Özelde güneydoğumuza, genelde ise Ortadoğu coğrafyasına, çok fazla detaylarda boğulmadan baktığımızda, büyük fotoğraf bu coğrafyanın insanlardan arındırılması şeklindedir. Ve bu coğrafya üzerinde Arz-ı Mev'ud hedefli bir Büyük İsrail projesi vardır.
Diğer bir ifadeyle bu coğrafyada terör bahanesiyle Arz-ı Mev'ud temizliği yapılmaktadır.
Kilis'e ilk füzeler düşmeye başladığında, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "Kilis'ten bir yol arıyorlar, Gaziantep'ten geçecek, inşallah Gaziantep'in içine girmezler, oradan Hatay'a, Hatay'dan da Akdeniz'e inecekler. Bu yol Büyük İsrail yoludur" demişti.
Her konuda olduğu gibi Sayın Baş bu konuda da haklı çıktı. Kilis'e füzeler üçer beşer gelmeye başladı, Kilis'in yarısı göç etmek zorunda kaldı. Kilis'e saldırılar devam ederken, önceki gün de Gaziantep Havalimanı'na iki roket mermisi gönderdiler.
Hatta Sayın Baş, Arz-ı Mev'ud haritasını göstererek ve de muharref Tevrat'tan, Siyonizm'in kurucusu Theodor Herzl'in bu noktadaki sözlerinden deliller aktararak bu Arz-ı Mev'ud temizliğinin sadece Kilis, Gaziantep ve Hatay'la sınırlı kalmayacağını, Adana, Van, Hakkari ve diğer güneydoğu ve doğu illerimizi de kapsadığını belirtmişti.
Dikkat ederseniz, sınıra yakın illerimiz IŞİD bahanesiyle boşaltılırken, daha içeride kalan illerimiz ise terör bahanesiyle boşaltılıyor, yerle bir ediliyor, vatandaşlar bir daha dönmemek üzere göçe mecbur bırakılıyor. Güneydoğumuzda ciddi bir önlem alınmadığı takdirde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Terör bahanesiyle yaşanan bu Büyük İsrail işgali hızla devam ederken, Türkiye'deki siyasilerin vurdumduymazlığı konusunda da Sayın Baş şunları söylüyor:
"Bunlar her gün ilerliyorlar, adım adım geliyorlar. Diğer partilerin böyle bir hastalıktan, dertten haberleri bile yok. Onlara göre ülkenin o tarafı elimizden çıksa da olur, çıkmasa da olur. Bize göre Allah selametini versin Tansu Hanım 'bir çakıl taşı vermeyiz' demişti biz de bir kum tanesi vermeyiz. Bizim verecek bir şeyimiz yok. Ege'de yüz küsur adamıza Yunan gelmiş çöreklenmiş. Biz sadece Güneydoğu'yu değil, Ege'yi de kaybettik. Kim sahip çıkacak bunlara? Biz, yani sizler sahip çıkacaksınız."
Bugün öyle ya da böyle terörün kendi ülkemizde vatan cüda olmamıza neden olması, aslında başımızdaki siyasi iradenin ve ona Meclis içinde muhalefet etmesi gerekenlerin iş bilmezliklerinden başka bir şey değildir.
Belki, Atatürk'ün Gençliğe Hitabe'sinde ifade ettiği gibi büyük bir ihanet de söz konusu olabilir ama buna biz girmeyelim, ifade etmeyelim.
Sadece şu soruyu sormakla yetinelim:
İstiklal Mücadelesi zamanında, ülkemiz dört bir taraftan, o dönemin süper güçleri olan İngilizlerin, Fransızların, İtalyanların ve onların tetikçisi Yunanlıların işgaline maruz kalmıştı, Türk milleti ise 1. Dünya savaşı'ndan çıkmış, milyonlarca evladını şehit vermiş, silahsız, gençsiz, yorgun, aç ve çaresiz bir vaziyetteydi.
