Bir tarım ülkesi olan cennet vatan ülkemizin nasılda net ithalatçı yapıldığını içimiz karararak çaresizce izliyoruz sevgili okurlar...
Serzenişler, uyarılar, yol göstermeler, çözümü altın tepside sunmanız para etmiyor artık. Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete... Yıllardan beri iktidarda olan AKP bildiğini değil, bilmediğini okuyor. Tarımda yeterliliği kaybetmemizin yanısıra ihracatçısı olduğumuz tarım ürünlerinde de artık net ithalatçı konumdayız. Bunu artık tarımdan anlayan da anlamayan da görüyor, yaşıyor ve biliyor.
İşte AKP dönemindeki tarımsal ithalatın rakamsal
verileri:
BUĞDAY: 44 milyon ton buğday ithal edildi, 12,5 milyar dolar ödedi.
ARPA: 2.5 milyon ton arpa aldık dışarıdan, 587 milyon dolar para verdik.
PİRİNÇ: 3 milyon ton pirinç için 1,5 milyar dolar ödeme yaptık.
SOYA: 28 milyon ton soya ve küspesi ithal edildi. 12.3 milyar dolar para ödendi.
PAMUK: 11 milyon ton pamuk ithal edildi, ithalat için toplam 18,5 milyar dolar paramız dışarıya gitti.
AYÇİÇEĞİ: 21 milyon ton ayçiçeği tohumu, yağları ve küspesi ithalatına 14,5 milyar dolar para ödendi.
MISIR: 15 milyon ton mısır ithal edildi. 4 milyar dolar para ödendi.
MERCİMEK: 3 milyon ton mercimek ithal edildi. 2 milyar dolar ödendi.
NOHUT: 400 bin ton nohut ithal edildi. 460 milyon dolar para ödendi.
TÜTÜN: AKP'nin iktidar olduğu 2002'den bu yana Türkiye'de tütün ekicisi yüzde 86, tütün üretimi yüzde 61 azaldı. Ülkemizde yabancı kontrol oranı yüzde 89,3 oranıyla tütün sektöründe. Bunun karşılığında tütünde ithalat rekoru kırılıyor.
CANLI HAYVAN-KIRMIZI ET: 2010 yılından beri hayvan ve et ithalatı için yaklaşık 5 milyar dolar kaynak yurtdışına gitmiş oldu.
YAĞLI TOHUMLAR: 2002 yılında 1.9 milyon ton olan yağlı tohum ve türevleri ithalatı 10 yılda 2012'de 5.3 milyon tona ulaştı. Değer olarak bakıldığında artış oranı çok daha yüksek. 2002'de 605 milyon dolar döviz ödenen yağlı tohum ithalatına, 2012'de 3 milyar 636 milyon dolar ödendi. Ayçiçeği, mısır, soya, pamuk, palm, kolza (kanola) ve aspir. Bu ürünlerden palm hariç hepsi Türkiye'de üretiliyor. Özellikle ayçiçeği, mısır ve pamuk üretimi yaygın olarak yapılıyor.
ŞEKER PANCARI: 2001 yılında çıkarılan şeker kanunu ile şeker pancarı çiftçisi ve üretimi yarılara geriledi. Şeker pancarı yerine insan sağlığı açısından zararlı olan NBŞ ve glikoz ithalatının önü açılmış oldu.
2000 yılından bu yana çiftçi, 4 milyon hektardan fazla araziyi işlemekten vazgeçti..
Çiftçi başına düşen milli gelir Kanada'da 43, Fransa'da 41, Hollanda'da 33, ABD'de 31, Malezya'da 7 bin dolar iken, Türkiye'de 3 bin 500 dolar civarındadır. Bu bağlamda Türkiye kişi başına çiftçi geliri açısından dünyada 22.
sırada...
İthalat bağımlılığından kurtulmanın yolu elbette yerli üretimden geçmektedir. Üretim arttıkça dışa bağımlılık da azalır.
Maalesef ülkemizde uygulanan politikalar üretimi değil, ithalatı destekliyor. Türkiye'deki çiftçinin değil, yurtdışındaki çiftçinin ürünü destekleniyor.
İçeride milyonlarca dekar boş arazi duruyor. Her şey ama her şey var; hamuru karacak ustanın eli-kolu bizzat köylü ve millet tarafından bağlanmış durumda.
Özelde köylü genelde milletimiz tekrar efendi olmak istiyorsa; öncelikle kendi öz elleri ile ayağına vurmuş olduğu prangaları kırmalı, çözüm ve çareden yana olmalı, bu işin ilmini bilen, kitabını yazan Haydar hocasına, Baştürk'üne dönüş yapmalı.
