"Bir milletin doğrudan doğruya hayatiyetine ilişkin gerçek, o milletin ekonomik durumudur. Tam bağımsızlık için iki prensip vardır: Milli egemenlik, ekonomik bağımsızlık. Milli egemenlik ekonomik bağımsızlık ile pekiştirilmelidir" diyor Gazi M. Kemal Atatürk 17 Şubat 1923 günkü 1. İzmir Milli İktisat Kongresi açılışında.
Olmazsa olmaz iki temel esas:
Milli egemenlik, bağımsız ekonomi.
1940'lardan itibaren Türk milleti ve devletinin varlığını tehdit edecek düzeydeki siyasi çalkantılar, bu iki temel gerçeğe ilişkin programsızlık ve dışa bağımlılıktan kaynaklanmaktadır.
"Tam bağımsızlık ancak iktisadî bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin bütün hayati kuruluşlarında bağımsızlık felç olur" diye ilan ediyor Gazi Paşa. (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 1, s. 229, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yay., 1945).
İktisadî bağımsızlık ve milli ekonomi, milletin refahının yanı sıra devletin en temel kurumlarının, siyasetinin, diplomasisinin, hukukunun, askeriyesinin, savunmasının, eğitiminin, kültürünün, sanayi ve kalkınmasının bağımsız, yerli ve milli olmasının hem teminatı, hem de olmazsa olmaz şartıdır.
Osmanlı maliyesi, tamamen Haçlı işgalcilerine ve tefecilere teslim olmuş vaziyetteydi. Kendi vergi ve rüsumunu dahi toplayamıyordu. Padişahlar, galata bankerlerinden ve İngiliz tefecilerinden yüzde 12-20'lere varan faiz oranıyla ve ülkenin vergi ve kaynaklarını teminat göstererek alabildikleri borçlarla saraylarında devran sürüyorlardı. Bu iktisadi çöküş ve mali batak, sadece onları saraylarında esir etmedi, topyekûn Osmanlı toprakları işgale uğradı, bölünüp parçalandı.
İçişleri Bakanlığı'nın 1934 tarihli Osmanlı Ekonomisi raporunda şu tespit yapılıyordu: "Gümrük kapılarının sonuna kadar açık tutulduğu dönemde Avrupa'dan ithal edilen ipekli kumaşlar, Bilecik dutluklarının harap olmasına sebep oldu. 1821'de 600 adet el tezgâhına sahip bulunan Üsküdar'da 40 tezgâh kaldı. Aynı şekilde 3000 tezgâh bulunan Tırnova'da tezgâh adedi 1000'e düştü. Mensucat sanayinin çöküşü diğer sanayi dallarını da etkiledi. Hepsinden önemlisi memlekette sanayinin bir gün canlanacağı ümidi hemen hemen yok gibiydi."
Atatürk, böyle batmış bir ekonomiyi ve işgale uğramış memleketi, vatan yaptı, bağımsız devlet kurdu. Uçak imal etti; Belçika başta olmak üzere Avrupa'ya sattı? Konunu detaylarını BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın 900 sayfalık Hoş Geldin Atatürk eserinden okuyabilirsiniz.
Osmanlı'ndaki bu Haçlı bağımlılığı, borçlanma, ekonomik çöküş ve kaynakların ecnebilere peşkeş çekilmesi, isyan ve işgalleri getirdi. Üç kıtada at süren koca imparatorluk darmadağın oldu; ne şah kaldı, ne padişah, ne saray?
Tacı-tahtı ve koca imparatorluğu ayaklarının altından kum gibi akıp giden II. Abdulhamid'in, Çanakkale kahramanı Gazi M. Kemal Paşa'yayaptığı duayı ve oğlu Abit efendiyle gönderdiği hediyeyi okursanız, Osmanlı'nın vaziyetini idrak edersiniz. (M. Emin Koç, II. Abdulhamid'in M. Kemal Paşa'ya duası, 25 Eylül 2017, Yenimesaj; Abdulhamid'in Hatıra Defteri, Haz: İ. Bozdağ, s. 165-170, Kervan Yay., İstanbul 1975).
