İçinde bulunduğumuz yılda çok daha sıkça yaşadığımız aşırı yağışlar ve sel felaketleri vesilesi ile fıtratın sesini duyar gibi olduk.
Dağlardan aşağı, kocaman kaya parçalarını da önüne katarak bütün heybetiyle ve korkunçluğu ile akan, dereleri taşıran ve vadilere yayılan seller yankılan sesi ile kulağımıza bir gerçeği fısıldıyor aslında:
"Dünya kurulduğu günden beri bu dereleri biz oluşturduk, bu yolları biz kendimize yaptık ama siz gelip yolumuzu kestiniz, yaptığınız binalarla yolumuzu daralttınız ve bir daha bizim bu yollardan geçmeyeceğimizi zannetme gafletine düştünüz. Unutmayın, selin yolu kesilmez, asla kesilemez."
Her gün yenileri ile burun buruna geldiğimiz hayatın gerçekleri de sel gibi birer hakikat değil mi?
Selin yolu kesilmez de gerçeklerin yolu kesilir, üstü örtülebilir mi?
Su akar yolunu bulur, sel akar yolundaki engelleri alır götürür ve hayatın gerçekleri de günü geldikçe üstündeki örtüleri bir bir parçalar ve ortaya çıkar.
Millete yalan söylemeyi meslek edinmiş olan jölelilerin saçlarının parıltısı yağmur görene kadardır, elbette makyajın albenisi de yağmurla karşılaşana kadardır.
Avrupa Birliğine verilen söz gereği otuz milyonun üstünde olan tarım nüfusunu onaltı yılda on milyona düşürmek için yapılmadık hile, kurulmadık tuzak kalmadı ve bütün bu yapılanlar da süslü-püslü yalanlarla kitlelere yutturuldu.
Mazotun aşırı zamlanmasından, tarım girdilerinin aşırı artmasından ötürü köylü ekti zarar etti, biçti-topladı satamadı zarar etti, toprağını kiraya verdi, kiralayan da aynı şartlarda olduğu için parasını alamadı ve sonunda köyde toprak sahibi idi, indi şehre kapıcı, kaloriferci oldu.
Şimdi gidiyor markete, üç-beş sene önce kendisinin ürettiği fasulyenin, sarımsağın Çincesini, mercimeğin, mısırın Hollandacasını, bilmem neyin Almancasını alıp tüketiyor.
Bu oluşumun, bu gidişatın dere yataklarına köy kurmaktan, binalar dikmekten hiç bir farkı yoktu aslında.
Günün birinde yağmur yağıp seller oluşacak ve yoluna çıkan tüm engelleri önüne katıp götüreceği gibi, zorla ve tersine akıtılan hayatın gerçekleri de ekonomik gidişatı alt-üst edecektir ve etmektedir.
Dere yataklarına, selin geçeceği yollara dikilen binaların, kurulan köylerin güzelliğinden, yakışmışlığından söz eden, bunu ballandıra ballandıra anlatan aklı evvellerin söyleyecekleri selin gelişiyle bittiği gibi, cümle jölelilerin ekonomik hayat için söyledikleri yalanlar da gelir-gider dengeleri alt-üst olana kadar ancak sürecektir ve sürmektedir.
Su akacak yolunu bulacak, seller de coştuğunda yoluna çıkan tüm engelleri alıp götürecektir.
Önce kendimize karşı, sonra da yakın ve uzak çevremize karşı bir sefer de dürüst olmayı denesek, nasıl olur acaba?
Dağlardan aşağı, kocaman kaya parçalarını da önüne katarak bütün heybetiyle ve korkunçluğu ile akan, dereleri taşıran ve vadilere yayılan seller yankılan sesi ile kulağımıza bir gerçeği fısıldıyor aslında:
"Dünya kurulduğu günden beri bu dereleri biz oluşturduk, bu yolları biz kendimize yaptık ama siz gelip yolumuzu kestiniz, yaptığınız binalarla yolumuzu daralttınız ve bir daha bizim bu yollardan geçmeyeceğimizi zannetme gafletine düştünüz. Unutmayın, selin yolu kesilmez, asla kesilemez."
Her gün yenileri ile burun buruna geldiğimiz hayatın gerçekleri de sel gibi birer hakikat değil mi?
Selin yolu kesilmez de gerçeklerin yolu kesilir, üstü örtülebilir mi?
Su akar yolunu bulur, sel akar yolundaki engelleri alır götürür ve hayatın gerçekleri de günü geldikçe üstündeki örtüleri bir bir parçalar ve ortaya çıkar.
Millete yalan söylemeyi meslek edinmiş olan jölelilerin saçlarının parıltısı yağmur görene kadardır, elbette makyajın albenisi de yağmurla karşılaşana kadardır.
Avrupa Birliğine verilen söz gereği otuz milyonun üstünde olan tarım nüfusunu onaltı yılda on milyona düşürmek için yapılmadık hile, kurulmadık tuzak kalmadı ve bütün bu yapılanlar da süslü-püslü yalanlarla kitlelere yutturuldu.
Mazotun aşırı zamlanmasından, tarım girdilerinin aşırı artmasından ötürü köylü ekti zarar etti, biçti-topladı satamadı zarar etti, toprağını kiraya verdi, kiralayan da aynı şartlarda olduğu için parasını alamadı ve sonunda köyde toprak sahibi idi, indi şehre kapıcı, kaloriferci oldu.
Şimdi gidiyor markete, üç-beş sene önce kendisinin ürettiği fasulyenin, sarımsağın Çincesini, mercimeğin, mısırın Hollandacasını, bilmem neyin Almancasını alıp tüketiyor.
Bu oluşumun, bu gidişatın dere yataklarına köy kurmaktan, binalar dikmekten hiç bir farkı yoktu aslında.
Günün birinde yağmur yağıp seller oluşacak ve yoluna çıkan tüm engelleri önüne katıp götüreceği gibi, zorla ve tersine akıtılan hayatın gerçekleri de ekonomik gidişatı alt-üst edecektir ve etmektedir.
Dere yataklarına, selin geçeceği yollara dikilen binaların, kurulan köylerin güzelliğinden, yakışmışlığından söz eden, bunu ballandıra ballandıra anlatan aklı evvellerin söyleyecekleri selin gelişiyle bittiği gibi, cümle jölelilerin ekonomik hayat için söyledikleri yalanlar da gelir-gider dengeleri alt-üst olana kadar ancak sürecektir ve sürmektedir.
Su akacak yolunu bulacak, seller de coştuğunda yoluna çıkan tüm engelleri alıp götürecektir.
Önce kendimize karşı, sonra da yakın ve uzak çevremize karşı bir sefer de dürüst olmayı denesek, nasıl olur acaba?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024