Türkiye’nin para ihtiyacı Prof. Dr. Baş’la çözülür

Önceki hafta İstanbul'da organize edilen "Prof. Dr. Haydar Baş'la Sosyal Medya Buluşması"nın ülkemizdeki ve dünyadaki yankıları devam ederken, geçtiğimiz Cumartesi akşamı da yeni bir sosyal medya programı gerçekleştirildi. Seçkin ve elit bir topluluğun katıldığı bu program da oldukça coşkulu, heyecan verici, duygu dolu bir programdı.

Dernek başkanları, iş adamları, sanayiciler, eğitim danışmanları, sosyal medya uzmanları, medya basın mensupları, ekonomistler, akademisyenler ve daha niceleri… Programın, gelen misafirlerin gerek sorularıyla gerekse duygu ve düşüncelerini aktarmalarıyla interaktif bir şekilde gerçekleşmesi ayrıca büyük bir öneme sahipti.

Bu programda Prof. Dr. Baş'ı sosyal medyadan takip edenlerin toplumun önemli kesimlerinden olduklarını bir kez daha gördük. Önceki sosyal medya yemeklerinde, vatandaşların görüşlerini program sonrası uzatılan mikrofonla, ekrandan izliyorduk; bu sefer duygu ve düşüncelerini Prof. Dr. Baş'a bizzat ifade ettiler.

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın konuşmasından önce BTP kurmaylarının konuşmaları vardı. 

Hepsi birbirinden önemli değerlendirmeler yaptılar, ayrıca vatandaşların sorularına cevap verdiler. 

Daha sonra herkesin beklediği an geldi ve programın onur konuğu BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş konuşmasına başladı. Sayın Baş konuşmasında, ekonomik sorunlar, gençliğimizin durumu, siyasilerin çözümsüzlüğü, Ehl-i Beyt ortak paydasında birlik ve beraberlik gibi birçok konuda önemli tespitlerde bulundu. 

Sosyal medyadan kendisini tanıyıp hayran olanlar, büyük bir dikkatle bu konuşmayı takip ettiler. 

Daha sonra da başta da ifade ettiğimiz gibi soru ve yorumlarıyla da katkı sağladılar.

Prof. Dr. Baş'ın üzerinde durduğu konulardan birisi, "Türkiye'nin para ihtiyacı" idi…

Dikkat ederseniz, bugün ülkemizde üretici de parasızlıktan şikâyetçi, çalışanlar da, tüketici olan vatandaş da… Bu parasızlık tablosu, siyasilerimizin yıllardır uyguladıkları kapitalist anlayışın doğal bir neticesidir.

Para bir meta haline getirilip, kârla satılmaya başlanırsa, bu, parayı tekelleştirir, sermaye gruplarının haksız kazanç elde etmesine neden olur; paraya ulaşım önce zorlaşır, sonra imkânsızlaşır. 

Şu an yaşadığımız özetle budur.

Bu tabloyu mevcut siyasiler değiştirebilir mi? İktidarıyla muhalefetiyle hala IMF, McKinsey dediklerine göre, Atatürk'ün değil de Kemal Derviş'in izini takip ettiklerine göre, hala borcu borçla çevirebileceklerine inandıklarına göre asla değiştiremezler.

İşte Prof. Dr. Baş da konuşmasında bunu söylüyor; "Siyasilerimiz bu işi bilmezler. Şu anda ekonominin geldiği nokta bunu gösteriyor" diyor. 

Prof. Dr. Baş, 2005 yılında dünyaya tanıttığı Milli Ekonomi Modeli'nde "parasızlık" sorununu çözmek için birçok projeyi anlatıyor. 

Sosyal Medya Programı'nda bu projelerden sadece bir tanesini anlattı ve şunları söyledi:

"Şu anda burası İstanbul, çevresindeki iller Edirne, Bursa, Kocaeli, Sakarya vs... Farz edelim ki bu vilayetlerde olan madenlerimizin tutarı 200 trilyon TL... 

Böyle bir hesap yaptık, böyle bir sonuç çıktı. 

Ne yaparız şimdi arkadaşlar, şimdi biz bu kadar serveti hukuken mahkeme tutanağıyla tespit ederiz, burada şu kadar, şurada bu kadar... Aldığımız mahkeme kararını da Hazine'ye koruz. Deriz ki şu şu şu illerimizde 200 trilyonluk servetimiz var.

Bu 200 trilyon TL'nin 50 trilyonunu paraya tebdil etmek istiyorum. Ve bunu Meclis'e getiriyorum. 

50 trilyonun bu kadar madenin karşılığı olduğunu Meclis'e onaylatıyorum ve Meclis'in kararıyla 50 trilyonun basılmasına karar veriyorum.

Bu ana kadar hukukun dışına çıktık mı? Hayır. 

Her şey hukukun içinde... Darphaneye talimatı veriyorum, darphane 50 trilyon TL parayı basıyor ve elimize teslim ediyor. 

Sevgili arkadaşlar, sizin elinizde bu kadar servet olursa, yapamayacağınız iş olabilir mi? Hayır... 

Hiçbir güç bu paranın devreye sokulmasına mani olamaz. Hayır yapamazsın diyen bir babayiğit olamaz. Çünkü bunu yapan mahkeme; buna mahkeme karar veriyor…"

Geçtiğimiz hafta Tekirdağ'ın Muratlı ilçesinin Yukarısırt köyünde sadece bir tarladan değeri 500 milyar TL olan 286 milyar metreküp doğalgaz çıktığını tekrar hatırlatalım.

Sadece bir tarladan Türkiye'nin 5 yıl doğalgaz ihtiyacını karşılayacak bir rezerv çıkıyor.

Trakya'nın altı komple doğalgaz… Bir tarla değil, binlerce tarla var ve hepsinin altında doğalgaz rezervleri var. Bir tarladan 500 milyar TL'lik doğalgaz çıkıyorsa, 1000 tarladan 500 trilyon TL'lik doğalgaz çıkar. 

Ve dikkat ederseniz sadece doğalgazdan bahsediyoruz, burada altın var, petrol var, birçok maden var.

Prof. Dr. Baş bu bastığımız 50 trilyon TL ile asgari ücreti 10 bin TL yapamaz mıyız diyor, her Türk vatandaşına 1000 TL, her hanıma 1500 TL maaş veremez miyiz diyor.

Elbette verebilir, hatta daha fazlasını da verebilir.

Türk milleti olarak Prof. Dr. Baş'ın bu devrim niteliğindeki projelerini doğru anlayabilmemiz için önyargılardan kurtulmamız lazım, mandacı, bağımlı siyasi anlayışları bir kenara koymamız lazım.  

Dün Atatürk'ü anlamanın yolu da buydu, bugün Prof. Dr. Baş'ı anlamanın yolu da bu…

Dün dedelerimiz bunu başardı, bugün biz de başarmalıyız.

İşin garip tarafı, Çinlisi, Rusu bunu anladı, biz hala yerimizde sayıyoruz. Artık ayıkalım.