Türk milleti nereden nereye?

Dörtyol'dan gelen Fransız ve Ermeniler İcadiye ve Kuzuculu'yu top ateşine tutuyorlardı. 
Halk dağdan Kuzuculu'nun yanışını seyrediyordu. Evler, camiler ateşe verilip yakılıyordu.
Bu duruma dayanamayan Çardaklı Hoca ve Emin Hoca halka hitap ederler:
"Düşman evimizi, yurdumuzu işgal etti. Şimdi yakıp yıkıyorlar. Evsiz, yurtsuz ne zamana kadar yaşayabiliriz? Allah'ını, vatanını, milletini seven düşmana karşı koysun. Haydin hep beraber düşmanla savaşalım" dediler.
28 Ekim 1919'da, Maraş'ı işgale gelen Fransız güçlerinin karşılanması için Ermeni Hırlakyan, davul çalması karşılığında Abdal Halil Ağa'ya kese dolusu altın teklif eder. Altın dolu keseyi geri çeviren Halil Ağa; "Davulumun kasnağını altınla doldursanız bu davul çalmaz. Çünkü bu bir din bahsidir. Din kardeşlerimin bağrına çomak vuramam" der.
Yukarıda, Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşanılan iki olayı sizlere arz ettim ve dikkat ederseniz o günkü Anadolu insanının dilinden dökülen cümlelerde bazı kelimelerin altını çizdim.
Şimdi bugün bu kelimelerin toplumumuzda bir karşılığı var mı bakalım:
İlk kelime "işgal?"
Bugün ülkemiz bir değil binlerce işgal yaşıyor! Yer altı ve yer üstü kaynakları yabancılara satılmış, ne milli bir tarım politikamız ne de milli bir siyasetimiz var! Samanı ithal, ineği ithal olduğu halde o inekten sağılan süte "milli" damgası vuran acayip bir ülke haline geldik. Kapitalizm ile ekonomimiz, AB hayali ile iç politikamız; ABD müttefikliği ile de dış politikamız çoktan işgal edilmiş durumda. Suriye'de savaştığımız terör örgütlerinin destekçisi olduğu herkesçe malum olan ABD'nin ülkemizdeki onlarca askeri üssüne, şirketlerine, derneklerine kimseden çıt ses çıkmıyor?
İkinci kelime "Allah?"
Allah (c.c.) bizi yoktan var edendir. O bizim Rabbimizdir. O'nun bizim üzerimizdeki hakkı bizim O'nu layıkı ile tanımamız ve O'na kul olmamızdır. Bütün kutsal değerler O'nun şahsında ve O'na karşı bizdeki kulluk bilinci ile mukaddes ve muazzez olur. Bugün bizim Allah inancımız da işgale uğramıştır.
Yüzde 99'u Müslüman diye bildiğimiz ülkemizde yapılan bir araştırmanın bazı verilerini sizinle paylaşmak istiyorum:
"Allah'ın varlığına inanıyor musunuz?" sorusuna evet diyenlerin oranı yüzde 86.
Yüzde 4'ü açıkça "inanmıyorum" diyor, yüzde 6'sı 'deizm'e yakın olduğunu ifade eden görüşler bildiriyor, yüzde 4 ise 'kararsız' şıkkını işaretliyor.
"Meleklere inanıyor musunuz" sorusuna 'evet' diyenlerin oranı yüzde 75, 'inanmıyorum' diyenler yüzde 15, 'kararsızım' diyenler yüzde 10. Total olarak meleklere inanmayan yüzde 25'lik bir kitle var. Kararsız yüzde 10? Bu cevaba göre "Allah'a inanıyorum" diyenler arasında da 'meleklere inanmayanlar' olduğu anlaşılıyor. 
Kur'an'ın vahiyle geldiğine inananların oranı sadece yüzde 76. 
Öldükten sonra dirilmeye yani ahirete inandığını söyleyenlerin oranı sadece yüzde 73? Karasızlar yüzde 8?
