Bir ülkenin hayati öneme haiz en önemli sektörü hiç şüphesiz tarımdır. Tarım ve hayvancılığa gerekli önemi vermeyenler, daha doğrusu üretmeyen milletler eninde sonunda sömürgeci ülkelerin oyuncağı olmaya mahkûmdurlar. Somali gerçeği ayan beyan ortadadır. Daha düne kadar dünyanın tahıl ve hayvan ihracatçısı olan bu ülke bugün açlıktan kırılmaktadır.
Tarım, tarım ille de tarım diyoruz. Çünkü hayatımızı idame ettirebilmemiz için boğazımızdan lokma geçmesi gerekmektedir. Tüm gıdaları elde etmenin yolu toprağı işlemekten geçmektedir. Cumhuriyeti kuranlar ülkeyi yüceltme ve kalkındırma adına önce köylüyü çiftçi yapma uğraşına girmişlerdir. Bu konuda çok yoğun çabalar harcanmış ve 1980’li yılların ortalarına dek ivme kaybetse de değişmeden gelebilmiştir. 1980’lerden sonra tarımı önemsememe ve küçük görme temayülleriyle bilgisizlikten ya da ihanetten, tarımın gereğinden fazla desteklendiği, desteklerin azaltılması gerekliliği öne sürülmüştür. Çiftçiyi bütçeden çalan olarak gören bu sakat anlayış bugüne dek tüm hükümetler tarafından benimsenerek tarım destekleri azaltılma ve sıfırlanma yoluna gidilmiştir. Bu sakat, kör ve sığ anlayış bugün katmerli bir şekilde uygulanmaktadır.
Osmanlı devletinin kurucusu Osman Bey “toprağa küsmemizi toprağı küstürmememizi” öğütlemektedir. Dünyanın en verimli toprakları üzerinde yer alan ülkemiz adeta bir tarım cennetidir. Hemen hemen tüm ürünler ülkemizde yetişmekte ve dört mevsimi aynı anda yaşamaktayız. Tarım yapabilme adına tüm etmenler en alası ile elimizin altındadır. Hava var, toprak var, su var, en kaliteli en ala üretim var.
Yani var oğlu var...
Eksik olan ne mi?
Eksik olanı yıllardan beri Prof. Dr. Haydar Baş Bey söylüyor. Üretilen malın, ürünün karşılığı bu ülkede 40 yıldan beri para basılmıyor. Bu konuda hür ve müstakil değiliz. Üretilen malın karşılığı paramızı bassak, yani senyoraj gelirimizi devreye soksak, değmeyin keyfimize… Emisyon karşılığı kendi paramızı basmak yerine yabancı ülkenin parasını emisyonumuzun yerine piyasaya sürmek, gelirlerimizi bu ülkelere transfer demektir. Milli Ekonomi Modeli’nde devletin en önemli kaynağı, gayrı safi milli hâsılanın belli bir oranında para basmak, yani senyorajı devreye koymaktır.
Bu toprakları işleyerek zengin olmak işten bile değil. Dünyanın en basit işidir bu Anadolu topraklarında zengin olmak. Bunun bir tek şartı vardır. Prof. Dr. Haydar Baş Bey’i dinlemek ve O’nu iktidar etmek. Dünya sömürü düzeni kapitalizmi tuz-buz eden milli, orijinal düşünce ve teziyle Üstad bir devrime imza atmıştır. Şimdi bizlere düşen O’na iktidar yolunu açmaktır. Yoksa inanın kıyamet sabahına kadar iki yakamız bir araya gelmeyecektir.
Bu iş inanın sevgili okurlar, yağdan kıl çeker gibi basit ve anındadır. Ben ürettiğim ürün karşısında hakkım olan parayı basıyorum. Bu parayı basmak bana farzdan evvel farzdır. Yaşam için nasıl hava ve suya, solumaya ihtiyacımız var. Bu parayı da basmak aynısı gibidir. Para basma enflasyon olur demek dünyanın en büyük yalanı ve iğrenç bir düşüncenin ta kendisidir. Sen paranı basmayacaksın yurtdışından faizle para alıp Merkez Bankasına koyup onun tercüme parasını basacaksın. Bu dünyanın en büyük sömürge anlayışıdır. Bunu bilerek ya da bilmeyerek işletenler bu millete en büyük ihaneti yapmaktalar. Bu milletin hür bağımsız ve dahi müreffeh, zengin olması senyoraj gelirini devreye koymasından geçmektedir. Üstad’ı dinlemekten, Milli Ekonomi Modeli’ni baş tacı etmekten geçmektedir.
Artık bu millet uyanmalı, kafasına akıl koymalı, seller sular gibi Prof. Dr. Haydar Baş’ın ardından çağlamalıdır.
Yetmedi mi, bu milletin bunca yıldır alçak süründüğü yetmedi mi Allah aşkına söyler misiniz?
Ne öğüt almaz bir millet olduk. Ne oldu sana ey milletim? Yerlerde sürünüyorsun, geliyor kutlu bir el seni zengin, seni ağa, seni paşa, seni patron yapacağım, diyor sırt çeviriyorsun… Ama seni kömüre ve makarnaya muhtaç edip dilenci yapanları baş tacı ediyorsun. Bu bilerek belayı çağırmaktan başka bir şey değildir.
Eğer milletimiz ayıkmaz doğrudan, güzelden, plandan, programdan, zenginlikten yana tavır koymazsa inanın sevgili okurlar aç kalmak ve yerlerde sürünmek pahasına işgal kapıda bekliyor.
