Türk İş, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerinden yola çıkarak yaptığı açlık ve yoksulluk sınırı çalışmasının sonuçlarını açıkladı. Buna göre Türkiye'de bir ailenin açlık sınırı bin 386 TL, yoksulluk sınırı ise 4 bin 515 TL?
Malum, açlık sınırı bir ailenin sadece mutfak masrafını, yani karnını doyuracağı minimum rakamı ifade eder.
Ülkemizde asgari ücretin bin 300 TL olduğunu, çoğu ailenin de asgari ücretle geçinmeye çalıştığını dikkate aldığımızda, sabahtan akşama kadar tam mesai yapan bir kişinin aldığı maaşla ailesinin karnını bile doyuramadığı gerçeğiyle karşılaşıyoruz.
Resmi rakamlara göre, Türkiye'de bir asgari ücretli ortalama 3 kişinin karnını doyurmaya çalışıyor, sizce bu mümkün mü?
Yoksulluk sınırı ise 4 bin 515 TL? Yoksulluk sınırı, bir ailenin mutfak masraflarının yanı sıra, barınma, iletişim, ulaşım, eğitim, sağlık gibi harcamalarının minimum rakamını ifade ediyor. Yani 4 bin 515 TL geliri olan bir vatandaş sağlıklı bir şekilde ailesinin bu ihtiyaçlarını ancak karşılayabiliyor. Bu gelirin altındaki aile ise "yoksul" kabul ediliyor.
Ülkemizde milyonlarca asgari ücretli bu yoksulluk sınırının çok uzağında, açlık sınırının dahi altında bir maaş alıyor, milyonlarca memur ise bu yoksulluk sınırının çok altında maaş alıyor. Yani üst düzey yönetici olmayan, özel bir gelire sahip olmayan, ya da karlı bir işletmeye sahip olmayan bir vatandaş asla bu geliri elde edemiyor.
Türkiye'nin yüzde 90'ınından fazlası yoksul ve doğal olarak geliri giderini karşılamadığı için de borçlu? Yoksa ülkemizde 19,5 milyon hane bulunmasına rağmen 25 milyon icra dosyası olmasını nasıl izah edebiliyorsunuz?
Bu açlık ve yoksulluk sınırı çalışmasının sonuçları, ülkemizdeki bütün gazeteler ve medya kuruluşları tarafından yayınlandı.
Açlığın ve yoksulluğun bir neticesi olan icra dosyalarındaki patlama, artan intiharlar, yaşanan cinnet tabloları, cinayetler, gasplar, hırsızlıklar her gün gazetelerin sayfalarında ve televizyonların ana haber bültenlerinde gösterilmektedir.
Durum buyken ve insanımız, bir ailenin minimum yaşam standardının 5000 TL bir maaşı gerektirdiğini çıkan bu haberlerle fiili olarak görmesine rağmen, hala hak ettiği bu maaşı Prof. Dr. Baş'a sırt dönerek, hatta alaya alarak reddetmesi akıl ve mantık işi değildir, büyük bir nasipsizliktir.
Halbuki Sayın Baş, Türkiye şartlarında olmazsa olmaz olan bu 5000 TL asgari ücreti nasıl vereceğini kaynaklarıyla, modeliyle bilimsel olarak ortaya koyuyordu. Bugün milyarlarca insan Sayın Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nden (MEM) istifade ederek bu maaşın çok daha fazlasını elde edebilirken, maalesef Türk insanı içinden çıkan bu dahiyi görmezden gelmenin faturasını çok ağır ödüyor ve inat ederse ödemeye de devam edecek.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, vatandaşların geçinebileceği bir gelire sahip olmadan yaşamaya çalışmasının ne tür neticeler doğurabileceğiyle alakalı dünkü yazısında şu uyarılarda bulunmaktadır:
"FETÖ'nün darbe girişimi ve akabinde yapılan soruşturmalarından dolayı toplumsal sorunları bir kenara bırakan hükümetin bir an evvel tedbir alması gerekiyor. Toplu taşıma araçlarında yaşanan iki olay esasen milletimizin yaşam şartlarında ne kadar zorlandığını göstermekte. Açlık sınırının asgari ücreti geçerek 1386 TL'ye ulaştığı günümüzde, yoksulluk sınırı 4 bin 515 TL'ye baliğ oldu.
Tencere kaynatmayı unutan vatandaşların, her gün ekranlarda seyrettiği terör haberlerini, ölenlerin cenaze merasimlerini gördüğünü unutmayın. Siz bunlara stratejik ortak denilen ABD'nin vatandaşlarını ülkeye geri çağırma haberlerini, Gaziantep'deki "AVM'lere girmeyiniz bomba patlayabilir" uyarılarını, güvenlik gerekçesi ile kapanan konsoloslukları da ekleyin. Ortaya cinnet toplumundan başka bir şey çıkmıyor?"
Ve Sayın Baş bu acı tabloya dikkat çekerek, askeri darbeyle amaçlarına ulaşamayanların ekonomik ve sosyal darbe seçeneğini kullanabileceğini belirtmektedir.
Çözüm noktasında da şunları söylemektedir:
"Hükümet, ona sahip çıkan vatandaşının cinnet halinin sebeplerini bir an evvel çözmeye mecburdur. En başta "devlet baba"nın, sosyal devlet anlayışı ile borç içinde kıvranan vatandaşa yaşayabileceği geçim şartlarını temin etmesi gerekiyor. Kredi kartlarının taksit sayılarını arttırmak bu manada bir çözüm olmayacaktır.
Çözüm, dar gelirli vatandaşın cebine devletin para koymasıdır. Devletin vatandaşına bu manada sahip çıkması mevcut kapitalist sistemde yer almaz. Bunu sağlayacak tek model, bize ait olan Milli Ekonomi Modeli'dir?"