Türkiye'nin bugünkü ekonomik ve siyasi çöküş tablosu, dünün Osmanlı'sının çaresizliği ve çözümsüzlüğünün adeta tekrarı niteliğindedir. Ekonomimizi küresel tefecilerin insafında savrulmaktadır. Devlet-millet 1 triyon dolar borçlanmış, maden ve kaynaklarımıza ecnebiler çöreklenmiştir.
Çökmüş bu ekonomik yapımızı ve dağınık siyasi tablomuzu içten ve dıştan çok iyi okuyan işgalci Amerika ve Haçlı Avrupası, fırsattan istifade etmek üzere içimizi, dışımızı, etrafımızı orduları ve donanmalarıyla çevirmişlerdir.
Bugün Atatürk'ün asaletine, bağımsızlık karakteri ve milli iktisad çığırına dünkünden daha çok ihtiyacımız vardır. Bu ihtiyacı görmeyen göz kör, duymayan kulak ise sağır, hissetmeyen kalp mühürlüdür. Mesele vatan meselesidir, mesele varoluş-yok oluş meselesidir.
Tarihin bu dönüm noktasında Prof. Dr. Baş ve onun BRICS ülkeleri başta olmak üzere dünyanın 4 milyar nüfusluk kesiminin uyguladığı Milli Ekonomi Modeli, devlet ve milletimizin yegâne çıkış yolu ve kurtuluş adresidir.
Dünyayı ve ülkemizi sömüren Amerikan kapitalizmini ve küresel tefecilerin faiz tezgahlarını tarihe gömen odur. Dünya iktisat tarihinde Milli para devrimini yapan odur. Ekonomide ve hukukta sosyal devlet diye nitelendirilen baba devleti inşa eden projelerin sahibi odur.
'Tam bağımsızlığın olmazsa olmaz şartı iktisadi bağımsızlıktır' diyen Atatürk'ün sevdasını ve ufkunu projelendirerek milli ekonomi modeli olarak ortaya koyan odur. Avrupa'dan Asya'ya her bir devlette ekonomi lobisi olan ve kimsenin burnunu kanatmadan adaletli iktisadi yapıyı tesis edecek modeli bulunan odur.
En sağında-en soluna kadar vatanını düşünen topyekûn milletin, devlet ve siyaset erkânının önündeki çözüm adresi, aklın ve ilmin yolu odur? Prof. Dr. Haydar Baş'tır Türkiye'nin aydınlık geleceği, bağımsızlığı ve varoluş adı.
Olmazsa olmaz iki temel esas:
Milli egemenlik, bağımsız ekonomi.
1940'lardan itibaren Türk milleti ve devletinin varlığını tehdit edecek düzeydeki siyasi çalkantılar, bu iki temel gerçeğe ilişkin programsızlık ve dışa bağımlılıktan kaynaklanmaktadır.
"Tam bağımsızlık ancak iktisadî bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin bütün hayati kuruluşlarında bağımsızlık felç olur" diye ilan ediyor Gazi Paşa. (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 1, s. 229, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yay., 1945).
İktisadî bağımsızlık ve milli ekonomi, milletin refahının yanı sıra devletin en temel kurumlarının, siyasetinin, diplomasisinin, hukukunun, askeriyesinin, savunmasının, eğitiminin, kültürünün, sanayi ve kalkınmasının bağımsız, yerli ve milli olmasının hem teminatı, hem de olmazsa olmaz şartıdır.
Osmanlı maliyesi, tamamen Haçlı işgalcilerine ve tefecilere teslim olmuş vaziyetteydi. Kendi vergi ve rüsumunu dahi toplayamıyordu. Padişahlar, galata bankerlerinden ve İngiliz tefecilerinden yüzde 12-20'lere varan faiz oranıyla ve ülkenin vergi ve kaynaklarını teminat göstererek alabildikleri borçlarla saraylarında devran sürüyorlardı. Bu iktisadi çöküş ve mali batak, sadece onları saraylarında esir etmedi, topyekûn Osmanlı toprakları işgale uğradı, bölünüp parçalandı.
