapma iktidarını, cesaretini bulabilecekler miydi? Onun için devlet küçülemez. Bizim mantığımızda devlet, babadır. Devleti küçülttün mü o zaman kargalar gelir, senin geleceğini tartışır. Ülke kargaların işgaline maruz kalmış olur. Her devletin silah gücü onun millet iradesinin ayakta durması için yegane şarttır. Bu şartı kaybettiğin zaman millet olma vasfını kaybedersin."

BU SIKINTILAR 24 SAATTE AŞILIR

Prof. Dr. Haydar Baş, Sakarya'da yaptığı konuşmada, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntı ile ilgili önemli bir noktaya da temas etti. Türkiye'nin bu iktisadi bunalım dönemini çok zor atlatacağı şeklinde bir hava estirildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Baş, kendisini dinlemeleri halinde bu badireden 24 saatte çıkılabileceği şeklindeki çağrısını tekrar etti. Prof. Dr. Baş, niyetlerinden şüphe etmediğimiz arkadaşların takip ettikleri mevcut yoldan gidilirse bu buhrandan kurtulmanın imkanı olmadığını da hatırlatma ihtiyacı hissetti. Prof. Dr. Baş, pür dikkat kendini dinleyenlerin meraklarını "Bütün bunlar bir hesap işidir. Mesela kaldıraçta eğer kuvvet merkeze yakın yerde tahrik edilirse çok az bir güçle istediğiniz gücü kaldırabilirsiniz. Ama merkezden uzak ise çok zahmet çekersiniz" sözleriyle giderdi.

Türkiye'de kamu adına yılda faize 60 milyar dolar ödendiğini, ekonomik sıkıntıların sadece faizi sıfırlamak kaydıyla halledilebileceğini, faizsiz ekonomiyi Türkiye'de ilk defa gündem edenin kendisi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Faizsiz ekonomiyi Türkiye'de ilk defa gündem eden benim. Hatırlarsanız, bir arkadaşımız da bu meseleleri hep diline doladığı için milletin diline düşmüşlerdi. Meğer onlar faizin nema olduğunu biliyorlarmış. O arkadaş bir gün bu ülkenin başına başbakan olarak geldi. Bendeniz de Orman Bakanlığında müşavirdim. Adam, 'Gel bakalım buraya' deseydi, o gün, Türkiye'nin derdine deva olunacaktı. Ama inat ettiği için kendini de mahvetti, milleti de mahvetti. Şimdi de o mantık, istediğine nail olamayınca, 'Avrupa'da hürriyet var. Oraya gidelim' diyor. Avrupa'da hürriyet yerin altında. Avrupa'da Berlin meydanında, Paris'te Eyfel kulesinde erkeksen ezan oku bakalım. Ama Türkiye'de çan sesinden geçilmiyor. Demek ki hürriyet bizde var. Bunu derken bürokratımız, aydınımız yanlış yapmıyor mu? Elbette yapıyor. Ama yol, birbirimizle kavga etmekten geçmiyor. Oturup sabırla birbirimizi dinleyeceğiz. Meseleleri konuşmakla halledeceğiz. Birbirimizi inkar ederek yıkmaya, yok etmeye matuf bir tavır takınır isek olması gereken huzur, saadet mutluluk olmaz."

KUVAY-I MİLLİYE GELİYOR

Bahsekonu ettiği birliğin Fuzuli'nin Leyla vü Mecnun hikayesindeki gibi insanın kendini bir başkasında görmesi, müslüman kardeşin bir başka kardeşinin sevgisinde yok olması halini yaşaması ile gerçekleşebileceğini belirten Prof. Dr. Haydar Baş, enflasyon konusunda yanlışta ısrarın önemli bir sonucuna dikkat çekerek ve Yalova'da yaptığı gibi Sakaryalıları da uyararak şöyle bitirdi:

