Irak'ta köşeye sıkıştığını yeni yeni anlayan Bush yönetimi çareyi BM'de aramaya başladı.
Sömürü Valisi Paul Bremer ve yandaşı Geçici Hükümet Konsey Başkanı Adnan Paçacı ve diğer üyeler, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'la önceki gün biraraya geldiler. Toplantının ana konusunu Irak'ın statüsü ve gelecekte yapılması planlanan seçimlerin gözden geçirilmesi idi.
Geçici Hükümet Konseyi ve Amerikan diplomatlarının Kuzey Irak'ta Peşmerge Talabani ve Barzani'ye uyguladıkları strateji fos çıkmış durumda.
Bölgedeki hassas durumu geç de olsa farkeden Paul Bremer'in apar topar Washington'a ikide bir çağırılması boşuna değildi.
Türkiye, Suriye ve İran'ı pek takmıyor görünse de; Amerikan yönetimi, Irak'taki etnik yapıyı takmak zorunda.
Kürtler, Araplar, Türkmenler'le beraber Sünni ve Şii kesimlerin Irak'tan farklı beklentileri var.
Bu beklentileri harmanlamak, harmonize edebilme durumunda kalan Amerikan yönetimi aksi halde şiddetle karşılaşacağını çok iyi biliyor.
Bir tarafta Kürtler'in gevşek özerklik talepleri, diğer yanda Türkmenler ve Araplar'ın ülkesel bütünlük çağrıları ve öte yanda Şii halkın genel seçim çağrıları...
Irak'ın bu çok sesli ve çok talepli beklentilerine kulak vermeyecek hiçbir yönetimin bu bölgede tutunması imkan dahilinde değil.
İşte bu gerçekler Amerika ile BM'yi ortak bir noktada buluşturuyor.
Irak'ın işgali sırasında BM'yi gözardı eden ABD'nin, tekrar BM'nin ipine sarılması oldukça düşündürücü.
BM'nin teknik heyet düzeyinde Irak'a çağırılması ile beraber sorumluluğu da hafifletmeyi planlayan Amerikan yönetiminin Irak'ta daha yapacağı çok şey var.
Bunlardan ilki; Mayıs ayında yapılması düşünülen seçimlere start verilmesi, diğeri Temmuz ayına doğru işgal yönetiminin Iraklılar'a devri ve son olarak; Saddam Hüseyin'in yargılanması.
Tüm bu problemlerin hiçbirisinde şu ana kadar Bush yönetimi belli bir mesafe alamadı.
Saddam'ı kimlerin ve nasıl yargılayacağı tartışması sürüyor.
Seçimlerin ne tür gelişeceği ve nüfus dengelerinin oturtulup oturtulamayacağı merakla bekleniyor.
Etnik ya da coğrafi temelli seçenekte düğümlenen 18 eyaletli federasyonun akibeti kestirilemiyor...
Bölgede sürmekte olan direnişin ise adı dahi konamıyor.
Irak'ta dengeler toptan kopmuş halde ve ülke tam bir cadı kazanı.
1960'ların sonlarından beri ülkede hakim olan Sünni idare, siyasal ve bürokratik yapılanmadan dışlanmak istemiyor.
Şiilerse ülkede en yoğun dini unsur oldukları teziyle yeni yapılanmada etkin söz sahibi olmak istiyor.
Kürtler de 92'den itibaren Kürdistan hayali kuruyor.
Şiiler'in kalesi konumundaki güney bölgelerine başlayan Şii nüfus akımı ve kuzeydeKürtlerin Kerkük ve Musul eksenli nüfus hareketleri yakın planda Irak'ın bütünlüğünü oyacak gelişmeler olarak telakki ediliyor.
Bunu Türkiye de Suriye de İran da görüyor; lakin topu Amerika'ya atmaktan onun inisiyatifine bırakmaktan öte birşey yapamıyorlar.
Türkiye'nin sorunsalı sadece Kürtler ve onların bu bölgedeki adımları olmamalı. Türkiye Türkmen merkezli ve Arap-Şii destekli fikir hareketlerine yön verebilmeli.