Atatürk böyle bir millet tablosuyla, sıfır imkanlarla büyük bir mücadele verip yedi düveli perişan edip ülkemizden kovarken; bugün şöyle teknolojiye sahibiz, şöyle güçlü orduya sahibiz, şöyle yerli üretimler yapıyoruz, şöyle istikrar var diyerek hava atmaktan geri durmayan siyasilerimiz bir avuç teröristi yenememesinin sizce başka izahı ne olabilir?
Eğer maruz kaldığımız terör sadece PKK terörüyse, 1990'lı yıllarda bu terör bastırılmış ve AKP hükümeti sıfır terörle ülkeyi devralmıştı. Sadece PKK terörüyse bunu şehirleri işgal edecek noktaya taşıyan AKP hükümeti değil mi? Ve bunu yenemeyen siyasi irade kendisini daha öncekilerden daha zayıf olarak kabul etmesi gerekmiyor mu?
Ya da bu terör sadece PKK terörü değil, Libya'da, Irak'ta, Suriye'de olduğu gibi oluşturulmuş PKK görünümlü küresel bir terör? Ki Sayın Baş, bu terörü tanımlarken, boşalan illerimize Yahudi Peşmergeyi yerleştirdiler diyerek bu gerçeği belirtiyor.
Burada da Meclis içinde iktidarıyla muhalefetiyle bulunan siyasilere şu soruyu sorma gereği duyuyoruz: Peki, o zaman neden bu gerçeği gizliyorsunuz, ya da bu gerçeği açığa çıkaran Sayın Baş'ı, yandaş basın kuruluşlarınıza "skandal iddia" dedirterek gizlemeye çalışıyorsunuz?
Ya gerçekten iş bilmez olduğunuzu itiraf etmiş oluyorsunuz, ya da her şeyi bilmenize rağmen olayları çözmeyerek, hatta gizleyerek bu noktada misyon sahibi olduğunuzu ilan etmiş oluyorsunuz.
Milletimiz artık bu oynanan tiyatroları fark edip, işi ehline bırakıp, terörü 6 ayda, hatta 24 saatte çözeceğim diyen Prof. Dr. Haydar Baş ve BTP kadrolarını iş başına getirmelidir.
Yoksa hızla parçalanıyoruz, bunun geri dönüşü yok.
Diğer bir ifadeyle bu coğrafyada terör bahanesiyle Arz-ı Mev'ud temizliği yapılmaktadır.
Kilis'e ilk füzeler düşmeye başladığında, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "Kilis'ten bir yol arıyorlar, Gaziantep'ten geçecek, inşallah Gaziantep'in içine girmezler, oradan Hatay'a, Hatay'dan da Akdeniz'e inecekler. Bu yol Büyük İsrail yoludur" demişti.
Her konuda olduğu gibi Sayın Baş bu konuda da haklı çıktı. Kilis'e füzeler üçer beşer gelmeye başladı, Kilis'in yarısı göç etmek zorunda kaldı. Kilis'e saldırılar devam ederken, önceki gün de Gaziantep Havalimanı'na iki roket mermisi gönderdiler.
Hatta Sayın Baş, Arz-ı Mev'ud haritasını göstererek ve de muharref Tevrat'tan, Siyonizm'in kurucusu Theodor Herzl'in bu noktadaki sözlerinden deliller aktararak bu Arz-ı Mev'ud temizliğinin sadece Kilis, Gaziantep ve Hatay'la sınırlı kalmayacağını, Adana, Van, Hakkari ve diğer güneydoğu ve doğu illerimizi de kapsadığını belirtmişti.