"Türkiye'de, maliyet enflasyonunu düşürmek için talep enflasyonunun şartlarını uyguluyorlar. O kadar büyük bir yanlış ki bu, bu yanlış Türkiye'yi stagflasyona sürükledi. Halbuki ucuzluk olması için maliyete yansıyan girdilerin aşağı çekilmesi, yine elimizde fazla paranın olması lazımdır. Biz ise fazla olması gereken mevduatı piyasadan çekiyoruz. O zaman da fabrikatör, bakkal, işyeri sahibi kepenk kapatmaya başlıyor. Böylece iflas söz konusu oluyor. İktisat dilinde bunun adına stagflasyon deniliyor. Maalesef Türkiye bu duruma geldi. Valiliklere talimatlar gönderilip, işyerlerini ucuza satmayın, deniliyormuş. Bizim iki sen önce dediğimizi, onlar, bugün geldi, yaşıyorlar. Bunun arkasından da milletin sokağa dökülmesi hali vardır. Şimdi, Batıdan sermayedarlar gelecek, bu işyerlerini alacaklarmış. Yani parası olan adamlar Türkiye'yi rahatlıkla satın alabilecekler. Onun için ben Sakaryalı kardeşlerime, 'Sakın ha! Bitinizi dahi satmayın. Biz geliyoruz. Bütün dertlerinize inşaallah deva olacağız. Böylece milletimiz beklediği mutluluğa, saadete kavuşacaktır' diyoruz."
Emekli maaşı için seçim sonrasını işaret etti
'Temmuz' ayında masaya yatıracağız'
"Siyasetten bağımsız bir araştırma enstitüsü kuracağız"
BTP İstanbul Adayı Cihan Erdoğanyılmaz
Altınok'u aklayıp Yavaş'ı suçlamaya kalkan yandaşa kapak
'Siz merak etmiyor musunuz?'
Soykırım 174 gündür sürüyor
Can kaybı 32 bin 552'ye yükseldi
Özgür Özel'den kurultay itirafı
'1 Nisan’dan sonraki sürece taliptik'
'Vatandaş' BTP'de karar kıldı
Darende'de bu gerçek oldu...
Yargıtay'da bilek güreşi sürüyor
9. turda da başkan seçilemedi
BDDK savcılığa yazı gönderdi
Seçil Erzan'ın telefonu incelenecek
Sevgi evinde şüpheli ölüm
Bebek yatağında ölü bulundu
'Rusya sadece Ruslarındır' akımına Putin'den tepki
'Ülkede 190 etnik grup var'
Saray'dan Mehmet Şimşek açıklaması
'İtibar etmeyiniz'
Terör saldırısında ölü sayısı arttı
Hayatını kaybedenler 143'e yükseldi
Bağımsız aday olan eski CHP'li başkana seslendi
'Son kez uyarıyorum!'
Kılıçdaroğlu sonunda patladı
'Bilal'e anlatır gibi son kez anlatıyorum'
"Ligden çekilmek için sponsorlarımızla görüştük"
Koç: Bize ceza verirlerse vebalini öderler
Emekli maaşı için seçim sonrasını işaret etti
'Temmuz' ayında masaya yatıracağız'
"Siyasetten bağımsız bir araştırma enstitüsü kuracağız"
BTP İstanbul Adayı Cihan Erdoğanyılmaz
Altınok'u aklayıp Yavaş'ı suçlamaya kalkan yandaşa kapak
'Siz merak etmiyor musunuz?'
Soykırım 174 gündür sürüyor
Can kaybı 32 bin 552'ye yükseldi
Özgür Özel'den kurultay itirafı
'1 Nisan’dan sonraki sürece taliptik'
'Vatandaş' BTP'de karar kıldı
Darende'de bu gerçek oldu...
Yargıtay'da bilek güreşi sürüyor
9. turda da başkan seçilemedi
BDDK savcılığa yazı gönderdi
Seçil Erzan'ın telefonu incelenecek
Sevgi evinde şüpheli ölüm
Bebek yatağında ölü bulundu
'Rusya sadece Ruslarındır' akımına Putin'den tepki
'Ülkede 190 etnik grup var'
Saray'dan Mehmet Şimşek açıklaması
'İtibar etmeyiniz'
Terör saldırısında ölü sayısı arttı
Hayatını kaybedenler 143'e yükseldi
Bağımsız aday olan eski CHP'li başkana seslendi
'Son kez uyarıyorum!'
Kılıçdaroğlu sonunda patladı
'Bilal'e anlatır gibi son kez anlatıyorum'
"Ligden çekilmek için sponsorlarımızla görüştük"
Koç: Bize ceza verirlerse vebalini öderler

Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde

Geçen yıl yaşanan müsilaj tehlikesiyle büyük bir mücadele gerçekleştirmek zorunda kalan Marmara Denizi, atıkların denize boşaltılması devam ettiği için bu yıl da ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkacak. Marmara şimdiden alarm vermeye başladı
28.03.2024 14:55:00 / Güncelleme: 28.03.2024 15:00:59
Ahmet Haydar Tarhanlı
Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde
Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde
Müsilaj, kapalı denizlerde zaman zaman ortaya çıkan bir salgıdır. Fitoplankton adı verilen mikro alglerin aşırı çoğalması sonucu ortaya çıkar. Bu mukoza benzeri yapı, suyun içindeki mikroorganizmalar için uygun bir beslenme habitatı oluşturur ve zararlı canlılar da bu salgının üzerinde toplanır.

Denizin üstünde gördüğümüz beyaz, köpük benzeri yapı aslında "buzdağının görünen kısmıdır". Denizin altında ise bu salgı bir tül gibi uzanır.

Marmara Denizi, geçen yıl su yüzeyini ve derinlerini saran müsilajla boğuştu. Müsilajın yoğunluğu arttı ve çevresel kaygılara neden oldu. Bu sene de müsilaj tehlikesiin Marmara'yı tehdit edeceği ifade ediliyor.

Müsilajın temel sebebi, atıkların denize boşaltılması. Bu sebep temelden çözülmedikçe müsilaj sorunu artarak devam edecek.

Deniz biyoloğu Mert Gökalp, "Marmara Denizi feryat ediyor. Bu, Marmara Denizi'nin foseptik çukuru olabileceğinin bir sinyali" uyarısını yapıyor.

Profesör Mustafa Sarı, Marmara Denizi'ne arıtmadan atık boşaltımının acilen durması gerektiğini vurguluyor.

Hidrobiyolog Levent Artüz ise bu durumun bir zincir ve sonuç olduğunu ifade ediyor.

Gelecekte ne bekliyor?

Müsilajın yakın ve uzak gelecekte Marmara Denizi'ni, deniz canlılarını ve çevresinde yaşayan insanları nasıl etkileyeceği henüz net değil.

Ancak çözüm için atık yönetimi, arıtma tesislerinin etkin kullanımı ve bilinçli tüketim önemlidir.

Balıkçı Kenan'dan İmamoğlu'na tepki: Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyor

Türkiye Deniz Canlıları Müzesi Kurucusu Kenan Balcı, 'Gece geliyorlar, gündüz geliyorlar. Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyorlar' dedi.
28.03.2024 12:53:00
İhlas Haber Ajansı
Balıkçı Kenan'dan İmamoğlu'na tepki: Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyor
Balıkçı Kenan'dan İmamoğlu'na tepki: Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyor
Türkiye Deniz Canlıları Müzesi'nin de bulunduğu Beylikdüzü Balıkçı Kenan Tesisleri sahibi balıkçı Kenan Balcı İmamoğlu aleyhinde yapmış olduğu açıklamalar sonrasında işletmesi zabıtalar tarafından ablukaya alındı ve mühürlenmek istendi. Evraklarının tam ve eksiksiz olduğunu belirten tesis sahibi Balıkçı Kenan Balcı, "İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun talimatıyla işletme adeta abluka altına alındı. 150 bin lira olan arazimize 1500 lira verip almaya çalışıyorlar" dedi.

Zabıta ekiplerine direnen Kenan Balcı, 'Ben 15 yıldır Anadolu Caddesi üzerinde, 50 yıldır da esnaflık yapıyorum. Böyle bir şey ilk defa gördüm. Zabıta ekipleri talimatla işletmemizi mühürlemeye geliyorlar. Bizlere de 'bu mühür sembolik' diye ifadelerde bulunuyorlar. Gündüz ayrı ekip, gece ayrı ekip geliyor. zabıta ekipleri işlerini bırakmışlar, Balıkçı Kenan Tesisleri'ni ablukaya almışlar. Gündüz zabıta ekip araçlarla geliyorlar. Gecede vinçlerle. Bizim arazimizi, işletmemizi elimizden almak için her yolu deniyorlar' ifadelerini kullandı.

