Yaratılışımız gereği tek başımıza yaşamamız zor ama çok zordur. Her şeyi bilmemize her işi yapabilmemize imkân yoktur. Bazılarımız düşünerek akılları ile bazıları kuvvetleri güçleri ile toplumda yapılması gereken işleri yaparak hayatını devam ettirir.
Yapılması gereken işlerin çeşitli güçlüklerine veya derecelendirilmesine göre insanların toplumdaki statüleri belirginleşmektedir.
Bu derecelendirmeler arasındaki yaşam seviyelerinin farklılaşması ile toplumların birlik ve beraberliği zarar görür.
Zenginler ile fakirleri, akıllılar ile ahmakları, bilenler ile bilmeyenleri, kötüler ile iyileri bir arada tutabilmek için insanoğlu ekonomik, siyasal, toplumsal sistemler geliştirmiştir.
Genellikle geliştirilmiş olan bütün sistemler, sayıları az olan mutlu tabakanın rahat yaşaması üzerine bina edilmiştir.
Habil ile Kabil'in arasındaki kardeş kavgası gibi, kimseyi ilgilendirmez diye dışarıdan görünen kavga, bütün toplumlardaki haset, nefret, birbirini çekememe gibi nefsanî arzularına tabi olup kötü isteklerine uyma, yapılan bütün kavgaların ve savaşların temelini oluşturmaktadır.
İnsan, yaratıcının ilahi ikaz ve irşadından uzak kalarak kendi fıtratına, özelliklerine, yaşam amacına ters bir vadide kendi arzu ve isteklerine göre hareket ederek aslında kendisinden, yaşamından, amacından, uzaklaştırılmaktadır.
İlk İnsan ve ilk Peygamber Âdem'den (a.s.) Peygamber Efendimize (s.a.a.), gönderilen bütün peygamber efendilerimiz ve şeriatları, hep İslam üzerine saf, duru bir şekilde tek olan Allah'a kulluk, peygamberlerine itaat; ahlaklı, ameli salih olanlarla bir ve beraber olmak üzerine bina edilerek, emredilmiştir.
Aslında yalnızlaştırılan insan, aklıyla, kalbiyle, parasıyla sömürülmeye, nefsine güzel gösterilen kötülüklerle de, hem ruhundan, hem toplumdan, en önemlisi ise Rabbinden koparılmaktadır.
İnsanı içinde bulunduğu toplumla beraber iç içe yaşatan İslam dini, insanlara öğütlenip vaaz edilip, haramı haram, helali helal bilinip öğretilse ve toplumun önündekiler tarafından yaşanılıp örnek olunsa toplum topyekûn değişmeye başlayacaktır.
Adaletin hüküm sürdüğü, kardeşlik hukukunun işlediği, zenginliğin de fakirlik gibi imtihan vesilesi olduğu bilinci topluma yerleştiğinde; insanlar kendilerini ne kimseden üstün görebilecekler, ne de kendilerini başkalarından aşağı hissedeceklerdir.
Gerçek din olan İslam'ın ilk peygamberi Âdem'den (a.s.) beri dünyadaki kâfir ve münafık liderlerin İslam'a şüpheler sokuşturmalarının sebebi hiç kuşkusuz ki kendi düdüklerini öttürebilmeleri suyu kendi değirmenlerine çevirebilmeleri ile alakalıdır.
Tabi ki toplumların değişmesini, iyilerle beraber olup, ahlaklı insanlarla, bir olmasını istemeyen, insan görünüşlü şeytan vasıflıların işine gelmemektedir. Yoksa ekonomik olarak sömürebilecekleri, siyasi olarak at yapıp binebilecekleri, kendi hırsları uğruna öldürebilecek piyonları kalmaz. Biz kiminle İslam'ı yaşayacağız? Cevabı Rabbimizin güzel kelamıyla bitirelim;
"Ey İman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun." (Tevbe Sûresi 119. Ayet-i Kerime)
Yapılması gereken işlerin çeşitli güçlüklerine veya derecelendirilmesine göre insanların toplumdaki statüleri belirginleşmektedir.
