Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethinden sonra Mekke'nin anahtarları ve 'Emanat-ı Mübareke' Osmanlı Devleti'ne teslim edilmişti. Bu eşyaların bir bölümü o zaman İstanbul'a nakledilmiş, bir bölümü ise Hz. Muhammed'in mezarında bırakılmıştı. Ayrıca, zaman zaman Osmanlı padişahları ve diğer Müslümanlar tarafından buraya pek çok kıymetli eşya hediye edilmişti. Birinci Dünya Savaşı sırasında Medine'nin boşaltılmasına karar verilince, orada bulunan Kutsal Emanetler'in de Topkapı Sarayı'na götürülmesi uygun görüldü. Kutsal Emanetler sarayda toplanmaya başlanınca ilk önceleri sarayın değişik yerlerinde, Hazine'de, Silahtar Hazinesi'nde, Revan Köşkü'nde, Harem'de ve bilhassa da 'Has Oda' olarak kullanılan dairede korunuyordu.
1808'den sonra Sultan II. Mahmud, Fatih Sultan Mehmed'den beri padişah Has Odası olarak kullanılan odayı tümüyle Kutsal Emanetlerin korunmasına bıraktı. Adı da Hz. Muhammed'in Hırka-i Şerif'ini de içi almasından dolayı 'Hırka-i Saadet Dairesi ' veya 'Kutsal Emanetler Dairesi' olarak anılmaya başlandı. Bugün burada Hırka-i Saadet ve sandukası,Sancak-ı Şerif, Hz.Muhammed'in iki kılıcı ve yayı sergileniyor.
Hürmetin en güzeli
Yavuz Sultan Selim'le birlikte Topkapı Sarayı yeni bir geleneğe tanık olmaya başlamıştı. Sultan'ın Mısır'ı fethi (1517) ve onu takip eden yıllarda her Ramazan ayının on beşinci günü yaklaşırken bütün saray halkında bir telaş, bir koşuşturma, bir harekettir gözlenirdi. O günü herkes merakla bekler; paşalar, vezirler, şeyhülislam,veziriazam gibi devlet ileri gelenlerinin mekanlarında bir hareketlilik olurdu. Hırka-ı Saadet Dairesi'ndeki telaş, koşuşturma ise başka bir alemdi. Hz. Muhammed'in uzun ve geniş kollu hırkasının içerisinde yer aldığı sanduka, Revan Odası'na nakledilerek dairenin her tarafı süpürülüp silinir, duvarlar gülsuyuyla yıkanır, miskle kokulandırılırdı. Dairenin sütunları cilalanıp, öd ağacı ve buhurlar yakıldıktan sonra içinde Kutsal Emanetleri taşıyan sanduka on beş kadar hane-i hassa ağasının eşliğinde dualar ve salavat-ı şeriflerle tekrar yerine konulurdu.
Devlet erkanı geliyor
Nihayet Ramazan ayının on beşi gelince bütün devlet erkanı, alimler, yeniçeri ve sipahi ağaları öğle namazına doğru Topkapı Sarayı'nın Babü's-saade diye anılan Akağalar Kapısı önünde toplanır ve sadrazamın teşrifini beklerdi. Şeyhülislamın Ayasofya Camii'ne gelmiş olduğu haberi saraya ulaştıktan sonra sadrazam, Babü's-saade'de kendisini bekleyenlerin yanına gelir ve onlarla birlikte Ayasofya Camii'ne giderdi. Padişah ise öğle namazını kendi dairesinde eda ederdi.
Namazın kılınmasından sonra padişahla beraber başta şeyhülislam ve sadrazam olmak üzere vezirler , aıimler ,İstanbul'da bulunan diğer devlet adamları, sipahi ve yeniçeri ağaları ve diğer erkan sırasıyla, toplu halde Hırka-i Saadet Dairesi'ne girerdi. Her daim padişahın yanında olan altın anahtarla büyük sanduka açılır, yeşil ipek kadifeden sim sırmalı ve ince işlemeli yedi bohçaya sarılı, altından yapılmış bir çekmece böylece açığa çıkarılırdı. Üst tarafında iki kanadı bulunan bu altın çekmece de yine adişah tarafından korunan bir başka altın anahtarla açılır, yedi bohçaya sarılı Hırka-i Saadet meydana çıkartılırdı. Bu sırada Kuran-ı Kerim okutulurdu.