"Ben bir esnaf olarak kazanımlarımı korumak amaçlı çıktığım bu yolda her geçen gün yeni bir zulümle karşı karşıya kalıyorum" ifadelerini kullanan Balcı, '50 yıldır balıkçıyım. Esnaflık yapıyorum. İmamoğlu tarafından yaklaşık 5 yıl önce kendi tapulu arazimden bir kısmını hediye etmem istendi. Ben bu isteği reddettim. Ondan sonra isteklerini yerine getirmediğim için kapsamlı olarak yıpratma ve yıldırma kampanyası başlattılar. Kendi tapulu arazime el koydular. Metrekaresi 150 bin lira olan arazimin metrekaresini bin 500 liraya almaya çalıştılar. Biz sesimizi yükselttikçe, itiraz ettikçe onlar daha çok üstümüze gelmeye başladılar' dedi.

"Paradan kuleler yapan İmamoğlu ve ekibi istediklerine ulaşamayınca zulmün dozunu artırmaya başladı" diyen Balcı, '30 yıldır bu bölgede balıkçılık yapıyorum. Ruhsatımı kendisi verdi. Ama şimdi beni ruhsatsız balık satmakla suçluyor. Ruhsatsız olduğu gerekçesiyle işyerimi kapatmak istiyor. Bu dükkanım tam 15 yıldır aynı yerde faaliyet göstermekte. 15 yıldır sorunsuz bir şekilde çalışan işyerimi istediklerini yapmadığım için ruhsatsızdır diye ilan edip kapatmak istiyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar burada balık satmaya devam edeceğiz. Arazimi, işyerimi İmamoğlu'na yem etmeyeceğim. Bu arazimin tapularını pankart yapıp suratlarına çarpıyorum' diye konuştu.

"İmamoğlu'na karşı bizi koruyun"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan yardım isteyen Balıkçı Kenan Balcı, 'Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a seslenmek istiyorum. Erdoğan sevdalısı esnaf olarak başımıza bu işleri açan, bize çökmeye çalışan, paradan yeni kuleler yapmak isteyen, İmamoğlu ve ekibine karşı bizi koruyun. Adaletin sağlanmasına vesile olun. Hz Ömer adaletinin temsilcisi sayın Cumhurbaşkanımızdan bunu talep ediyorum. Lütfen zulme karşı yanımızda olun' ifadelerini kullandı.

Akkuyu'da büyük eylem

Türkiye'nin ilk nükleer güç santrali olan, Rosatom Enerji Şirketi tarafından Mersin'in Gülnar ilçesindeki Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nde taşeron firmanın çalışanları, maaş alamadıklarını belirterek bazı bölümlerde iş bıraktı
28.03.2024 10:11:00 / Güncelleme: 28.03.2024 10:15:27
İhlas Haber Ajansı
Akkuyu'da büyük eylem
Akkuyu'da büyük eylem
Türkiye'nin ilk nükleer güç santrali olan, Rosatom Enerji Şirketi tarafından Mersin'in Gülnar ilçesindeki Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nde taşeron firmanın çalışanları, maaş alamadıklarını belirterek bazı bölümlerde iş bıraktı.

Mersin'de yapımı devam eden Akkuyu NGS inşaatında çalışan işçiler, taşeron firmanın maaş ödemediğini ileri sürerek eyleme başladı. Dün yüzlerce işçinin iş bırakmasıyla başlayan eylem nedeniyle bölgede güvenlik tedbirleri de arttırıldı. Maaşlarının yatmadığını belirten işçilerin bugün de iş bırakma eylemlerine devam ettiği öğrenildi.

Daha önce de birçok kez Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ndeki taşeron firmanın işçileri maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle eylemler yapmıştı.

