Geçtiğimiz yıl "Milletin Efendisi" program çekimleri için Uşak ilimizin Yayalar Köyü'nde misafir idik. Sohbet esnasında mikrofon uzattığımız tütün üreticilerinin mağduriyetleri bir hayli ilginç gelmişti bana sevgili okurlar.Yayalar Köyü'nün tamamına yakını hasadı çok zahmetli olan tütün ekiyorlardı... Sözleşmeli tütün ekimi... Çoğu yabancı olan özel firmalarla imzalanan tek taraflı sözleşmelerle icralık olan birçok çiftçi vardı. Şöyle ki; sözleşmede taban fiyat 10 lira, başfiyat 13 lira belirleniyor. Ekim başında da çiftçiye mahsulün bir kısmı nakit ödeniyor. Hasat zamanı ise firma keyfe keder istediği fiyattan, tütün kalitesiz vs. bahanelerle; 7 liradan tütünü alabiliyor. Hakkı-hukuku-avukatı bilmeyen, eli kolu bağlı çiftçi, en az 11 liradan satması gereken tütününü yok pahasına sözleşme yaptığı firmaya kaptırıyor. Bu anlattığımda inanın hiçbir abartı yok sevgili okurlar.Bu anlattığım örneği sözleşmeli tarım yapan diğer çiftçilere de şamil edebilirsiniz. Özellikle Ege ve Akdeniz Bölgelerinde dondurulmuş meyve, sebze ve konserve fabrikaları ile üreticiler arasında yapılan sözleşmeler, üreticiler açısından oldukça ağır yükümlülükler içermekte. Sözleşmeye ek olarak üreticilere verilen avans, aynı ve nakdi yardımlar için de borç senedi düzenlenmekte, üretici şirkete ürünü teslim etmez ya da eksik teslim ederse, senet hiçbir uyarı yapılmaksızın adli kuruluşlara aktarılmaktadır.Arada devlet korumacılığının bulunmadığı bu tek taraflı ilişki, maalesef çiftçiyi çaresiz bırakıp, sermayedar kapitalist şirketlerle karşı karşıya getirmiştir. Bu yeni tür, köylünün devletle bağlarını büsbütün koparmış, devlet sermayenin arkasında yerini almıştır. Tıpkı çiftçilerin bankaların kucağına atıldığı gibi...Oysaki devlet, üretimin karşılığı basması gereken parayı basıp piyasaya, köylüye aktarsa hiçbir sorun kalmaz. Köylü-çiftçi ne bankaya ne firmaya kul-köle olur, ne de ihtiyaç duyar.Sözleşmeli üreticilik, bir başka deyişle kooperatifler yerine şirketleri ikame etme girişimi, kapitalizmin günümüzde köylülüğü kendine özgü bir tarzda tasfiye etme ve küresel sömürgeciliği kurumlaştırma araçlarından sadece birisidir.Türkiye, sahip olduğu doğal kaynaklar, coğrafi konumu, iklim koşulları gibi özelliklerinden dolayı tarım potansiyeli oldukça yüksek bir ülkedir. Dünyanın yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından en zengin ülkesiyiz dersek tam isabet etmiş oluruz. Ama gelin görün ki, hazine üzerindeki dilenciler gibiyiz. Elin yabancısı madenimizi çıkarır, zenginliğimize konar, biz de melül melül bakarız.Bu gidişat kaderimiz olamaz sevgili okurlar. Bizlere biçilen bu deli gömleğini yırtıp atmalıyız. Fakirlik ve sömürülmek bizim kaderimiz değildir. Şimdi zaman bu ülke insanını zengin kılacak modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızla bir ve beraber olma zamanıdır. 'Bağımsız Türkiye Partisi'ni iktidar etme zamanıdır.
Adem Birinci / diğer yazıları
- Ali'nin Hendek’teki darbesi / 28.11.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023