Ya "tamam" ya da "devam"Türkiye, 7 Haziran 2015'te yapılacak genel seçimlerin havasına yavaş yavaş giriyor. Partiler seçim stratejileri ve sloganlarını belirlemeye başladı. Ak Parti'nin seçim hedefini ise, Anayasa'nın 101. maddesine göre tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ortaya koydu: "Ahmet Bey'in gerek başbakanlık yaptığı, gerek dışişleri bakanlığı yaptığı dönemde başkanlık sistemini meydanlarda hep konuştuk. Cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde başkanlık sistemini konuştuk. Dolayısıyla bu göreve böyle geldik. Bu, seçimlerin de bence üzerine konuşulacak konularından biri olacaktır."Sayın Cumhurbaşkanı bu sözleriyle malumu ilan etmiş oldu. Haziran 2015 seçimi, başkanlık sisteminin oylanacağı bir seçim olacaktır. Yani halk, Türkiye Cumhuriyeti'ne ya "tamam" ya da "devam" diyecektir.Türkiye Cumhuriyeti demokratik parlamenter rejimi benimsemiş üniter bir devlettir. Zaten ideal olan da, bütün devletlerin amaçladığı da, birlik ve bütünlüğü sağlayarak üniter yapıya kavuşmaktır. Tamamen biraraya gelemeyen ayrı ayrı devletçiklerin federatif sistem oluşturması da, asgari müşterekte birleşme çabasıdır.Öte yandan bugün yaşadığımız, sosyolojik, ekonomik, siyasi sıkıntıların kaynağı Türkiye Cumhuriyeti'nin parlamenter rejimi veya üniter yapısı da değildir.Buna rağmen Sayın Cumhurbaşkanı'nın, başkanlık sistemi ile ülkeyi federasyonlara bölme isteğini anlamak için, başbakanlığı döneminde eş başkanlığını üstlenmiş olduğu BOP'a bakmak gerek.BOP'un ne anlama geldiğini ABD Dışişleri eski Bakanı Condoleezza Rice, Washington Post gazetesinde 07.08.2003 tarihli "Transforming The Middle East (Ortadoğu'yu Dönüştürmek)" başlıklı yazısında dile getirmişti: Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu Fas'tan Basra Körfezi'ne kadar Ortadoğu'da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirilmesi.Irak ve Afganistan'ın işgali ve Arap Baharı ile BOP'un amacının bir kısmı gerçekleştirildi. Libya, Mısır, Yemen gibi ülkelerde kargaşa, kaos, terör ve kan ile yapılanı, başkanlık sistemi ile Türkiye'de halkın kendi iradesiyle gerçekleştirmesi isteniyor.Bunun için şu andan sonra ilk hedef Ak Parti'nin tek başına Anayasa'yı değiştirebilecek çoğunluğa ulaşması. HDP'nin bağımsız adaylar yerine parti olarak seçimlere katılacak olması, % 10'luk baraja takılması halinde Ak Parti'nin bu hedefine hizmet edecektir.Ak Parti'nin seçimlerden sonra Anayasa'yı değiştirip, Türkiye Cumhuriyeti'ni başkanlık sistemine dönüştürmesi halinde, zaten fiili olarak bölünmenin eşiğinde olan ülkemizin resmi olarak da bölünmesinin hem uluslararası, hem de iç hukukta zemini hazır.16 Aralık 1966 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından imzaya açılan, "Medenî ve Siyasî Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme" ve "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme"yi Türkiye 15 Ağustos 2000 tarihinde New York'ta imzalamıştır.Ancak Anayasa'nın 90. maddesinde milletlerarası antlaşmaların yürürlüğe girmesi, antlaşmanın bir kanun ile TBMM tarafından onaylanmasına bağlanmıştır.Bu onaylama da 04.06.2003 tarihinde kabul edilen 4867 ve 4868 sayılı kanunlarla yapılmış ve her iki kanun da 17.06.2003 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.Bu antlaşmaların her ikisinin de 1. maddeleri aynıdır: "1. Bütün halklar kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahiptirler. Bu hak gereğince halklar, kendi siyasal statülerini özgürce kararlaştırırlar ve ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini özgürce sağlarlar. 2. Bütün halklar, kendi amaçları doğrultusunda, karşılıklı yarar ilkesine dayanan uluslararası ekonomik işbirliği ve uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerine halel getirmemek kaydıyla, kendi doğal zenginlik ve kaynaklarından özgürce yararlanabilirler. Bir halk, hiç bir durumda, kendi varlığını sürdürmesi için gerekli olan kendi olanaklarından yoksun bırakılamaz. 3. Özerk olmayan ve Vesayet altında bulunan ülkelerin yönetilmesinden sorumlu olan Devletler de dahil, bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, Birleşmiş Milletler Şartı'nın hükümleri uyarınca, halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkının gerçekleştirilmesini kolaylaştıracaklar ve bu hakka saygı göstereceklerdir."Buna göre, başkanlık sistemine geçilmesi halinde kendini farklı bir etnik kökenle tanımlayan bir federasyon, "Ben kendi geleceğimi kendim belirleyeceğim. Bağımsızlığımı ilan edeceğim" dediğinde, hem uluslararası, hem de iç hukuka göre devletin buna müdahale hakkı yoktur.Bu nedenle önümüzdeki seçim, Türkiye'nin ya "tamam" ya da "devam" seçimidir.Ya "tamam" deyip, AKP'ye oy vererek şalterleri indireceğiz, ya da "devam" deyip, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i iktidara getireceğiz ve başta Rusya olmak üzere bütün dünyanın yöneldiği MEM'in hayat bulmasını sağlayacağız.
Gökhan Avcı / diğer yazıları
- Hem suçlu hem güçlü / 05.04.2015
- İktidardaki muhalefet / 03.04.2015
- 'Demokratik krallık' / 11.03.2015
- Nereden nereye / 07.03.2015
- Eğrisi mi, doğrusu mu? / 02.03.2015
- Hata fırsatı vermeyelim / 21.02.2015
- Batı'dan ithal mal / 20.02.2015
- Hayaller ve gerçekler / 11.02.2015
- O gömlek pek eğreti durdu / 10.02.2015
- İçimizden görünenlerle değil, içimizden olanlarla bir olalım / 06.02.2015
- İktidardaki muhalefet / 03.04.2015
- 'Demokratik krallık' / 11.03.2015
- Nereden nereye / 07.03.2015
- Eğrisi mi, doğrusu mu? / 02.03.2015
- Hata fırsatı vermeyelim / 21.02.2015
- Batı'dan ithal mal / 20.02.2015
- Hayaller ve gerçekler / 11.02.2015
- O gömlek pek eğreti durdu / 10.02.2015
- İçimizden görünenlerle değil, içimizden olanlarla bir olalım / 06.02.2015