Dikkat ederseniz, sınıra yakın illerimiz IŞİD bahanesiyle boşaltılırken, daha içeride kalan illerimiz ise terör bahanesiyle boşaltılıyor, yerle bir ediliyor, vatandaşlar bir daha dönmemek üzere göçe mecbur bırakılıyor. Güneydoğumuzda ciddi bir önlem alınmadığı takdirde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Terör bahanesiyle yaşanan bu Büyük İsrail işgali hızla devam ederken, Türkiye'deki siyasilerin vurdumduymazlığı konusunda da Sayın Baş şunları söylüyor:
"Bunlar her gün ilerliyorlar, adım adım geliyorlar. Diğer partilerin böyle bir hastalıktan, dertten haberleri bile yok. Onlara göre ülkenin o tarafı elimizden çıksa da olur, çıkmasa da olur. Bize göre Allah selametini versin Tansu Hanım 'bir çakıl taşı vermeyiz' demişti biz de bir kum tanesi vermeyiz. Bizim verecek bir şeyimiz yok. Ege'de yüz küsur adamıza Yunan gelmiş çöreklenmiş. Biz sadece Güneydoğu'yu değil, Ege'yi de kaybettik. Kim sahip çıkacak bunlara? Biz, yani sizler sahip çıkacaksınız."
Bugün öyle ya da böyle terörün kendi ülkemizde vatan cüda olmamıza neden olması, aslında başımızdaki siyasi iradenin ve ona Meclis içinde muhalefet etmesi gerekenlerin iş bilmezliklerinden başka bir şey değildir.
Belki, Atatürk'ün Gençliğe Hitabe'sinde ifade ettiği gibi büyük bir ihanet de söz konusu olabilir ama buna biz girmeyelim, ifade etmeyelim.
Sadece şu soruyu sormakla yetinelim:
İstiklal Mücadelesi zamanında, ülkemiz dört bir taraftan, o dönemin süper güçleri olan İngilizlerin, Fransızların, İtalyanların ve onların tetikçisi Yunanlıların işgaline maruz kalmıştı, Türk milleti ise 1. Dünya savaşı'ndan çıkmış, milyonlarca evladını şehit vermiş, silahsız, gençsiz, yorgun, aç ve çaresiz bir vaziyetteydi.
Atatürk böyle bir millet tablosuyla, sıfır imkanlarla büyük bir mücadele verip yedi düveli perişan edip ülkemizden kovarken; bugün şöyle teknolojiye sahibiz, şöyle güçlü orduya sahibiz, şöyle yerli üretimler yapıyoruz, şöyle istikrar var diyerek hava atmaktan geri durmayan siyasilerimiz bir avuç teröristi yenememesinin sizce başka izahı ne olabilir?
Eğer maruz kaldığımız terör sadece PKK terörüyse, 1990'lı yıllarda bu terör bastırılmış ve AKP hükümeti sıfır terörle ülkeyi devralmıştı. Sadece PKK terörüyse bunu şehirleri işgal edecek noktaya taşıyan AKP hükümeti değil mi? Ve bunu yenemeyen siyasi irade kendisini daha öncekilerden daha zayıf olarak kabul etmesi gerekmiyor mu?
Ya da bu terör sadece PKK terörü değil, Libya'da, Irak'ta, Suriye'de olduğu gibi oluşturulmuş PKK görünümlü küresel bir terör? Ki Sayın Baş, bu terörü tanımlarken, boşalan illerimize Yahudi Peşmergeyi yerleştirdiler diyerek bu gerçeği belirtiyor.
Burada da Meclis içinde iktidarıyla muhalefetiyle bulunan siyasilere şu soruyu sorma gereği duyuyoruz: Peki, o zaman neden bu gerçeği gizliyorsunuz, ya da bu gerçeği açığa çıkaran Sayın Baş'ı, yandaş basın kuruluşlarınıza "skandal iddia" dedirterek gizlemeye çalışıyorsunuz?
Ya gerçekten iş bilmez olduğunuzu itiraf etmiş oluyorsunuz, ya da her şeyi bilmenize rağmen olayları çözmeyerek, hatta gizleyerek bu noktada misyon sahibi olduğunuzu ilan etmiş oluyorsunuz.
Milletimiz artık bu oynanan tiyatroları fark edip, işi ehline bırakıp, terörü 6 ayda, hatta 24 saatte çözeceğim diyen Prof. Dr. Haydar Baş ve BTP kadrolarını iş başına getirmelidir.
Yoksa hızla parçalanıyoruz, bunun geri dönüşü yok.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024