Müzakerelerin çerçevesi çizildi. Sırada... Haritayı kabul ettirmek var. Tercüman'dan Aydın Candabakoğlu'nun yazısı.
Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunda engel oluşturabilecek 'Merkel düşüncesi', Almanya seçimlerinde sanırım gerekli cevabı aldı. Türkiye'yi dışlayan ve AB içinde istemeyen siyasete, Alman seçmen fazla itibar etmedi. Bu, Türkiye adına sevindirici bir durum. Umarım iç siyasette benzer politikalar izleyen Fransa, Avusturya ve benzeri ülkeler de bu mesajı iyi algılar ve Türkiye karşıtı fikirlerinden vazgeçerler.Temelde 'yabancı düşmanlığı'na dayalı politikalarında Türkiye karşıtlığını kullanmaları onlara sandıkta rant sağlamadığına göre, stratejilerini yeniden belirlemeleri mecburiyetindeler.
Çerçevede neler var?AVRUPA Birliği'nin Türkiye ile müzakerelere başlayacağı 3 Ekim öncesinde, önceki gün İstanbul Yeniköy'deki Sait Halim Paşa Yalısı'nda bir toplantı vardı. Avrupa Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Genel Direktörü Pierre Mirel, bir grup medya yöneticisi ve köşe yazarıyla bir araya geldi. Mirel, Türk gazetecilere 'AB'nin Türkiye için belirlediği müzakere çerçevesi'ni anlattı. 'Müzakerelerin dayandığı ilkeler, müzakerelerin özü, müzakere prosedürleri' başlıkları altında toplanarak, 20 madde halinde sıralanan 'çerçeve'ye ekli listede, müzakereler sırasında hangi konuların ele alınacağı belirtiliyor. Konular, 35 bölüm başlığı altında şöyle sıralanıyor:Malların serbest dolaşımı. İşçiler için dolaşım serbestliği. Yerleşme hakkı ve hizmet sağlama özgürlüğü. Sermayenin serbest dolaşımı. Kamu ihaleleri. Şirketler hukuku. Fikri mülkiyet kanunu. Rekabet politikası. Mali hizmetler. Bilgi toplumu ve medya. Tarım ve kırsal kalkınma. Gıda güvenliği, hayvan sağlığı ve bitki sağlığı politikası. Balıkçılık. Ulaştırma politikası. Enerji. Vergilendirme. Ekonomik poltika ve para politikası. İstatistikler. Sosyal politika ve istihdam (Bu bölüm aynı zamanda cinsiyetler arasında ayrım gözetmeme, kadın ve erkekler için fırsat eşitliği konularını da kapsıyor). İşletmeler ve sanayi politikası. Avrupa üzerinden giden ulaştırma ağları. Bölgesel politika ve yapısal enstrümanların koordinasyonu. Yargı ve temel haklar. Adalet, özgürlük ve güvenlik. Bilim ve araştırma. Eğitim ve kültür. Çevre. Tüketicinin ve sağlığın korunması. Gümrük birliği. Dış ilişkiler. Dışişleri, güvenlik ve savunma politikası. Mali denetim. Mali ve bütçesel hükümler. Kurumlar. Diğer.
Garanti maranti yokPİERRE Mirel, AB ile Türkiye arasında başlayacak müzakerelerin ortak hedefinin 'katılım' olduğunu belirtmekle birlikte, 'ucu açık' bir süreç ve sonucunun 'garanti' edilemeyeceğinin altını çizmeyi de ihmal etmiyor. Müzakerelerin ilerlemesi, ekonomik ve sosyal birleşme kapsamında, Türkiye'nin katılıma hazırlık aşamasında kaydettiği ilerlemeyle yönlendirilecek. Peki bu ilerleme, neye göre ölçülecek? Kopenhag kriterleri devreye giriyor:Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlıklara saygı ve azınlıkların korunmasını teminat altına alan kurumların istikrarı...İşleyen bir pazar ekonomisinin varlığı ve birlik içindeki rekabetçi baskıyla ve pazar güçleriyle başa çıkabilme kapasitesi...Siyasi, ekonomik ve parasal birliğin amaçlarına uygunluk ve müktesebatın etkin bir şekilde uygulanması ve yürütülmesi için gerekli idari kapasite dahil olmak üzere, üyeliğin getirdiği yükümlülükleri üstlenebilme yetisi...