Bu gerçekleri tespit için kahin olmaya gerek yok. BOP projesi ile işgal yanımızda, yöremizde...
Tarım, tarım ille de tarım diyoruz. Çünkü hayatımızı idame ettirebilmemiz için boğazımızdan lokma geçmesi gerekmektedir. Tüm gıdaları elde etmenin yolu toprağı işlemekten geçmektedir. Cumhuriyeti kuranlar ülkeyi yüceltme ve kalkındırma adına önce köylüyü çiftçi yapma uğraşına girmişlerdir. Bu konuda çok yoğun çabalar harcanmış ve 1980’li yılların ortalarına dek ivme kaybetse de değişmeden gelebilmiştir. 1980’lerden sonra tarımı önemsememe ve küçük görme temayülleriyle bilgisizlikten ya da ihanetten, tarımın gereğinden fazla desteklendiği, desteklerin azaltılması gerekliliği öne sürülmüştür. Çiftçiyi bütçeden çalan olarak gören bu sakat anlayış bugüne dek tüm hükümetler tarafından benimsenerek tarım destekleri azaltılma ve sıfırlanma yoluna gidilmiştir. Bu sakat, kör ve sığ anlayış bugün katmerli bir şekilde uygulanmaktadır.
Osmanlı devletinin kurucusu Osman Bey “toprağa küsmemizi toprağı küstürmememizi” öğütlemektedir. Dünyanın en verimli toprakları üzerinde yer alan ülkemiz adeta bir tarım cennetidir. Hemen hemen tüm ürünler ülkemizde yetişmekte ve dört mevsimi aynı anda yaşamaktayız. Tarım yapabilme adına tüm etmenler en alası ile elimizin altındadır. Hava var, toprak var, su var, en kaliteli en ala üretim var.
Yani var oğlu var...
Eksik olan ne mi?
Eksik olanı yıllardan beri Prof. Dr. Haydar Baş Bey söylüyor. Üretilen malın, ürünün karşılığı bu ülkede 40 yıldan beri para basılmıyor. Bu konuda hür ve müstakil değiliz. Üretilen malın karşılığı paramızı bassak, yani senyoraj gelirimizi devreye soksak, değmeyin keyfimize… Emisyon karşılığı kendi paramızı basmak yerine yabancı ülkenin parasını emisyonumuzun yerine piyasaya sürmek, gelirlerimizi bu ülkelere transfer demektir. Milli Ekonomi Modeli’nde devletin en önemli kaynağı, gayrı safi milli hâsılanın belli bir oranında para basmak, yani senyorajı devreye koymaktır.
Bu toprakları işleyerek zengin olmak işten bile değil. Dünyanın en basit işidir bu Anadolu topraklarında zengin olmak. Bunun bir tek şartı vardır. Prof. Dr. Haydar Baş Bey’i dinlemek ve O’nu iktidar etmek. Dünya sömürü düzeni kapitalizmi tuz-buz eden milli, orijinal düşünce ve teziyle Üstad bir devrime imza atmıştır. Şimdi bizlere düşen O’na iktidar yolunu açmaktır. Yoksa inanın kıyamet sabahına kadar iki yakamız bir araya gelmeyecektir.
Bu iş inanın sevgili okurlar, yağdan kıl çeker gibi basit ve anındadır. Ben ürettiğim ürün karşısında hakkım olan parayı basıyorum. Bu parayı basmak bana farzdan evvel farzdır. Yaşam için nasıl hava ve suya, solumaya ihtiyacımız var. Bu parayı da basmak aynısı gibidir. Para basma enflasyon olur demek dünyanın en büyük yalanı ve iğrenç bir düşüncenin ta kendisidir. Sen paranı basmayacaksın yurtdışından faizle para alıp Merkez Bankasına koyup onun tercüme parasını basacaksın. Bu dünyanın en büyük sömürge anlayışıdır. Bunu bilerek ya da bilmeyerek işletenler bu millete en büyük ihaneti yapmaktalar. Bu milletin hür bağımsız ve dahi müreffeh, zengin olması senyoraj gelirini devreye koymasından geçmektedir. Üstad’ı dinlemekten, Milli Ekonomi Modeli’ni baş tacı etmekten geçmektedir.
Artık bu millet uyanmalı, kafasına akıl koymalı, seller sular gibi Prof. Dr. Haydar Baş’ın ardından çağlamalıdır.
Yetmedi mi, bu milletin bunca yıldır alçak süründüğü yetmedi mi Allah aşkına söyler misiniz?
Ne öğüt almaz bir millet olduk. Ne oldu sana ey milletim? Yerlerde sürünüyorsun, geliyor kutlu bir el seni zengin, seni ağa, seni paşa, seni patron yapacağım, diyor sırt çeviriyorsun… Ama seni kömüre ve makarnaya muhtaç edip dilenci yapanları baş tacı ediyorsun. Bu bilerek belayı çağırmaktan başka bir şey değildir.
Eğer milletimiz ayıkmaz doğrudan, güzelden, plandan, programdan, zenginlikten yana tavır koymazsa inanın sevgili okurlar aç kalmak ve yerlerde sürünmek pahasına işgal kapıda bekliyor.
Bu gerçekleri tespit için kahin olmaya gerek yok. BOP projesi ile işgal yanımızda, yöremizde...
Adem Birinci / diğer yazıları
- Ali'nin Hendek’teki darbesi / 28.11.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023