Bu derecelendirmeler arasındaki yaşam seviyelerinin farklılaşması ile toplumların birlik ve beraberliği zarar görür.
Zenginler ile fakirleri, akıllılar ile ahmakları, bilenler ile bilmeyenleri, kötüler ile iyileri bir arada tutabilmek için insanoğlu ekonomik, siyasal, toplumsal sistemler geliştirmiştir.
Genellikle geliştirilmiş olan bütün sistemler, sayıları az olan mutlu tabakanın rahat yaşaması üzerine bina edilmiştir.
Habil ile Kabil'in arasındaki kardeş kavgası gibi, kimseyi ilgilendirmez diye dışarıdan görünen kavga, bütün toplumlardaki haset, nefret, birbirini çekememe gibi nefsanî arzularına tabi olup kötü isteklerine uyma, yapılan bütün kavgaların ve savaşların temelini oluşturmaktadır.
İnsan, yaratıcının ilahi ikaz ve irşadından uzak kalarak kendi fıtratına, özelliklerine, yaşam amacına ters bir vadide kendi arzu ve isteklerine göre hareket ederek aslında kendisinden, yaşamından, amacından, uzaklaştırılmaktadır.
İlk İnsan ve ilk Peygamber Âdem'den (a.s.) Peygamber Efendimize (s.a.a.), gönderilen bütün peygamber efendilerimiz ve şeriatları, hep İslam üzerine saf, duru bir şekilde tek olan Allah'a kulluk, peygamberlerine itaat; ahlaklı, ameli salih olanlarla bir ve beraber olmak üzerine bina edilerek, emredilmiştir.
Aslında yalnızlaştırılan insan, aklıyla, kalbiyle, parasıyla sömürülmeye, nefsine güzel gösterilen kötülüklerle de, hem ruhundan, hem toplumdan, en önemlisi ise Rabbinden koparılmaktadır.
İnsanı içinde bulunduğu toplumla beraber iç içe yaşatan İslam dini, insanlara öğütlenip vaaz edilip, haramı haram, helali helal bilinip öğretilse ve toplumun önündekiler tarafından yaşanılıp örnek olunsa toplum topyekûn değişmeye başlayacaktır.
Adaletin hüküm sürdüğü, kardeşlik hukukunun işlediği, zenginliğin de fakirlik gibi imtihan vesilesi olduğu bilinci topluma yerleştiğinde; insanlar kendilerini ne kimseden üstün görebilecekler, ne de kendilerini başkalarından aşağı hissedeceklerdir.
Gerçek din olan İslam'ın ilk peygamberi Âdem'den (a.s.) beri dünyadaki kâfir ve münafık liderlerin İslam'a şüpheler sokuşturmalarının sebebi hiç kuşkusuz ki kendi düdüklerini öttürebilmeleri suyu kendi değirmenlerine çevirebilmeleri ile alakalıdır.
Tabi ki toplumların değişmesini, iyilerle beraber olup, ahlaklı insanlarla, bir olmasını istemeyen, insan görünüşlü şeytan vasıflıların işine gelmemektedir. Yoksa ekonomik olarak sömürebilecekleri, siyasi olarak at yapıp binebilecekleri, kendi hırsları uğruna öldürebilecek piyonları kalmaz. Biz kiminle İslam'ı yaşayacağız? Cevabı Rabbimizin güzel kelamıyla bitirelim;
"Ey İman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun." (Tevbe Sûresi 119. Ayet-i Kerime)
Ali Nezir / diğer yazıları
- Sizce zulüm nedir? / 08.03.2024
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023
- Şanlı olarak kutlansın / 30.08.2023
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023
- Şanlı olarak kutlansın / 30.08.2023