Farklı yerlerden gelen ve bir biriyle alakasız görünen iki olay arasındaki bağlantıyı kuramazsanız ve bu iki olayın ya da iki fotoğrafın aslında birbirini tamamlayan iki unsur olduğunun analizini yapamazsanız haliniz harap demektir.
Ne demek istediğimizi açalım:
Dün, ABD orijinli iki farklı haber ve fotoğraf düştü önümüze.
Birincisinde Reza Zarrab'ın ABD'de yargılanma sürecini başlatan savcı Bharara, mahkemeye sunduğu ek iddianamede Türkiye'deki rüşvet ve bağış ilişkilerine dair önemli belgeler aktardı. Bu belgelerden Zarrab'ın, eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Gülen, Egemen Bağış ve hükümetin büyük bir aşkla koruduğu Halk Bankası Eski Genel Müdürü Süleyman Aslan'a verdiği milyonlarca dolarlık rüşvete dair belgeler sundu.
19 Mayıs'ta ise Emine Erdoğan'ın kurduğu Togem-Der'e tam 150 kez para yatırdığına dair bilgiler sızdırıldı ABD tarafından.
Hatta ABD'den, Zarrab'ın cep telefonundan çıkan milyonlarca doların fotoğrafı da servis edildi.
Mesaj çok ama çok net:
İpiniz elimizde. Bundan sonra bu ipi yavaşça daraltacağız.
İkinci fotoğraf ise Suriye'den geldi. IŞİD'e karşı Rakka'da birlikte operasyon yapacak olan ABD ve PYD güçleri yan yana idiler. Türkiye'nin "terörist dediği" PYD unsurları ABD askerleri ile omuz omuza savaşa gidiyordu.
Yani Türkiye'nin dış politikalarının Ortadoğu'da, iflasın ötesinde hezimete uğradığını ilan ediyordu bu fotoğraf.
İki olay iki fotoğraf.
Biri ABD'den biri Suriye'den geldi.
Birinde Zarrab'ın paralarının fotoğrafı ve bu paraları yiyen haramzadeler, diğerinde Türk dış politikasına kırmızı kart.
Aslında gazeteler bu iki fotoğrafı yan yana koyarak haber yapması lazımdı ama farklı farklı sayfalara attılar.
Bu iki fotoğraf, bundan sonra Türkiye'yi ve Türk siyasetçileri çok zor günlerin beklediğini gösteriyor.