Serzenişler, uyarılar, yol göstermeler, çözümü altın tepside sunmanız para etmiyor artık. Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete... Yıllardan beri iktidarda olan AKP bildiğini değil, bilmediğini okuyor. Tarımda yeterliliği kaybetmemizin yanısıra ihracatçısı olduğumuz tarım ürünlerinde de artık net ithalatçı konumdayız. Bunu artık tarımdan anlayan da anlamayan da görüyor, yaşıyor ve biliyor.
İşte AKP dönemindeki tarımsal ithalatın rakamsal
verileri:
BUĞDAY: 44 milyon ton buğday ithal edildi, 12,5 milyar dolar ödedi.
ARPA: 2.5 milyon ton arpa aldık dışarıdan, 587 milyon dolar para verdik.
PİRİNÇ: 3 milyon ton pirinç için 1,5 milyar dolar ödeme yaptık.
SOYA: 28 milyon ton soya ve küspesi ithal edildi. 12.3 milyar dolar para ödendi.
PAMUK: 11 milyon ton pamuk ithal edildi, ithalat için toplam 18,5 milyar dolar paramız dışarıya gitti.
AYÇİÇEĞİ: 21 milyon ton ayçiçeği tohumu, yağları ve küspesi ithalatına 14,5 milyar dolar para ödendi.
MISIR: 15 milyon ton mısır ithal edildi. 4 milyar dolar para ödendi.
MERCİMEK: 3 milyon ton mercimek ithal edildi. 2 milyar dolar ödendi.
NOHUT: 400 bin ton nohut ithal edildi. 460 milyon dolar para ödendi.
TÜTÜN: AKP'nin iktidar olduğu 2002'den bu yana Türkiye'de tütün ekicisi yüzde 86, tütün üretimi yüzde 61 azaldı. Ülkemizde yabancı kontrol oranı yüzde 89,3 oranıyla tütün sektöründe. Bunun karşılığında tütünde ithalat rekoru kırılıyor.
CANLI HAYVAN-KIRMIZI ET: 2010 yılından beri hayvan ve et ithalatı için yaklaşık 5 milyar dolar kaynak yurtdışına gitmiş oldu.
YAĞLI TOHUMLAR: 2002 yılında 1.9 milyon ton olan yağlı tohum ve türevleri ithalatı 10 yılda 2012'de 5.3 milyon tona ulaştı. Değer olarak bakıldığında artış oranı çok daha yüksek. 2002'de 605 milyon dolar döviz ödenen yağlı tohum ithalatına, 2012'de 3 milyar 636 milyon dolar ödendi. Ayçiçeği, mısır, soya, pamuk, palm, kolza (kanola) ve aspir. Bu ürünlerden palm hariç hepsi Türkiye'de üretiliyor. Özellikle ayçiçeği, mısır ve pamuk üretimi yaygın olarak yapılıyor.
ŞEKER PANCARI: 2001 yılında çıkarılan şeker kanunu ile şeker pancarı çiftçisi ve üretimi yarılara geriledi. Şeker pancarı yerine insan sağlığı açısından zararlı olan NBŞ ve glikoz ithalatının önü açılmış oldu.
2000 yılından bu yana çiftçi, 4 milyon hektardan fazla araziyi işlemekten vazgeçti..
Çiftçi başına düşen milli gelir Kanada'da 43, Fransa'da 41, Hollanda'da 33, ABD'de 31, Malezya'da 7 bin dolar iken, Türkiye'de 3 bin 500 dolar civarındadır. Bu bağlamda Türkiye kişi başına çiftçi geliri açısından dünyada 22.
sırada...
İthalat bağımlılığından kurtulmanın yolu elbette yerli üretimden geçmektedir. Üretim arttıkça dışa bağımlılık da azalır.
Maalesef ülkemizde uygulanan politikalar üretimi değil, ithalatı destekliyor. Türkiye'deki çiftçinin değil, yurtdışındaki çiftçinin ürünü destekleniyor.
İçeride milyonlarca dekar boş arazi duruyor. Her şey ama her şey var; hamuru karacak ustanın eli-kolu bizzat köylü ve millet tarafından bağlanmış durumda.
Özelde köylü genelde milletimiz tekrar efendi olmak istiyorsa; öncelikle kendi öz elleri ile ayağına vurmuş olduğu prangaları kırmalı, çözüm ve çareden yana olmalı, bu işin ilmini bilen, kitabını yazan Haydar hocasına, Baştürk'üne dönüş yapmalı.
Adem Birinci / diğer yazıları
- Ali'nin Hendek’teki darbesi / 28.11.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023