Malum, açlık sınırı bir ailenin sadece mutfak masrafını, yani karnını doyuracağı minimum rakamı ifade eder.
Ülkemizde asgari ücretin bin 300 TL olduğunu, çoğu ailenin de asgari ücretle geçinmeye çalıştığını dikkate aldığımızda, sabahtan akşama kadar tam mesai yapan bir kişinin aldığı maaşla ailesinin karnını bile doyuramadığı gerçeğiyle karşılaşıyoruz.
Resmi rakamlara göre, Türkiye'de bir asgari ücretli ortalama 3 kişinin karnını doyurmaya çalışıyor, sizce bu mümkün mü?
Yoksulluk sınırı ise 4 bin 515 TL? Yoksulluk sınırı, bir ailenin mutfak masraflarının yanı sıra, barınma, iletişim, ulaşım, eğitim, sağlık gibi harcamalarının minimum rakamını ifade ediyor. Yani 4 bin 515 TL geliri olan bir vatandaş sağlıklı bir şekilde ailesinin bu ihtiyaçlarını ancak karşılayabiliyor. Bu gelirin altındaki aile ise "yoksul" kabul ediliyor.
Ülkemizde milyonlarca asgari ücretli bu yoksulluk sınırının çok uzağında, açlık sınırının dahi altında bir maaş alıyor, milyonlarca memur ise bu yoksulluk sınırının çok altında maaş alıyor. Yani üst düzey yönetici olmayan, özel bir gelire sahip olmayan, ya da karlı bir işletmeye sahip olmayan bir vatandaş asla bu geliri elde edemiyor.
Türkiye'nin yüzde 90'ınından fazlası yoksul ve doğal olarak geliri giderini karşılamadığı için de borçlu? Yoksa ülkemizde 19,5 milyon hane bulunmasına rağmen 25 milyon icra dosyası olmasını nasıl izah edebiliyorsunuz?
Bu açlık ve yoksulluk sınırı çalışmasının sonuçları, ülkemizdeki bütün gazeteler ve medya kuruluşları tarafından yayınlandı.
Açlığın ve yoksulluğun bir neticesi olan icra dosyalarındaki patlama, artan intiharlar, yaşanan cinnet tabloları, cinayetler, gasplar, hırsızlıklar her gün gazetelerin sayfalarında ve televizyonların ana haber bültenlerinde gösterilmektedir.
Durum buyken ve insanımız, bir ailenin minimum yaşam standardının 5000 TL bir maaşı gerektirdiğini çıkan bu haberlerle fiili olarak görmesine rağmen, hala hak ettiği bu maaşı Prof. Dr. Baş'a sırt dönerek, hatta alaya alarak reddetmesi akıl ve mantık işi değildir, büyük bir nasipsizliktir.
Halbuki Sayın Baş, Türkiye şartlarında olmazsa olmaz olan bu 5000 TL asgari ücreti nasıl vereceğini kaynaklarıyla, modeliyle bilimsel olarak ortaya koyuyordu. Bugün milyarlarca insan Sayın Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nden (MEM) istifade ederek bu maaşın çok daha fazlasını elde edebilirken, maalesef Türk insanı içinden çıkan bu dahiyi görmezden gelmenin faturasını çok ağır ödüyor ve inat ederse ödemeye de devam edecek.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, vatandaşların geçinebileceği bir gelire sahip olmadan yaşamaya çalışmasının ne tür neticeler doğurabileceğiyle alakalı dünkü yazısında şu uyarılarda bulunmaktadır:
"FETÖ'nün darbe girişimi ve akabinde yapılan soruşturmalarından dolayı toplumsal sorunları bir kenara bırakan hükümetin bir an evvel tedbir alması gerekiyor. Toplu taşıma araçlarında yaşanan iki olay esasen milletimizin yaşam şartlarında ne kadar zorlandığını göstermekte. Açlık sınırının asgari ücreti geçerek 1386 TL'ye ulaştığı günümüzde, yoksulluk sınırı 4 bin 515 TL'ye baliğ oldu.
Tencere kaynatmayı unutan vatandaşların, her gün ekranlarda seyrettiği terör haberlerini, ölenlerin cenaze merasimlerini gördüğünü unutmayın. Siz bunlara stratejik ortak denilen ABD'nin vatandaşlarını ülkeye geri çağırma haberlerini, Gaziantep'deki "AVM'lere girmeyiniz bomba patlayabilir" uyarılarını, güvenlik gerekçesi ile kapanan konsoloslukları da ekleyin. Ortaya cinnet toplumundan başka bir şey çıkmıyor?"
Ve Sayın Baş bu acı tabloya dikkat çekerek, askeri darbeyle amaçlarına ulaşamayanların ekonomik ve sosyal darbe seçeneğini kullanabileceğini belirtmektedir.
Çözüm noktasında da şunları söylemektedir:
"Hükümet, ona sahip çıkan vatandaşının cinnet halinin sebeplerini bir an evvel çözmeye mecburdur. En başta "devlet baba"nın, sosyal devlet anlayışı ile borç içinde kıvranan vatandaşa yaşayabileceği geçim şartlarını temin etmesi gerekiyor. Kredi kartlarının taksit sayılarını arttırmak bu manada bir çözüm olmayacaktır.
Çözüm, dar gelirli vatandaşın cebine devletin para koymasıdır. Devletin vatandaşına bu manada sahip çıkması mevcut kapitalist sistemde yer almaz. Bunu sağlayacak tek model, bize ait olan Milli Ekonomi Modeli'dir?"
Murat Çabas / diğer yazıları
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024