AKP'nin gerçekleştirmeyi en çok hayal ettiği icraat, anayasa değişikliği. Sözüm ona vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini artırmayı, devletin baskıcı yapısını ortadan kaldırmayı hedefleyen bu değişiklik paketinin aslında hiç de bu gibi amaçlar taşımadığı görülüyor. Bu konuda AKP'yi test edecek en önemli olay, vatandaşın anayasal haklarından biri olan gösteri ve toplantı düzenleme hakkına karşı takınılan "devlet tavrı." Anayasanın 34. maddesi açık: "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." 2911 sayılı kanunla da gösteri ve yürüyüşün şekil, usul ve şartları belirleniyor. Anayasa çok açık ve net bir şekilde "vatandaş izin almadan gösteri düzenleme hakkına sahiptir" diyor. Peki, pratikte Anayasanın bu amir hükmü uygulanmakta mıdır? Hayır! Anayasanın 34 maddesi vardır ama yoktur! Bu madde pratikte "AKP yanlısı iseniz gösteri ve yürüyüş düzenleme hakkına sahipsiniz, muhalifseniz böyle bir hakka sahip değilsiniz"e dönüşmüştür. Eğer yanılıp da "Türkiye bir hukuk devletidir, anayasal hakkım olan gösteri hakkımı kullanayım, hükümetin filan icraatını proteste edeyim" derseniz biber gazıyla, TOMA'yla, copla bir güzel "hoş geldin" merasimine tabi tutulursunuz. Gezi ve devamı eylemlerde bu durum bariz bir şekilde karşımıza çıkıyor. Gezi Parkı'nda ellerinde hiçbir silah olmayan, hiçbir yere saldırı amacı taşımayan gençler sırf Başbakanın "o meydanda o toplantılar olamayacak" inadı ve bu yöndeki talimatı yüzünden her defasında polisle karı karşıya geliyorlar. Ellerinde silah olmayan, hiçbir yere saldırmayan kişilerin, bir yerde toplanarak gösteri hakkını kullanmalarına "ama bunlar bana karşı toplandılar" diyerek devletin polisini devreye sokanlar, anayasal bir hakka inanmayan siyasilerin anayasa değiştirmek konusunda samimiyetsizliklerini ortaya koyar. Bu konuda hükümetin, diktatör dedikleri Şam rejiminden alacakları örnekler var: 2011yılı Ağustos ayında Suriye ziyaretimizde Hama'dayız. Hama meydanında hükümet binasının hemen önünde muhalif bir grup toplanıyor ve Esad'a karşı en galiz hakaretleri içeren sloganlar atarak protesto eyleminde bulunuyor. Polis ve askerler geliyor, bir süre seyredip gidiyorlar. Orada bulunanlara "polis neden müdahale etmedi" diye soruyorum. Cevap ilginç: "Asker ve polis silahsız olarak yapılan bu gibi eylemlere genellikle hiçbir müdahalede bulunmuyor." Yanımdaki arkadaşım Mehmet Akbal, bu manzarayı kameraya alıyor. Diktatörlerinin bile sivil halkın kendisine sövmesine ses çıkarmadığı Suriye'yi görüp, kendi ülkemizde Gezi protestocularına en ağır devlet tepkisinin gösterilmesinin, hala bu toplantılara katılan gencecik çocukların ölümüne şahit olmamızın izahını yapmak mümkün değil. Bu konuda AİHM'nin Türkiye aleyhine verdiği kararlara rağmen "ben muhaliflere gösteri yaptırmam" inadı içinde olanlar boşuna anayasa değişikliği ile uğraşmasınlar. Önce önlerindeki anayasayı okuyup, uygulasınlar.