DOLUNAY / Cesur ÇAÇA
En derin şairlerin bile anlatmakta güçlük çektiği, en şık kelimelerin bile kifayetsizleştiği efsanedir aşk. Ezelle birlikte doğan ve ebede kadar varolcak aşk üzerine yazılan sayısız şiirler, şarkılar, türküler, ağıtlar olmasına karşın aşkın tarifi bugüne kadar yapılabilmiş değildir. Çünkü aşkın ne cismi vardır ne nişanı, ne de rengi...
Mevlana'yı pervane gibi döndüren, Yunus'un yüreğini dağlayan ve Ferhat'a dağları deldiren aşk, yeri geldiğinde insanoğlundan canını bile istemiştir. Nitekim tarihin labirantlerinde gezindiğimiz vakit, aşkı uğruna nice sıkıntılar yaşamış hatta canı dahil herşeyinden feragat etmiş aşıklarla tanışmamız an meselesidir.
Şairler, 'aşk ne öldürür, ne yaşatır insanı' derken aslında aşkın ne kadar garip bir tılsım olduğuna dikkat çekmeye çalışmıştır. Aşk meyinden sarhoş olmuş insanların, yaşadıkları ve sonuçta vardıkları noktalar farklı farklı olsada, bütün aşkların ilham aldığı kaynak tektir. Her aşık farkında olsada, olmasada tek kaynaktan süzülen ancak bizlere farklıymış gibi gözüken duyguların salıncağında sallanır durur. Salıncak durduğunda gözünü aşk sarhoşu olarak açan aşığın tüm benliği aşk olur. Artık attığı her adımda, aldığı her nefeste, duyduğu her namede yediği her lokmada aşk vardır.
Aşkıyla dillere destan olan Mecnun'un yaşadıkları çok ilginçtir; Mecnun'un Leyla'nın aşkıyla çöllere düştüğünü duyan zamanın patişahı, Mecnun ve Leyla'yı yanına getirttikten sonra ikisine şöyle bir bakar. Leyla'nın aslında çokta güzel olmadığı kanısına varan patişah Mecnun'a döner ve sorar
-Sen bu gördüğüm Leyla için mi çöllere düşüp deli divane oldun ?
Mecnun bir iç çeker ve daha sonra , Leylayı beğenmeyen patişahı gözleriyle süzerek cevap verir, "Sen, ben olda birde benim gözümle Leyla'ya bak" der. Mecnun bu cevabıyla aşkın tüm kusurları nasıl bir anda kapattığını ve uzakları nasıl yakın ettiğini adeta belgeler.
Peki geçmişte yaşanan ve adeta göz kamaştıran bu aşklar günümüzde yaşanabiliyor mu, sevgiler bu kadar yücelere tırmanabiliyormu ?..
Bu sorulara her insan yaşadığı sevdaları incelediğinde mutlaka cevap bulacaktır. Ancak şu bir gerçek ki; "Gerçek aşkı bulan kişi herşeyi bulmuş demektir."
En derin şairlerin bile anlatmakta güçlük çektiği, en şık kelimelerin bile kifayetsizleştiği efsanedir aşk. Ezelle birlikte doğan ve ebede kadar varolcak aşk üzerine yazılan sayısız şiirler, şarkılar, türküler, ağıtlar olmasına karşın aşkın tarifi bugüne kadar yapılabilmiş değildir. Çünkü aşkın ne cismi vardır ne nişanı, ne de rengi...
Mevlana'yı pervane gibi döndüren, Yunus'un yüreğini dağlayan ve Ferhat'a dağları deldiren aşk, yeri geldiğinde insanoğlundan canını bile istemiştir. Nitekim tarihin labirantlerinde gezindiğimiz vakit, aşkı uğruna nice sıkıntılar yaşamış hatta canı dahil herşeyinden feragat etmiş aşıklarla tanışmamız an meselesidir.
Şairler, 'aşk ne öldürür, ne yaşatır insanı' derken aslında aşkın ne kadar garip bir tılsım olduğuna dikkat çekmeye çalışmıştır. Aşk meyinden sarhoş olmuş insanların, yaşadıkları ve sonuçta vardıkları noktalar farklı farklı olsada, bütün aşkların ilham aldığı kaynak tektir. Her aşık farkında olsada, olmasada tek kaynaktan süzülen ancak bizlere farklıymış gibi gözüken duyguların salıncağında sallanır durur. Salıncak durduğunda gözünü aşk sarhoşu olarak açan aşığın tüm benliği aşk olur. Artık attığı her adımda, aldığı her nefeste, duyduğu her namede yediği her lokmada aşk vardır.
Aşkıyla dillere destan olan Mecnun'un yaşadıkları çok ilginçtir; Mecnun'un Leyla'nın aşkıyla çöllere düştüğünü duyan zamanın patişahı, Mecnun ve Leyla'yı yanına getirttikten sonra ikisine şöyle bir bakar. Leyla'nın aslında çokta güzel olmadığı kanısına varan patişah Mecnun'a döner ve sorar
-Sen bu gördüğüm Leyla için mi çöllere düşüp deli divane oldun ?
Mecnun bir iç çeker ve daha sonra , Leylayı beğenmeyen patişahı gözleriyle süzerek cevap verir, "Sen, ben olda birde benim gözümle Leyla'ya bak" der. Mecnun bu cevabıyla aşkın tüm kusurları nasıl bir anda kapattığını ve uzakları nasıl yakın ettiğini adeta belgeler.
Peki geçmişte yaşanan ve adeta göz kamaştıran bu aşklar günümüzde yaşanabiliyor mu, sevgiler bu kadar yücelere tırmanabiliyormu ?..
Bu sorulara her insan yaşadığı sevdaları incelediğinde mutlaka cevap bulacaktır. Ancak şu bir gerçek ki; "Gerçek aşkı bulan kişi herşeyi bulmuş demektir."