İsmailağa Cemaati'nden aforoz edilen Cübbeli Ahmet'ten 'FETÖ' savunması

Kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, İsmailağa Cemaatinin resmi sayfasından kendisi hakkında yapılan paylaşımlara dair açıklama yaptı.
28.03.2024 09:32:00 / Güncelleme: 28.03.2024 09:37:53
Haber Merkezi
İsmailağa Cemaati'nden aforoz edilen Cübbeli Ahmet'ten 'FETÖ' savunması
İsmailağa Cemaati'nden aforoz edilen Cübbeli Ahmet'ten 'FETÖ' savunması
İsmailağa Cemaatinin kendileriyle hiçbir bağı kalmadığını söylediği ve cemaatlerini dağıtmakla suçladığı Ahmet Mahmut Ünlü'den (Cübbeli Ahmet Hoca) açıklama geldi.

Ünlü, cemaatin istişare heyeti imzasıyla yayınlanan açıklamanın baştan aşağıya yalanlarla dolu olduğunu bunun kaynaklarını da haftaya paylaşacağını duyurdu.


'SEYFETTİN İNANÇ'I ÇÖZMEDEN İSMAİLAĞA ANLAŞILMAZ'

Kendisine yakın olan Lalegül TV'de konuşan Ahmet Hoca, istişare heyeti olarak kendileri adlandırılan heyetin kimse tarafından bilinmediğini ifade etti. İstişare heyetinde bulunan çoğu ismin cemaatin başı olan Mahmud Efendi tarafından hiçbir zaman vekil olarak tayin edilmediği iddia etti.

Ünlü özellikle Seyfettin İnanç'a dikkat çekti:

İsmailağa'nın bütün maddi işlerini, para işlerini toplayan kotaran Seyfettin İnanç'tır. Bu Seyfettin İnanç bizim işte talebelerimizdendir. Tefsirde senelerce bizimle bulunmuştur. Dolayısıyla tarikat vekilliği yoktur. Yani şimdi öyle bir durum ki vekilliği olmayan adamlar bunlar. Ama projeleri getiren bunlar, bütün olayları heyete arz eden, şu anda beni güya ihraç etmişler, aforoz etmişler. Bunun da işte alt şeyini birlikte hazırladıkları adam Seyfettin İnanç'tır. Şimdi Seyfettin İnanç meselesi önemlidir. Çünkü yakın zamanda medyada İsmail Ağa'dan FETÖ çıktı diye haberler birçok kanalda yer almıştır. Ekranda görüyorsunuz. Burada ortada oturan Seyfettin İnanç'tır. Buradaki resmin ortası işte bu heyetinde ortasını İsmail'e de ortasını her şeyin ortasını anlamak istiyorsanız o ortadaki arkadaş bu arkadaşın kardeşi Mehmet Bahadır İnanç. Bu kişi FETÖ firarisidir. Şu anda FETÖ'den aranmaktadır. Dolayısıyla bizim FETÖ ile ne irtibatımız var diyenin bütün camianın para işleri, finans işleri, bütün getir götür işleri, heyetin karar işleri, azir işleri, nasip işleri, ikram işleri hepsi Seyfettin'in inancı üzerinden geçer. İsmailağa'yı anlamak isteyen Seyfettin'i çözmeden anlayamaz.

FETÖ 2000'LERDEN BERİ SIZMAYA ÇALIŞIYOR

Ünlü, FETÖ'nün 2000'lerin başından itibaren İsmailağa Cemaatine sızmaya çalıştığını ve 2006 sonrasında bu çalışmalara hız verdiğini iddia etti. Kendisine yapılanın da bu çerçevede yapıldığını öne sürdü.

Cübbeli Ahmet Hoca kendisini direkt cemaatin bir önceki lideri olan Mahmud Ustaosmanoğlu'na bağlı olduğunu şu an cemaatin başında olan Hasan Efendi'nin de aynı durumda olduğunu ve bu sebeple kendisini cemaatten atmaya bir yetkisinin olmadığını vurguladı. Buna ek olarak Ünlü, cemaatten bazı kişilerin FETÖ'cü Emre Uslu ile aynı dili kullandığı ve kendisi için "gebermesini" istediklerini ifade etti.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.