"Şefaat ya Resulallah"
Hırkayı önce padişah öper, yüz ve gözlerini hırkaya sürerek Hz. Muhammed'in şefaatini dilerdi. Padişahtan sonra şeyhülislam, sadrazam ve padişahın işaret ettiği diğer şahıslar da büyük bir edep ve saygıyla huzur-ı hırkaya dahil olur, öpüp iki gözlerine sürerdi. Bu ziyaretler Tanzimat öncesi ve sonrası, hatta Meşrutiyet dönemi dahil olmak üzere yüzyıllarca, her Ramazan gerçekleştiriliyordu.
Emanetlerin en güzelleri
Destimal Odası'nda Kur'an-ı Kerim'in vahiy katipleri tarafından yazılmış ilk örneklerinden olduğu tahmin edilen Hümeze ve Tekasur Sureleri, Hz. Muhammed 'in yalancı peygamber Müseylemetül Kezzab'a ve Ahsa Valisi'ne gönderdiği mektuplar , Hz .Osman'ın şehid edildiği sırada okuduğu belirtilen Kur'an-ı Kerim,Hz. Musa'nın asası, Hz. İbrahim'in taş tenceresi, Hz. Davud'un kılıcı, Veysel Karani'nin külahı, yedi adet Sakal-ı Şerif, Peygamber'in ayak izi, Hz. Osman 'ın kılıcı, Sancak Kelam-ı Kadim mahfazaları, Mescidi Aksa'nın ahşap kabartması, zemzem sürahileri, Kabe örtüsü, Hz. Yusuf'a ait amame, destimal, destimal kalıbı gibi son derece değerli emanetler bulunuyor.
Zamanında padişahın Enderun'daki arz ağalarıyla görüştüğü, onların padişaha arzlarını sunduğu yer olan Arzhane'de ise Hacer-ül-Esved'in altın mahfazası, Hz.Muhammed'in Kipt kavmi hıikümdarı Mukavkıs'a gönderdiği mektubu, ayak izi, mührü, kabir toprağının ve dişinden toz haline gelmiş bir parçanın içerisinde yeraldığı mahfazaları, Sakal-ı Şerifleri ve içinde korundukları Sakal-ı Şerif mahfazaları sergilenmektedir.
1808'den sonra Sultan II. Mahmud, Fatih Sultan Mehmed'den beri padişah Has Odası olarak kullanılan odayı tümüyle Kutsal Emanetlerin korunmasına bıraktı. Adı da Hz. Muhammed'in Hırka-i Şerif'ini de içi almasından dolayı 'Hırka-i Saadet Dairesi ' veya 'Kutsal Emanetler Dairesi' olarak anılmaya başlandı. Bugün burada Hırka-i Saadet ve sandukası,Sancak-ı Şerif, Hz.Muhammed'in iki kılıcı ve yayı sergileniyor.
Hürmetin en güzeli
Yavuz Sultan Selim'le birlikte Topkapı Sarayı yeni bir geleneğe tanık olmaya başlamıştı. Sultan'ın Mısır'ı fethi (1517) ve onu takip eden yıllarda her Ramazan ayının on beşinci günü yaklaşırken bütün saray halkında bir telaş, bir koşuşturma, bir harekettir gözlenirdi. O günü herkes merakla bekler; paşalar, vezirler, şeyhülislam,veziriazam gibi devlet ileri gelenlerinin mekanlarında bir hareketlilik olurdu. Hırka-ı Saadet Dairesi'ndeki telaş, koşuşturma ise başka bir alemdi. Hz. Muhammed'in uzun ve geniş kollu hırkasının içerisinde yer aldığı sanduka, Revan Odası'na nakledilerek dairenin her tarafı süpürülüp silinir, duvarlar gülsuyuyla yıkanır, miskle kokulandırılırdı. Dairenin sütunları cilalanıp, öd ağacı ve buhurlar yakıldıktan sonra içinde Kutsal Emanetleri taşıyan sanduka on beş kadar hane-i hassa ağasının eşliğinde dualar ve salavat-ı şeriflerle tekrar yerine konulurdu.
