Kuzey İttifakı askerleri, geçtiğimiz Salı günü kendilerinin bile beklemedikleri bir hızda, üstelik ABD'nin de uyarısına rağmen Afganistan'ın başkenti Kabil'e daldılar, kentte hakimiyeti ele geçirdiler. Kuzey İttifakı'na mensup askerlerin Kabil'deki kadınlara tecavüz ettikleri yönünde haberler gelmesi içimizi burktu. Öyle ya, Türkiye de dahil Batı dünyasının bir bütün olarak desteklediği Rus ordusuna karşı 'cihada katılmış' bu askerlerin bölgede 'Sırplaşması' öyle kabul edilebilir bir durum değil.
Taliban pes mi etti?
Kuzey İttifakı'nın, Taliban'ın hüküm sürdüğü kentleri bir bir ele geçirmesi, pek çok soruyu da beraberinde getirdi. Acaba 1994 yılında Pakistan ve ABD'nin desteğiyle 'mantar gibi ortaya çıkarılan' Taliban, bir anda balon gibi söndü mü (söndürüldü mü çünkü bu satırların yazarı bundan iki ay önce Pakistan'ın desteği geri çekmesi halinde Taliban'ın 6 aylık ömrü olabileceğini yazmıştı) yoksa bu işin içinde bir ince taktik mi var? Her iki ihtimalde de gerçeklik payı var. Katar'dan yayın yapan El-Cezire televizyonun dışında kimse Taliban bölgesinden haber aktaramıyor. Dolayısıyla Taliban askerlerinin moralmen, mühimmat ve erzak açısından ne durumda olduklarını kestirebilmek zor.
Ancak son 5 yıldır Kuzey İttifakı'na kök söktüren, açıkcası İttifakı Kuzey Afganistan'da "küçük bir cep" içine sokan Taliban güçlerinin bir haftada elimine edileceklerini söyleyebilmek mümkün değil. Öyleyse neyin peşinde Taliban?
Bir kere geri çekilip, dar vadilerdeki sığınaklara, mağaralara yerleşmekle, ABD bombardımanı karşısında insan kaynaklarını ve mühimmatlarını emniyete almış oldular. Böylece Taliban güçlerinin uzun bir savaşın hazırlığı içinde oldukları söylenebilir. Bir başka teze göre, Taliban güçleri yabancı askerlerin Afganistan'a gelmesini bekliyor. Kışın bastırmasıyla birlikte vur-kaç taktikleri sayesinde düşman belledikleri askerlere ağır zayiat verdirmeyi planlıyorlar.
Halkın endişesi dinmedi
Kuzey İttifakı'nın Kabil'e girmesiyle birlikte halkın gözle görülür biçimde rahatladığı gözlemlenebiliyor. Ancak sevinçten havalara uçmadıklarını da belirtmek gerek. Kabil'de yaşayan insanlar Taliban korkusundan arındılar belki ama gelecekle ilgili endişeler taşıyorlar. Çünkü 1992 ile 1996 arasında Kabil'e hakim olan ve Kuzey İttifakı ile de işbirliği yapan hükümet döneminde de yaşadıklarını unutmuş değiller. Aynı ürkütücü olayları tekrar yaşayabilecekleri korkusu, Kabil'de atmosferi gerginleştiriyor. Amerikalılar ve Birleşmiş Milletler projeler sunsalar, belli planlar konusunda fikirbirliğine varsalar bile Afganistan'da istikrarlı bir yönetim kurulup kurulamayacağı hala belirsizliğini koruyor.
Kuzey İttifakı iktidarı paylaşacak mı?
Kabil'in Kuzey İttifakı tarafından ele geçirilmesi ise zaten çok karmaşık olan politik sorunların çözümünü iyice güçleştiriyor. Kuzey ittifakı'nın silah zoru ve Amerika'nın desteği ile ele geçirdiği hakimiyeti hiç bir şart koşmaksızın başkaları ile paylaşacağını düşünmek muhtemel değil. Şu anda Birleşmiş Milletler ve Türkiye tarafından Afganistan Cumhurbaşkanı olarak kabul edilen Burhanettin Rabbani'nin Kabil'e dönememesi de bunun delili olarak öne çıkıyor. Kuzey İttifakı ancak yüksek bir fiyat karşılığında iktidarı diğerleri ile paylaşmaya yanaşacaktır. Afganistan pek çok kabilenin bir arada yaşadığı bir yapıya sahip. Afganlar kendilerini öncelikle ailelerine, kabilelerine, daha sonra Afganistan'a ait hissediyorlar.
Ortak payda bulabilmek
güç ama imkansız değil
Tüm ülke Peştun, Tacikler, Türkmen, Özbek ve daha pek çok etnik azınlığın iktidar mücadelesine sahne oluyor. Kuzey ittifakı da üç farklı etnik gruptan oluşuyor ve bu grupların bir gün yeniden birbirlerine karşı savaşıp savaşmayacaklarını kimse bilemiyor.
Bu nedenle Kabil'de ve yakında tüm Afganistan'da sivil bir yönetimin oluşturularak yeni bir hükümete hazırlık yapılması gerekiyor. Afganları tanıyanlar ise bu sürecin uzayabileceğini iyi biliyorlar. Afganistan'daki tüm gruplara bu sürecin hayata geçirilebilmesi için politik baskı uygulanması şart görünüyor. Afganistan ile ilgili politik istikrarı sağlamaya yönelik tüm planlar, ancak Afganların geleneksel yapıları dikkate alınırsa başarılı olabilir. Bu geleneksel yapıya kabile liderlerinin ve köylerin ileri gelenlerinin etkileri de dahil.
Türkiye aktif olmalı
Güvenlik ve düzeni sağlamak için Taliban'ın çekildiği yerlere uluslararası barış gücünün gitmesi ve bu gücün ya BM ya da Afganistan'ın arasının gergin olmadığı Müslüman ülke askerlerinden oluşturulması yerinde olur. Bu noktada, Türkiye'ye büyük görevler düşüyor. Bölgeye yerleştirilecek ve bağımsız davranacak Türk askeri, Afganistan'a hem istikrarı, hem de barışı, adaleti ve irfanı getirebilir.Tabii ki barış gücünün en önemli görevlerinden biri de halkın gönüllü olarak silahlarını teslimi için uğraşmak olmalıdır. Bunun için "Füzelere karşı traktör ya da kalaşnikoflara karşı buğday" başlıklı kampanyalar düzenlenebilir. Bu yerlere insani yardımların ulaştırılması da diğerleri kadar önem taşıyan bir misyon olacaktır.