Mustafa Kemal'in yaverlerinden olan Cevat Abbas (Gürer) Zübeyde Hanım ve Mustafa Kemal'in arasındaki büyük sevgiye şahit olduğunu şu sözleriyle anlatıyor: "Bu ziyaretlerin her birinde Atatürk anasının mübarek elini saygıyla öperdi. Sonra anasının karşısında o büyük adam küçülürdü. Konuşmaları, latifeleri pek içten kaynayan taşkın sevgilerin yansımaları idi. Çankaya'da bu ana oğul görüşmelerinin birinde Atatürk annesinin elini öptü. Aziz Türk milletine eşsiz bir halaskar kahraman veren anne oğlunun ellerine sarıldı. Atatürk, 'Ne yapıyorsun anne?' dedi, elini çekmek istedi. Zübeyde Hanım sükûnetle ve kati bir ciddiyetle, 'Ben senin ananım, sen benim elimi öpmekle bana karşı olan vazifeni yapıyorsun, fakat sen vatanı ve milleti kurtaran bir devlet reisisin. Ben de bu aziz milletin bir ferdiyim. Elini öpebilirim' cevabını verdi."
Görülmektedir ki, bir ana ki oğlunun elini öpmek ister ve bir oğul ki yaptıklarıyla anasını bu kadar mutlu eder...
Zübeyde Hanım çok dindardır. Beş vakit namazını kılan, tabiri caizse sofu bir kadındır. Zübeyde Hanım'ın dindarlığını anlamak için, 1996 yılında açılan Abdurrahim Tunçok Müzesi'ndeki özel eşyalarına göz atmak yeterlidir. Zübeyde Hanım'a ait özel eşyalar arasında, zemzem kabı, tespihler, seccadeler ve Kur'an-ı Kerim vardır. Zübeyde Hanım'ın evinde iki adet Kur'an-ı Kerim vardır. Bu Kur'an'ların biri duvarda özel koruması içinde asılı, diğeri ise evin başköşesinde bir rahle içinde açık şekilde durmaktadır. Zübeyde Hanım'ın son nefesini verinceye kadar sıkça Kur'an okuduğu bilinmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk, annesinin dindarlığına büyük saygı duymuş ve ona hediye alacağı zamanlarda, seccade, tespih ya da başörtü gibi şeyleri tercih etmiştir. Örnek olarak Şam'da kurmaylık stajını yaparken sevgili annesine hediye olarak Suriye yapımı dört taraflı gümüş sırmalarla işlemeli bir başörtüsü almıştır. Ayrıca Zübeyde Hanım gerek kendi ailesinde gerek kocasının ailesi içinde hacılar bulunmasından ötürü gurur duymuştur. Aynı zamanda Zübeyde Hanım Mevlevi tarikatı şeyhlerinden Şeyh Rıfat Efendi'nin müridesidir.
İslam dininin ilkelerine sıkıca bağlı olan Zübeyde Hanım son günlerinde, öldükten sonra ruhuna hatim okutulmasını vasiyet etmiştir. Ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara'da olan Atatürk, İstanbul Akaretler'de oturan annesinin yanına Cemal Bey'i göndererek bir şeye ihtiyacı olup olmadığını öğrenmektedir.
Cemal Bey'in, Zübeyde Hanım'ı son ziyaretlerinden birisinde artık iyice hastalanmış olan Zübeyde Hanım ona vasiyetnamesini hazırlatmış ve Cemal Bey'den bir istekte bulunmuştur: "Evladım, ben öldükten sonra ruhuma her sene hatim okutmak üzere bir yere bir miktar para bırakmak isterim. Bunu nereye verelim?" Ve Zübeyde Hanım'a yardımcı olan Cemal Bey onu, Darüşşafaka müdürü olan Ali Kamil Bey'e götürerek bu arzusunu yerine getirmesinde yardımcı olmuştur.
Zübeyde Hanım 15 Ocak 1923'te vefat etmiştir. Bu sırada özel treniyle yurt gezisine çıkan Atatürk gün ağardığında emir eri Ali Çavuş'u çağırıp "Bir haber var mı?" diye sormuştur. Ali Çavuş, "Şifre geldi ama çözülmedi" diye yanıt verince, Mustafa Kemal hafifçe başını yukarı kaldırıp, "Annemin öldüğünü biliyorum. Bir rüya gördüm. Yeşil tarlalarda annemle dolaşıyordum. Birdenbire bir fırtına çıktı, anemi aldı götürdü" demiştir.
Atatürk, İzmir'de bulunan başyaver Salih Bozok'a çektiği telgrafta; merhumenin İslami kurallara uygun bir şekilde cenaze törenini ifa ettirilmesini istemiştir ve "Cenab-ı Hak milletimize hayat ve selamet versin" demiştir.
Böylesine örnek bir Müslüman için fazla da söze gerek yok aslında. Ruhu şad olsun.