Millet, Ehad ve Samed olan Allah'ından bu kadar uzaklaşmış durumda.
Peki, milletin hali bu iken bu millet iradesinin iktidar ettiği idarenin haline bir bakalım?
Sayın Cumhurbaşkanımız Demir Kilise'nin açılışında yaptığı konuşmasında, "Son dönemde, ülkemizde Edirne'deki Büyük Sinagog, Gökçeada'daki Aya Nikola Kilisesi, İskenderun'daki Süryani Katolik Kilisesi, Diyarbakır'daki Sur Ermeni Protestan Kilisesi, Gaziantep'teki Nizip Fevkani Kilisesi, Cunda'daki Taksiyarhis Kilisesi, Edirnekapı'daki Aya Yorgi Kilisesi'nin de aralarında bulunduğu 14 ibadethane onarımdan geçirilmiştir. Demir Kilise, bu işin finalidir, son örneğidir. Havra, şapel, kilise gibi dini mekanların onarımlarını önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz" dedi. 
Yorum sizlerin?
Üçüncü kelime "Vatan?"
Vatan, bizlerin can, mal ve namus emniyeti içinde yaşadığımız kara parçasıdır. Bugün vatanımızın dört bir tarafı başta sınır güvenliği olmak üzere her türlü ihlal edilmiştir. Ege'de Yunanistan onlarca adamıza asker çıkarmış ve işgal etmiş; Kıbrıs, Rumların insafına terk edilmiş, doğu ve güneydoğu sınırlarımız terör örgütlerinin seksek oynadığı bir alan haline gelmiş, içeride ise yabancı istihbarat örgütleri cirit atmakta.  
Yabancılara toprak satışı almış başını gitmiş, vatanın her bir karış toprağı "Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı" anlayışından uzak, az bir paha karşılığında "parayı veren düdüğü çalar" anlayışı ile satışa çıkarılmıştır. Bu durum ne millet için ne de iktidar için hiçbir önem arz etmemektedir.
Dördüncü kelime "Millet?"
Dün Anadolu'yu düşman işgalinden kurtaran Türk milletinin profili İngiliz Churchil'in ifadesi ile, "Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Arabıyla, Alevisiyle ve Sünnisiyle Müslüman Türk Milleti, İslam denizinin, iffet ve namus denizinin, birlik ve beraberlik denizinin içinde yüzen balıklar gibi" iken bugün; uyuşturucu, fuhuş, alkol, kapkaç, cinayet, faiz gibi daha onlarca illetin sirayet ettiği hem ahlaki hem psikolojik hem de fiziksel olarak hasta bir millet karşımızda durmaktadır.
Beşinci kelime ise "Din Bahsi?"
Bahis kelimesi bugün maalesef şans oyunları ve kumar masalarında geçen bir kelimenin ötesine geçememektedir. Dünün din bahsi bugünün menfaat ve çıkar bahsi olmuştur. Millet artık hiçbir işinde, gücünde, niyetinde, duasında, amel ve fiilinde Allah rızasını gözetmemekte ya cemaat taassubu ya da kişisel çıkarlar gütmektedir.
Şimdi soruyorum sizlere bu durumda olan milletimizin ve iradesinin bu kadar derin acziyetler içerisinde elde edeceği başarılar gerçekten bir başarı mıdır yoksa daha derin yara veya yıkımlar olarak karşımıza çıkabilir mi?
Eğer hükümet de millet gibi Diriliş Ertuğrul dizisini seyrederek iç ve dış politikasını belirliyorsa yandığımızın ispatıdır.
Çözüm nedir derseniz eğer; dün 72 milleti kardeş yapan Atatürk'ü tanımak ve bugün kardeşler arasındaki her türlü dargınlığı hem maddi hem manevi giderecek olan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in gerek ekonomik gerek sosyal ve gerekse siyasi fikirlerine irademizi teslim etmektir derim.