Kıbrıs ve Ege meseleleriÖlçümde gözönünde bulundurulacak kriterler devam ediyor. Mesela Rum kesimini tam üye yaparken aramadıkları, aramayı akıllarına getirmedikleri 'sınır itilafını çözme' konusunu Uluslararası Adalet Divanı'na götürme taahhüdü istiyorlar. Halbuki bildiğimiz kadarıyla Türkiye'nin pek öyle ciddi sınır itilafı da yok. Hatay meselesi değil zaten kasdettikleri, onu artık Suriye de kabul etmiş durumda. Kıbrıs ise söz konusu olan, Türkiye orada sınır itilafının doğrudan muhatabı değil, sadece 'garantör'dür. Ama öyle anlaşılıyor ki, müzakere sürecinde Kıbrıs ve Ege meselesi açık bir şekilde önümüze getiriliyor: 'Kapsamlı bir çözüm için uygun ortamın yaratılmasına katkıda bulunmaya yönelik adımlar atılması ve Kıbrıs Cumhuriyeti de dahil olmak üzere tüm AB üye ülkeleri ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin normalleştirilmesinde ilerleme kaydedilmesi de dahil olmak üzere BM nezdinde ve Birliğin üzerine inşa edildiği ilkeler doğrultusunda, Türkiye'nin Kıbrıs sorunu için kapsamlı bir çözüme ulaşma çabalarını devamlı olarak desteklemesi.... Özellikle de AB-Türkiye Gümrük Birliği'ne ve düzenli aralıklarla revize edilen Katılım Ortaklığı'nın uygulanmasına yönelik yükümlülükleri yerine getirmesi...'
Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunda engel oluşturabilecek 'Merkel düşüncesi', Almanya seçimlerinde sanırım gerekli cevabı aldı. Türkiye'yi dışlayan ve AB içinde istemeyen siyasete, Alman seçmen fazla itibar etmedi. Bu, Türkiye adına sevindirici bir durum. Umarım iç siyasette benzer politikalar izleyen Fransa, Avusturya ve benzeri ülkeler de bu mesajı iyi algılar ve Türkiye karşıtı fikirlerinden vazgeçerler.Temelde 'yabancı düşmanlığı'na dayalı politikalarında Türkiye karşıtlığını kullanmaları onlara sandıkta rant sağlamadığına göre, stratejilerini yeniden belirlemeleri mecburiyetindeler.
Çerçevede neler var?AVRUPA Birliği'nin Türkiye ile müzakerelere başlayacağı 3 Ekim öncesinde, önceki gün İstanbul Yeniköy'deki Sait Halim Paşa Yalısı'nda bir toplantı vardı. Avrupa Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Genel Direktörü Pierre Mirel, bir grup medya yöneticisi ve köşe yazarıyla bir araya geldi. Mirel, Türk gazetecilere 'AB'nin Türkiye için belirlediği müzakere çerçevesi'ni anlattı. 'Müzakerelerin dayandığı ilkeler, müzakerelerin özü, müzakere prosedürleri' başlıkları altında toplanarak, 20 madde halinde sıralanan 'çerçeve'ye ekli listede, müzakereler sırasında hangi konuların ele alınacağı belirtiliyor. Konular, 35 bölüm başlığı altında şöyle sıralanıyor:Malların serbest dolaşımı. İşçiler için dolaşım serbestliği. Yerleşme hakkı ve hizmet sağlama özgürlüğü. Sermayenin serbest dolaşımı. Kamu ihaleleri. Şirketler hukuku. Fikri mülkiyet kanunu. Rekabet politikası. Mali hizmetler. Bilgi toplumu ve medya. Tarım ve kırsal kalkınma. Gıda güvenliği, hayvan sağlığı ve bitki sağlığı politikası. Balıkçılık. Ulaştırma politikası. Enerji. Vergilendirme. Ekonomik poltika ve para politikası. İstatistikler. Sosyal politika ve istihdam (Bu bölüm aynı zamanda cinsiyetler arasında ayrım gözetmeme, kadın ve erkekler için fırsat eşitliği konularını da kapsıyor). İşletmeler ve sanayi politikası. Avrupa üzerinden giden ulaştırma ağları. Bölgesel politika ve yapısal enstrümanların koordinasyonu. Yargı ve temel haklar. Adalet, özgürlük ve güvenlik. Bilim ve araştırma. Eğitim ve kültür. Çevre. Tüketicinin ve sağlığın korunması. Gümrük birliği. Dış ilişkiler. Dışişleri, güvenlik ve savunma politikası. Mali denetim. Mali ve bütçesel hükümler. Kurumlar. Diğer.