Sömürü Valisi Paul Bremer ve yandaşı Geçici Hükümet Konsey Başkanı Adnan Paçacı ve diğer üyeler, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'la önceki gün biraraya geldiler. Toplantının ana konusunu Irak'ın statüsü ve gelecekte yapılması planlanan seçimlerin gözden geçirilmesi idi.
Geçici Hükümet Konseyi ve Amerikan diplomatlarının Kuzey Irak'ta Peşmerge Talabani ve Barzani'ye uyguladıkları strateji fos çıkmış durumda.
Bölgedeki hassas durumu geç de olsa farkeden Paul Bremer'in apar topar Washington'a ikide bir çağırılması boşuna değildi.
Türkiye, Suriye ve İran'ı pek takmıyor görünse de; Amerikan yönetimi, Irak'taki etnik yapıyı takmak zorunda.
Kürtler, Araplar, Türkmenler'le beraber Sünni ve Şii kesimlerin Irak'tan farklı beklentileri var.
Bu beklentileri harmanlamak, harmonize edebilme durumunda kalan Amerikan yönetimi aksi halde şiddetle karşılaşacağını çok iyi biliyor.
Bir tarafta Kürtler'in gevşek özerklik talepleri, diğer yanda Türkmenler ve Araplar'ın ülkesel bütünlük çağrıları ve öte yanda Şii halkın genel seçim çağrıları...
Irak'ın bu çok sesli ve çok talepli beklentilerine kulak vermeyecek hiçbir yönetimin bu bölgede tutunması imkan dahilinde değil.
İşte bu gerçekler Amerika ile BM'yi ortak bir noktada buluşturuyor.
Irak'ın işgali sırasında BM'yi gözardı eden ABD'nin, tekrar BM'nin ipine sarılması oldukça düşündürücü.
BM'nin teknik heyet düzeyinde Irak'a çağırılması ile beraber sorumluluğu da hafifletmeyi planlayan Amerikan yönetiminin Irak'ta daha yapacağı çok şey var.
Bunlardan ilki; Mayıs ayında yapılması düşünülen seçimlere start verilmesi, diğeri Temmuz ayına doğru işgal yönetiminin Iraklılar'a devri ve son olarak; Saddam Hüseyin'in yargılanması.
Tüm bu problemlerin hiçbirisinde şu ana kadar Bush yönetimi belli bir mesafe alamadı.
Saddam'ı kimlerin ve nasıl yargılayacağı tartışması sürüyor.
Seçimlerin ne tür gelişeceği ve nüfus dengelerinin oturtulup oturtulamayacağı merakla bekleniyor.
Etnik ya da coğrafi temelli seçenekte düğümlenen 18 eyaletli federasyonun akibeti kestirilemiyor...
Bölgede sürmekte olan direnişin ise adı dahi konamıyor.
Irak'ta dengeler toptan kopmuş halde ve ülke tam bir cadı kazanı.
1960'ların sonlarından beri ülkede hakim olan Sünni idare, siyasal ve bürokratik yapılanmadan dışlanmak istemiyor.
Şiilerse ülkede en yoğun dini unsur oldukları teziyle yeni yapılanmada etkin söz sahibi olmak istiyor.
Kürtler de 92'den itibaren Kürdistan hayali kuruyor.
Şiiler'in kalesi konumundaki güney bölgelerine başlayan Şii nüfus akımı ve kuzeydeKürtlerin Kerkük ve Musul eksenli nüfus hareketleri yakın planda Irak'ın bütünlüğünü oyacak gelişmeler olarak telakki ediliyor.
Bunu Türkiye de Suriye de İran da görüyor; lakin topu Amerika'ya atmaktan onun inisiyatifine bırakmaktan öte birşey yapamıyorlar.
Türkiye'nin sorunsalı sadece Kürtler ve onların bu bölgedeki adımları olmamalı. Türkiye Türkmen merkezli ve Arap-Şii destekli fikir hareketlerine yön verebilmeli.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005