Devlet erkanı geliyor
Nihayet Ramazan ayının on beşi gelince bütün devlet erkanı, alimler, yeniçeri ve sipahi ağaları öğle namazına doğru Topkapı Sarayı'nın Babü's-saade diye anılan Akağalar Kapısı önünde toplanır ve sadrazamın teşrifini beklerdi. Şeyhülislamın Ayasofya Camii'ne gelmiş olduğu haberi saraya ulaştıktan sonra sadrazam, Babü's-saade'de kendisini bekleyenlerin yanına gelir ve onlarla birlikte Ayasofya Camii'ne giderdi. Padişah ise öğle namazını kendi dairesinde eda ederdi.
Namazın kılınmasından sonra padişahla beraber başta şeyhülislam ve sadrazam olmak üzere vezirler , aıimler ,İstanbul'da bulunan diğer devlet adamları, sipahi ve yeniçeri ağaları ve diğer erkan sırasıyla, toplu halde Hırka-i Saadet Dairesi'ne girerdi. Her daim padişahın yanında olan altın anahtarla büyük sanduka açılır, yeşil ipek kadifeden sim sırmalı ve ince işlemeli yedi bohçaya sarılı, altından yapılmış bir çekmece böylece açığa çıkarılırdı. Üst tarafında iki kanadı bulunan bu altın çekmece de yine adişah tarafından korunan bir başka altın anahtarla açılır, yedi bohçaya sarılı Hırka-i Saadet meydana çıkartılırdı. Bu sırada Kuran-ı Kerim okutulurdu.
"Şefaat ya Resulallah"
Hırkayı önce padişah öper, yüz ve gözlerini hırkaya sürerek Hz. Muhammed'in şefaatini dilerdi. Padişahtan sonra şeyhülislam, sadrazam ve padişahın işaret ettiği diğer şahıslar da büyük bir edep ve saygıyla huzur-ı hırkaya dahil olur, öpüp iki gözlerine sürerdi. Bu ziyaretler Tanzimat öncesi ve sonrası, hatta Meşrutiyet dönemi dahil olmak üzere yüzyıllarca, her Ramazan gerçekleştiriliyordu.
Emanetlerin en güzelleri
Destimal Odası'nda Kur'an-ı Kerim'in vahiy katipleri tarafından yazılmış ilk örneklerinden olduğu tahmin edilen Hümeze ve Tekasur Sureleri, Hz. Muhammed 'in yalancı peygamber Müseylemetül Kezzab'a ve Ahsa Valisi'ne gönderdiği mektuplar , Hz .Osman'ın şehid edildiği sırada okuduğu belirtilen Kur'an-ı Kerim,Hz. Musa'nın asası, Hz. İbrahim'in taş tenceresi, Hz. Davud'un kılıcı, Veysel Karani'nin külahı, yedi adet Sakal-ı Şerif, Peygamber'in ayak izi, Hz. Osman 'ın kılıcı, Sancak Kelam-ı Kadim mahfazaları, Mescidi Aksa'nın ahşap kabartması, zemzem sürahileri, Kabe örtüsü, Hz. Yusuf'a ait amame, destimal, destimal kalıbı gibi son derece değerli emanetler bulunuyor.
Zamanında padişahın Enderun'daki arz ağalarıyla görüştüğü, onların padişaha arzlarını sunduğu yer olan Arzhane'de ise Hacer-ül-Esved'in altın mahfazası, Hz.Muhammed'in Kipt kavmi hıikümdarı Mukavkıs'a gönderdiği mektubu, ayak izi, mührü, kabir toprağının ve dişinden toz haline gelmiş bir parçanın içerisinde yeraldığı mahfazaları, Sakal-ı Şerifleri ve içinde korundukları Sakal-ı Şerif mahfazaları sergilenmektedir.