Toplumu bozan takım

Rahmetli Celal Mısır hocamız, toplumun bozulması hususunda üç sınıftan söz ederdi:
Ulema (alimler), umera (yöneticiler) ve fukara (teba yahut dervişler).
Ulema ifsad olunca din gider, umera bozulunca geçim bozulur. Dervişler bozulunca da ahlak elden gider. Toplumun tamamen çivisi çıkar. 
Ulemayı bozan ihtiras ve dünya sevgisidir. Umerayı bozan adaletsizliktir. Dervişleri bozan da riyadır, gösteriş budalası olmaktır.
Fesat ulemadan başlar, oradan sirayet eder, derdi Celal hocamız. Bu tespitlerini sıkça tekrar ederdi.
Büyük veli Ebubekir Varrak da aynı gerçeğe dikkat çekmiştir (Hucviri, Keşfu'l-Mahcub, s. 245). 
Türk Milleti maalesef bu fesadı en kronik haliyle yaşamaktadır.
Toplumun bozulmasında alim geçinenler sınıfı baş çekmişlerdir. Bu bozulma hala sürmektedir.
Yüce Allah, "kendilerine ilim verildikleri halde dünyaya ve hevasına kapılıp haktan ve hakikatten sıyrılarak şeytanın kendilerini peşine taktığı ulema takımı" hususunda mü'minleri uyarıyor (A'raf Suresi 7/175-176).
Türk milleti, Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın yaşayıp seslendirdiği hak ve hakikatlere kulak asmayıp, onun 20 yıldan beri ikaz ettiği Dinlerarası Diyalog fitnesine kapılmış ve FETÖ imtihanını kaybetmişse - ki şüphesiz kaybetti ? bu vebalde en büyük pay sahibi ulema geçinen sınıftır.
Hayrettin Karamanlar, Faruk Beşerler yıllarca uydurma fetva ve yorumlarla yöneticileri ve halkı Fetullah fitnesine sürükleyip durdular. Abant konsillerinin demirbaşları oldular. 
O devirde güç Fetullah ve avanesindeydi. Bu sebeple söz konusu ulema geçinen takım, haktan yana değil, güçten yana saf tuttular.
O devirde diyalogu meşrulaştırma gayretkeşliği sergileyen Karaman, şu batıl itikadı uydurup yayıyor: "Peygamberimiz, Yahudi mutlaka Müslüman olsun demiyor, Hıristiyan mutlaka Müslüman olsun demiyor" (H. Karaman ve heyet, Polemik Değil Diyalog, s. 35, Ufuk Kitap).
Beşer Faruk ise hocası Karaman'dan aldığı hızla şunu yazıyor:
"Hocaefendi, en çok sevdiğim insan oldu. Benim tercüme-i halime, ilmini aldığım kaynakların başında Hocaefendi gelir, diye yazın. Benim gözümde o, vahidu dehrih (çağında tek), ferîdu asrih (asrında eşsiz) haline geldi. Hatta, ya Rab benim sağlığımdan al ve onun sağlığına kat, diye kendilerine bilmem kaç kez dua ettim? O, mehdidir, mehdiyyun bihtir? Müceddit görülmesinde şer'an ve aklen bir mani yoktur" (Faruk Beşer, F. Gülen Fıkhını Anlamak, s. 12- 19 vd., Ufuk Kitap).
Bu uydurma fetva ve yorumlarla yıllarca Fetullah'ı Mehdi diye yutturanlar, bugün güç iktidara geçince hemen makas değiştirip benzer mesnetsiz yorumlarla yeni farzlar ihdas etmeye koyuldular. Karaman Hayrettin, uydurma fetva imalatında yine baş çekiyor.
Karaman, oylamada evet demek farzdır diye kendi yorumuyla bir farz ihdas ediyor. Bunu bizzat kendi yorumuyla yaptığı açıklıyor (H. Karaman, 13 Nisan ve 21 Nisan 2017 günlü Yeni Şafak yazıları).
Ne zamandan beri İslam'da bir farz, yorumla ihdas edilir oldu?! 
Muaviye saltanatında bile yorum ile farz ihdas edilememiş; bunun için hadisler uydurulmuştu.
Bu yaklaşım ve cüretkar vaziyet, Allah ve Resulullah'ın İslam'ını indi görüş ve yorumlarla ortadan kaldırmaya çalışmaktır.
Kur'an-ı Kerim, kendi yorumuyla herhangi bir farz ihdas etmeyi haram kılıyor, batıl addediyor; Hıristiyanların ve Yahudilerin, papazlarını ve hahamlarını Rabler edinmeleri olarak niteliyor (Tevbe Suresi, 9/31).
Ulema geçinen takım, uydurma fetvalarını, haram ve batıl zokaları millete yuttururken; çeyrek asırdan bu yana Prof. Dr. Baş, hep hak ve hakikatin sesi olmuş, yanlışlar hususunda toplumu uyarmış, doğru yolu ve çözümleri göstermiştir. Allah'a yemin olsun ki, ikaz ettiği konularda gelişmeler hep onu haklı çıkarmıştır. 
Türk milleti, Prof. Dr. Baş'a sırtını dönerek yıllarca bu batıl yorum ve uydurmalara kulak astı; 15 Temmuz'da başımıza bombalar yağdı. 
Bu vahim sürükleniş ve cezadan ibret alarak Prof. Dr. Baş'a kulak vermek yerine; dün olduğu gibi bugün de güce göre fetva uyduran ve rüzgara göre yelken açan bu ulema geçinenleri dinlerse, başımıza neyin yağacağını hiç kimse kestiremez!
Hz. Peygamber'in İmam Ali'den rivayet edilen şu ikazıyla bitireyim:
"Ümmetim üzerine öyle bir zaman gelecek ki, İslam'ın ismi, Kur'anın ise resmi kalacak. Mescitlerinin taşı-duvarı ma'mur ve süslü, lakin hidayet bakımından harap olacak. Devrin uleması ise gök kubbe altındaki varlıkların en şerlileri olacak. Fitne onlardan başlayıp yine onlara dönecektir" (Beyhaki, Şu'abu'l-İman, 3/317-318; Deylemi, Müsned, 1/107; İbn Adiy, el-Kâmil, 4/ 227).