Türkiye'de, mezhep taassubuna bürünmüş ve kendi telakkilerinin dışında din algısı kabul etmeyen bir akademisyenin, Aleviler için yazdığı satırları hatırlatalım: "Cemevi, Alevi, insana saygı diyen mezhepçi namussuzlar! Lanetliler topluluğu! Sizi bu coğrafyada yeni Malazgirtler bekliyor. Şahlaştınız, Yavuzlaşacağız. Mecusi İran'ı ise asla unutmayın. Bu katliam Caferi/Şii haçlı ortaklığı ile yapıldı."
Yukarıdaki söylemler, Türkiye'de bir Alevi-Sünni çatışması çıkarmak isteyen istihbarat örgütlerinin hararetle desteklediği söylemlerdir.
Zaten bu "muhterem akademisyenin(!) yıllar önce "El Kaide'den gözaltına alınmasını hatırlayınca ve Özbek asıllı CIA ajanı Ruzi Nazar'ın hatıratında anlattığı gibi "Afganistan'daki El Kaide üyelerini biz eğittik" cümlesini de yan yana koyunca aslında bu nefret diline çok şaşırmamak gerek diye düşünüyorum.
Anadolu'da açıkça bir Alevi kıyımı yapma tehdidinde bulunan kişi, bir üniversitemizde akademisyen, devletin TRT'sine çıkan bir konuk! Bu nefret dilinin gittikçe derinleştiği yıllar içinde hangi siyasi yanlışların yapıldığını masaya yatırmamızın zorunluluğu bir yana, bu nefret dilini susturması gerekenlerin hiçbir teşebbüste bulunmamaları daha vahim.
Bu topraklar Çorum katliamlarını, Maraş katliamlarını, Madımakları yaşadı ama birileri bu mezhep savaşına dayalı katliamların devamından büyük zevk alıyor.
Türkiye'nin Suriye'deki iç savaşa yaklaşımındaki yanlışlıklar, bugün bizi İran, Suriye ve Irak gibi komşu ülkelerin her biri ile adeta 'savaşın eşiğine' getirecek sonuçlar üretti. Siyonist İsrail'le barışmamızın doğallığını savunan bu 'İslami dil!', komşu Müslüman ülkelerle aramızdaki mezhep farklılıklarından dolayı "savaş tamtamları" çalıyor.
Ve Alevileri tehdit eden bu akademisyen, Malazgirt çağrısı yaparken, kendisine Malazgirt Savaşı sonrası bu topraklarda yaşanan çok önemli bir olayı hatırlatayım:
Malazgirt Savaşı'ndan sonra Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Amasya, Merzifon, Niksar, Tokat, Sivas, Divriği, Seyit Gazi, Çorum, Kemerhisar, Malatya bölgelerinde 1071-1178 yılları arasında Alevî Danişmend Devleti hüküm sürdü. Devletin kurucusu Danişmend Gazi idi.
Kısa sürede Danışmend Alevî Devleti genişledi ve güçlendi. Danişmend Gazi, atalarının şehri olan Malatya'yı almak istiyordu ve 1097 yılında Malatya'yı kuşattı. Danişmendlerin komşuları olan ve Sünni mezhebine mensup Selçuklu hükümdarı 1. Kılıçarslan, Danişmend Alevîlerinin aşırı güçlenmesinden ve genişlemesinden çekinerek Malatya üzerine yürüdü.
Sünni Selçuklu ve Alevi Danışmend ordusu Malatya surlarında karşı karşıya geldi.
İki Müslüman ordu bir birini boğazlamak için karşı karşıya gelmişken ne oldu dersiniz?
Selçukluların başkenti İznik, Haçlılar tarafından kuşatıldı. Bu kötü haber üzerine, 1. Kılıçarslan, Danişmend Gazi'yle anlaşma yaparak İznik'e doğru gitti. Ama Selçuklu başkenti İznik, Haçlıların eline geçmişti.
Bunun üzerine Selçuklu Devleti, Haçlıları kovmak için Danişmendlerden yardım istedi. Danişmendler bu talebe sıcak baktı. Selçuklu ordusu ile Danişmend ordusu birleşerek İznik'i ele geçiren Haçlıları bozguna uğrattı.
Kısa süre önce savaş meydanında karşı karşıya gelen Alevi-Sünni orduları, Haçlılara karşı ittifak yapınca büyük bir zafere imza attılar. Bugün Ortadoğu'nun dizaynını Haçlı imzalı Büyük Ortadoğu Projesi yapıyor.
İslam ülkeleri bu proje doğrultusunda, çoğunlukla mezhep taassubu içinde bir birini boğazlıyor. Birkaç yıl önce dost olduğumuz ve o tarihte de diktatör olan Suriye yönetimi ile bizi karşı karşıya getiren, buna paralel olarak bütün Şii hattı ülkeleri ile aramızı bozan da bu proje idi.
Komşu İslam ülkeleriyle mezhep taassubu içinde boğaz boğaza gelmemizi isteyen ve bu savaşı içeride de Alevi-Alevi çatışması için körüklemek isteyenler tarihin karanlık sayfalarından hiç ders almıyorlar.
Bu topraklarda barışın tesisi, her türlü mezhep ayrımcılığını yok edecek politikaları bir an önce devreye koymaktan ve komşu ülkelerle "dostluğu pekiştirmekten" geçer.
"Şahlaştınız, Yavuzlaşacağız" dili, kan kokan bir dildir ve kan kokusunun en büyük zararı sözün sahibinedir.