Garanti maranti yokPİERRE Mirel, AB ile Türkiye arasında başlayacak müzakerelerin ortak hedefinin 'katılım' olduğunu belirtmekle birlikte, 'ucu açık' bir süreç ve sonucunun 'garanti' edilemeyeceğinin altını çizmeyi de ihmal etmiyor. Müzakerelerin ilerlemesi, ekonomik ve sosyal birleşme kapsamında, Türkiye'nin katılıma hazırlık aşamasında kaydettiği ilerlemeyle yönlendirilecek. Peki bu ilerleme, neye göre ölçülecek? Kopenhag kriterleri devreye giriyor:Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlıklara saygı ve azınlıkların korunmasını teminat altına alan kurumların istikrarı...İşleyen bir pazar ekonomisinin varlığı ve birlik içindeki rekabetçi baskıyla ve pazar güçleriyle başa çıkabilme kapasitesi...Siyasi, ekonomik ve parasal birliğin amaçlarına uygunluk ve müktesebatın etkin bir şekilde uygulanması ve yürütülmesi için gerekli idari kapasite dahil olmak üzere, üyeliğin getirdiği yükümlülükleri üstlenebilme yetisi...
Kıbrıs ve Ege meseleleriÖlçümde gözönünde bulundurulacak kriterler devam ediyor. Mesela Rum kesimini tam üye yaparken aramadıkları, aramayı akıllarına getirmedikleri 'sınır itilafını çözme' konusunu Uluslararası Adalet Divanı'na götürme taahhüdü istiyorlar. Halbuki bildiğimiz kadarıyla Türkiye'nin pek öyle ciddi sınır itilafı da yok. Hatay meselesi değil zaten kasdettikleri, onu artık Suriye de kabul etmiş durumda. Kıbrıs ise söz konusu olan, Türkiye orada sınır itilafının doğrudan muhatabı değil, sadece 'garantör'dür. Ama öyle anlaşılıyor ki, müzakere sürecinde Kıbrıs ve Ege meselesi açık bir şekilde önümüze getiriliyor: 'Kapsamlı bir çözüm için uygun ortamın yaratılmasına katkıda bulunmaya yönelik adımlar atılması ve Kıbrıs Cumhuriyeti de dahil olmak üzere tüm AB üye ülkeleri ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin normalleştirilmesinde ilerleme kaydedilmesi de dahil olmak üzere BM nezdinde ve Birliğin üzerine inşa edildiği ilkeler doğrultusunda, Türkiye'nin Kıbrıs sorunu için kapsamlı bir çözüme ulaşma çabalarını devamlı olarak desteklemesi.... Özellikle de AB-Türkiye Gümrük Birliği'ne ve düzenli aralıklarla revize edilen Katılım Ortaklığı'nın uygulanmasına yönelik yükümlülükleri yerine getirmesi...'