Ülkemizde, dinin dış politikadaki etkisini inkâr edenler çoktur. Ama bu, gerçeği değiştirmez. Gerçek, dünyada dış politikanın din üzerinden yapılmasıdır. Bunu anlamak için, ABD'nin dış politikasını azıcık irdelemek yeterlidir. ABD, yalnızca kendi dini olan Protestanlıkla değil, özellikle İslâm, Katoliklik ve Ortodokslukla da yakından ilgilenmektedir. Öyle ki, ABD Dışişleri Bakanlığı'nda, dinler üzerinde çalışan özel bir birim mevcuttur. Amaç, İslâm'ı, Katoliklik ve Ortodoksluğu dönüştürmek, daha doğrusu Protestanlaştırarak ABD'nin dış politikasının bir unsuru haline getirmektir. Aynı şey Yahudilik için söylenemez. Çünkü Protestan mezhebinin kurucusu Martin Luther de, dini kaynak olarak Eski Ahit'i yani Muharref Tevrat'ı kabul etmiştir. Bundan dolayı Katolikler Protestanları 'yarı Yahudi' olmakla, hatta bütünüyle 'Yahudileşme' ile suçlamışlardır. Martin Luther, bu suçlamalara şu ilginç cevabı vermiştir: "Katoliklere sesleniyorum, bana kâfir demekten yorulduklarında Yahudi desinler". Yahudilikle özdeşleşen ABD yönetimi, Katoliklik ve Ortodoksluğu, Protestanlaştırma yönünde hayli mesafe almıştır. Bazı dış politika ve din uzmanlarına göre Vatikan, 'Dinlerarası Diyalog Projesi'ni, ABD'nin baskısıyla başlatmış ve asıl maksat Yahudilerle diyalogdur. İkinci Vatikan Konsili'nde alınan Yahudilerle diyalog kararına, İslâm ülkelerinde görevli kardinaller, "çalışmamız zorlaşır" gerekçesiyle itiraz ettiler. Bu itiraz üzerine karara, "Müslümanlarla da şartlı diyalog kurulabilir" paragrafı eklenmiştir.Vatikan, yine ABD'nin baskısıyla 30 Aralık 1993'te Kudüs'te İsrail Devleti ile "Uyuşmazlık ve Güvensizlik Anlaşması" imzaladı. Bu anlaşma ile Vatikan, ilk kez İsrail Devletini tanıdı ve Yahudilerle arasındaki 2000 yıllık düşmanlığı sona erdirdi. Yapılan anlaşma için o dönemde İsrail Devlet Başkanı olan Weizman şunları demiştir: "Eminim ki, imzaladığımız anlaşma sadece Vatikan ile İsrail Devleti arasında değil, aynı zamanda hem İsrail Devleti, hem de tüm dünyadaki Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında yeni ve güçlü ilişkiler oluşturacaktır". Vatikan ile İsrail Devleti arasında imzalanan anlaşmanın bazı maddeleri şöyledir: ."Vatikan ve İsrail Devleti, her türlü Yahudi düşmanlığı ve her türlü ırkçılık ve dini hoşgörüsüzlükle mücadele etmek, uluslararasında karşılıklı anlayışı topluluklar arasında hoşgörüyü ve insanların hayat ve onurlarına saygıyı geliştirmek için uygun şekilde işbirliği etmek tahahüdünü yüklenir.. Vatikan ve İsrail Devleti, tarafların haklarını ve otoritelerini uygulamada özgür olduğunu kabul eder ve ortak ilişkilerde ve halkların yararına olan işbirliklerinde bu ilkeye saygı göstermeyi üzerine alır.. İsrail Devleti Hıristiyanlık için kutsal sayılan mekanlarda karşılıklı hakları sürekli desteklemeyi, Papalık ise buralardaki mevcut duruma riayet etmeyi kabul eder.. İsrail Devleti Papalıkla kutsal Katolik kilise, manastır ve benzer yerlerin durumuna saygı göstermeyi ve durumunu korumayı sürdürme yükümlülüğü üzerinde anlaşır.. İsrail Devleti ile Papalık katolik mezhebi özgürlüğünün sürekli garanti altında tutulması üzerinde anlaşır".Görüldüğü üzere, anlaşma maddelerinde karşılıklılık esasına uyulmuştur. Halbuki İslâm'la diyalogda böyle bir şey yoktur. Nitekim bu gerçek, son günlerde Bologna Başpiskoposu Kardinal Carlo Caffara tarafından açık bir şekilde ifade edilmiştir. Caffara, "Dinlerarası diyalog sadece Yahudilikle mümkündür. İslâm ile ancak insani yaşam, akıl meselesi, yaşam anlayışı ve eğitim gibi konular etrafında konuşabiliriz" dedi. Gerçekten, Müslümanlarla yapılan bütün dinlerarası diyalog toplantıları, hep Caffara'nın dediği gibi olmuştur. Bir başka deyişle, dinlerarası diyalog toplantıları Müslümanları eğitmeye, Protestanlaştırmaya ve ABD'nin dış politikasına hizmet ettirmeye, yani BOP'un bir parçası yapmaya yöneliktir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018