Görülmektedir ki, bir ana ki oğlunun elini öpmek ister ve bir oğul ki yaptıklarıyla anasını bu kadar mutlu eder...
Zübeyde Hanım çok dindardır. Beş vakit namazını kılan, tabiri caizse sofu bir kadındır. Zübeyde Hanım'ın dindarlığını anlamak için, 1996 yılında açılan Abdurrahim Tunçok Müzesi'ndeki özel eşyalarına göz atmak yeterlidir. Zübeyde Hanım'a ait özel eşyalar arasında, zemzem kabı, tespihler, seccadeler ve Kur'an-ı Kerim vardır. Zübeyde Hanım'ın evinde iki adet Kur'an-ı Kerim vardır. Bu Kur'an'ların biri duvarda özel koruması içinde asılı, diğeri ise evin başköşesinde bir rahle içinde açık şekilde durmaktadır. Zübeyde Hanım'ın son nefesini verinceye kadar sıkça Kur'an okuduğu bilinmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk, annesinin dindarlığına büyük saygı duymuş ve ona hediye alacağı zamanlarda, seccade, tespih ya da başörtü gibi şeyleri tercih etmiştir. Örnek olarak Şam'da kurmaylık stajını yaparken sevgili annesine hediye olarak Suriye yapımı dört taraflı gümüş sırmalarla işlemeli bir başörtüsü almıştır. Ayrıca Zübeyde Hanım gerek kendi ailesinde gerek kocasının ailesi içinde hacılar bulunmasından ötürü gurur duymuştur. Aynı zamanda Zübeyde Hanım Mevlevi tarikatı şeyhlerinden Şeyh Rıfat Efendi'nin müridesidir.
İslam dininin ilkelerine sıkıca bağlı olan Zübeyde Hanım son günlerinde, öldükten sonra ruhuna hatim okutulmasını vasiyet etmiştir. Ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara'da olan Atatürk, İstanbul Akaretler'de oturan annesinin yanına Cemal Bey'i göndererek bir şeye ihtiyacı olup olmadığını öğrenmektedir.
Cemal Bey'in, Zübeyde Hanım'ı son ziyaretlerinden birisinde artık iyice hastalanmış olan Zübeyde Hanım ona vasiyetnamesini hazırlatmış ve Cemal Bey'den bir istekte bulunmuştur: "Evladım, ben öldükten sonra ruhuma her sene hatim okutmak üzere bir yere bir miktar para bırakmak isterim. Bunu nereye verelim?" Ve Zübeyde Hanım'a yardımcı olan Cemal Bey onu, Darüşşafaka müdürü olan Ali Kamil Bey'e götürerek bu arzusunu yerine getirmesinde yardımcı olmuştur.
Zübeyde Hanım 15 Ocak 1923'te vefat etmiştir. Bu sırada özel treniyle yurt gezisine çıkan Atatürk gün ağardığında emir eri Ali Çavuş'u çağırıp "Bir haber var mı?" diye sormuştur. Ali Çavuş, "Şifre geldi ama çözülmedi" diye yanıt verince, Mustafa Kemal hafifçe başını yukarı kaldırıp, "Annemin öldüğünü biliyorum. Bir rüya gördüm. Yeşil tarlalarda annemle dolaşıyordum. Birdenbire bir fırtına çıktı, anemi aldı götürdü" demiştir.
Atatürk, İzmir'de bulunan başyaver Salih Bozok'a çektiği telgrafta; merhumenin İslami kurallara uygun bir şekilde cenaze törenini ifa ettirilmesini istemiştir ve "Cenab-ı Hak milletimize hayat ve selamet versin" demiştir.
Böylesine örnek bir Müslüman için fazla da söze gerek yok aslında. Ruhu şad olsun.
Furkan Talay / diğer yazıları
- Atatürk’ün en büyük düşmanını açıklıyorum / 22.12.2020
- Haydar Baş’ın gizli mirası / 18.12.2020
- Hüseyin Baş’a destek değil yaren olacağız / 02.05.2020
- ‘İdeal delikanlı modeli Mustafa Kemal’ / 21.01.2019
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-II / 04.07.2018
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-I / 03.07.2018
- Atatürk camileri yıktı mı? / 29.06.2018
- Atatürk'ün partisi / 27.05.2018
- Atatürk Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli / 11.05.2018
- Atatürk'süz Çanakkale kutlaması olmaz / 21.03.2018
- Haydar Baş’ın gizli mirası / 18.12.2020
- Hüseyin Baş’a destek değil yaren olacağız / 02.05.2020
- ‘İdeal delikanlı modeli Mustafa Kemal’ / 21.01.2019
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-II / 04.07.2018
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-I / 03.07.2018
- Atatürk camileri yıktı mı? / 29.06.2018
- Atatürk'ün partisi / 27.05.2018
- Atatürk Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli / 11.05.2018
- Atatürk'süz Çanakkale kutlaması olmaz / 21.03.2018