İçişleri Bakanlığı'nın 1934 tarihli Osmanlı Ekonomisi raporunda şu tespit yapılıyordu: "Gümrük kapılarının sonuna kadar açık tutulduğu dönemde Avrupa'dan ithal edilen ipekli kumaşlar, Bilecik dutluklarının harap olmasına sebep oldu. 1821'de 600 adet el tezgâhına sahip bulunan Üsküdar'da 40 tezgâh kaldı. Aynı şekilde 3000 tezgâh bulunan Tırnova'da tezgâh adedi 1000'e düştü. Mensucat sanayinin çöküşü diğer sanayi dallarını da etkiledi. Hepsinden önemlisi memlekette sanayinin bir gün canlanacağı ümidi hemen hemen yok gibiydi."
Atatürk, böyle batmış bir ekonomiyi ve işgale uğramış memleketi, vatan yaptı, bağımsız devlet kurdu. Uçak imal etti; Belçika başta olmak üzere Avrupa'ya sattı? Konunu detaylarını BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın 900 sayfalık Hoş Geldin Atatürk eserinden okuyabilirsiniz.
Osmanlı'ndaki bu Haçlı bağımlılığı, borçlanma, ekonomik çöküş ve kaynakların ecnebilere peşkeş çekilmesi, isyan ve işgalleri getirdi. Üç kıtada at süren koca imparatorluk darmadağın oldu; ne şah kaldı, ne padişah, ne saray?
Tacı-tahtı ve koca imparatorluğu ayaklarının altından kum gibi akıp giden II. Abdulhamid'in, Çanakkale kahramanı Gazi M. Kemal Paşa'yayaptığı duayı ve oğlu Abit efendiyle gönderdiği hediyeyi okursanız, Osmanlı'nın vaziyetini idrak edersiniz. (M. Emin Koç, II. Abdulhamid'in M. Kemal Paşa'ya duası, 25 Eylül 2017, Yenimesaj; Abdulhamid'in Hatıra Defteri, Haz: İ. Bozdağ, s. 165-170, Kervan Yay., İstanbul 1975).
Türkiye'nin bugünkü ekonomik ve siyasi çöküş tablosu, dünün Osmanlı'sının çaresizliği ve çözümsüzlüğünün adeta tekrarı niteliğindedir. Ekonomimizi küresel tefecilerin insafında savrulmaktadır. Devlet-millet 1 triyon dolar borçlanmış, maden ve kaynaklarımıza ecnebiler çöreklenmiştir.
Çökmüş bu ekonomik yapımızı ve dağınık siyasi tablomuzu içten ve dıştan çok iyi okuyan işgalci Amerika ve Haçlı Avrupası, fırsattan istifade etmek üzere içimizi, dışımızı, etrafımızı orduları ve donanmalarıyla çevirmişlerdir.
Bugün Atatürk'ün asaletine, bağımsızlık karakteri ve milli iktisad çığırına dünkünden daha çok ihtiyacımız vardır. Bu ihtiyacı görmeyen göz kör, duymayan kulak ise sağır, hissetmeyen kalp mühürlüdür. Mesele vatan meselesidir, mesele varoluş-yok oluş meselesidir.
Tarihin bu dönüm noktasında Prof. Dr. Baş ve onun BRICS ülkeleri başta olmak üzere dünyanın 4 milyar nüfusluk kesiminin uyguladığı Milli Ekonomi Modeli, devlet ve milletimizin yegâne çıkış yolu ve kurtuluş adresidir.
Dünyayı ve ülkemizi sömüren Amerikan kapitalizmini ve küresel tefecilerin faiz tezgahlarını tarihe gömen odur. Dünya iktisat tarihinde Milli para devrimini yapan odur. Ekonomide ve hukukta sosyal devlet diye nitelendirilen baba devleti inşa eden projelerin sahibi odur.
'Tam bağımsızlığın olmazsa olmaz şartı iktisadi bağımsızlıktır' diyen Atatürk'ün sevdasını ve ufkunu projelendirerek milli ekonomi modeli olarak ortaya koyan odur. Avrupa'dan Asya'ya her bir devlette ekonomi lobisi olan ve kimsenin burnunu kanatmadan adaletli iktisadi yapıyı tesis edecek modeli bulunan odur.
En sağında-en soluna kadar vatanını düşünen topyekûn milletin, devlet ve siyaset erkânının önündeki çözüm adresi, aklın ve ilmin yolu odur? Prof. Dr. Haydar Baş'tır Türkiye'nin aydınlık geleceği, bağımsızlığı ve varoluş adı.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019