İngiliz şirketine verilen imtiyazla 1856 yılında İzmir-Aydın hattına kazma vurulmasıyla başlayan Türk demiryolu taşımacılığı, aradan geçen 150 yılın sonunda Edirne'den Kars'a hızlı tren ağı hedefine doğru ilerliyor Türk demiryolu tarihinde 3 önemli dönem yaşandı. Bunlar cumhuriyet öncesi, 1923-1950 dönemi ve 1950 sonrası. Cumhuriyet öncesi dönem, Türk demiryolu taşımacılığı tarihinin de başlangıcını ifade ediyor. Türk demiryolu tarihi bir İngiliz şirketine verilen imtiyazla, 1856 yılında ilk demiryolu hattı olan 130 kilometrelik İzmir-Aydın arasına kazma vurulmasıyla başladı. O dönemde bu hattın seçilmesinin nedeni ise "İzmir-Aydın yöresinin diğer yörelere göre nüfus bakımından kalabalık, ticari potansiyeli yüksek, İngiliz pazarı olmaya elverişli etnik unsurların yaşadığı, İngiliz sanayisinin gereksinim duyduğu ham maddeye kolay ulaşılabilecek bir yöre" olmasıydı. Cumhuriyet öncesi çeşitli yabancı şirketler tarafından inşa edilendemiryolu hattının yaklaşık 4000 kilometrelik bölümü, cumhuriyetin ilanı ile belirlenen milli sınırlar içinde kaldı. Osmanlı İmparatorluğundan cumhuriyete, yabancı şirketlere ait 2282 kilometrelik normal genişlikte hat ve 70 kilometre uzunluğunda dar hatve devletin yönetiminde olan 1378 kilometrelik normal genişlikte hat kalmıştı. Cumhuriyet dönemi altın çağını yaşadı1923-1950 döneminde demiryolu ulaştırması "altın çağını" yaşadı.Bu dönemde milli çıkarlar doğrultusunda yapılandırılmış kendine yeterli milli ekonominin yaratılması amaçlanarak, demiryollarının ülkekaynaklarını harekete geçirmesi hedeflendi ve demiryolu yatırımlarına ağırlık verildi. Bu dönemde demiryolu yapım ve işletmesi ulusal güçle başarıldı. Tüm imkansızlıklara rağmen demiryolu yapımı 2. Dünya Savaşına kadar büyük bir hızla sürdürüldü. Savaş nedeniyle 1940'lardan sonra yavaşladı. 1923-1950 yılları arasında yapılan 3578 kilometrelik demiryolunun 3208 kilometresi 1940 yılına kadar tamamlandı. Cumhuriyet dönemi olarak adlandırılan bu dönemde demiryolu ulaşım politikası, 2 aşamalı olarak ele alındı. İlk aşamada büyük parasal güçlüklere karşın, yabancı şirketlerin elindeki demiryolları hatları satın alınarak devletleştirildi, bir kısmı da anlaşmalarla devralındı.İkinci aşamada ise mevcut demiryolu hatlarının büyük bir bölümü ülkenin batı bölgesinde yoğunlaştığı için Orta ve Doğu bölgelerinin merkez ve sahil ile bağlantısının sağlanmasına, ayrıca ana hatları birbirine bağlayan ve demiryolunun ülke düzeyine yayılmasında önemli payı olan bağlantı hatlarının yapımına ağırlık verildi. Karayolu ağırlığını koyuyorDemiryolları tarihinde 1950 sonrası olarak nitelendirilen dönem ise karayolu ağırlıklı bir süreç olarak yaşandı. Karayolu, 1950 yılınakadar uygulanan ulaşım politikalarında demiryolunu besleyecek, bütünleyecek bir sistem olarak görüldü. 1950'den sonra ise Marshall yardımıyla demiryolları yok sayılarak, karayolu yapımına başlandı. 1960 sonrası planlı kalkınma dönemlerinde de demiryolları için öngörülen hedeflere hiçbir zaman ulaşılamadı. Bu politikaların sonucu olarak da 1950-1980 yılları arasında yılda sadece 30 kilometre yeni hat yapılabildi. 1980'ler sonrası başlatılan karayolu yapım seferberliği sonrasında da Türkiye'nin ulaşımının tek bir sisteme, yani karayoluna dayandırıldığı görüldü. Türk demiryolu tarihine bakıldığında 150 yıl içinde önemli kilometre taşlarının bulunduğu da görülüyor. 1856'da ilk demiryolu inşaatı başlarken, 1924'te demiryolları millileştirildi. 1927'de limanlar demiryollarına bağlanırken, 1950'de demiryolu uzunluğu 9204 kilometreye ulaştı. 1953'te demiryolları iktisadi devlet teşekkülü oldu (Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi). 1984'de ise Kamu İktisadi Kuruluşu oldu. 2003'de demiryolu işletmeciliği özel sektöre açılırken, 2004'te demiryolu uzunluğu 10984 kilometreye yükseldi ve 6 liman özelleştirme kapsamına alındı. Trenler giderek hızlanıyorGünümüzde TCDD'nin 3 bağlı ortaklığı ve 5 fabrikası (Çankırı Makas, Afyon ve Sivas Beton Travers, Ankara Demiryolu ve Behiçbey Uzunray Kaynak fabrikaları) bulunuyor. TCDD ayrıca 7 liman (Haydarpaşa, Derince, Bandırma, Samsun, Mersin, İskenderun ve İzmir) ile Sirkeci ve Van gölü feribot işletmeciliği de yapıyor. TCDD'nin geleceğe yönelik çalışmalarına bakıldığında, ilk göze çarpan "Hızlı Tren" projesi oluyor. Hızlı Tren Projesinin temel işlevi, mevcut tren yollunun revize edilerek hızlı tren taşımacılığına uygun hale getirilmesi. Hızlı trenin avantajlarına bakıldığında, uçak yolculuğuna göre daha çabuk ulaşım sağlayabildiği görülüyor. Bunda en önemli etken ise tren istasyonlarının şehiriçinde yer almaları nedeniyle erişimin daha kolay olması. Hızlı trenlerin elektrik enerjisiyle çalışması nedeniylede çevreye zarar vermedikleri görülüyor. Türkiye'yi hızlı trenle tanıştıracak "Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesi"nin 1. etabının temeli 2003 yılında atıldı. Yapım çalışmalarıhızla devam eden Ankara-Eskişehir etabı bu yılın sonunda tamamlanacak.Böylece Ankara-Eskişehir yolculuğunun süresi sadece 1 saat 5 dakika olacak. Projenin 2. etabı olan Eskişehir-İstanbul hattının da tamamlanmasının ardından İstanbul-Ankara arasındaki seyahat süresi 3 saate inecek.