Başbakan Bülent Ecevit ve mahiyetindeki ekip ABD'deki temaslarını bitirip ülkemize döndüler. Ne umuluyordu ne bulundu basın ve yayında tartışılmaya devam ediliyor.
Yaklaşım olarak iki görüş ortaya çıkıyor. Birinci görüş bu teşebbüslerin faydalı olmadığı, diğer görüş ise bu görüşmelerden nakit fayda beklemenin yanlış olacağı şeklinde
Meseleye ulusal çıkarlarımız açısından baktığımızda ziyaretin sanki ABD tarafından planlandığı görülmektedir. Gündemi oluşturan , ziyaretçileri belirleyen ve temasların boyutlarını da yönlendiren hep ABD olmuştur.
Gündeme gelen konular hep ABD'nin stratejik hesaplarına ve taktik uygulamalarına uygun olanlar olmuştur. Kamuoyuna daha çok ekonomi ve ticari ağırlıklı bir gezi olarak lanse edilmeye çalışılsa da, bu gezi bir anlamda "beklenti ve umud"a dönük olmuştur. Hatta geziye iştirak eden 129 iş adamının tepkisine bile sebep olmuştur. Çünkü iş adamlarımız kendi dallarında ciddi anlamda bir görüşme yapamamış, girişimde bulunamamışlardır. Üstüne üstlük, ABD'li iş adamları kendi ülkelerini tanıtarak, Türk sermayesinin ABD'de yatırım yapması için Türk heyetini ikna etmeye çalışmışlardır.
Irak konusunda, Ege ve Yunanistan konusunda görüşülenler basına tam olarak aktarılmamıştır. Bu görüşmeler sağduyu sahibi kamuoyunu ciddi anlamda kaygılandırmaktadır. Toprak bütünlüğümüz ve ulusal bağımsızlığımızı tehdit eder noktaya ulaşan konular olan Irak, Ege, Yunanistan ve Kıbrıs meselelerinin hangi çerçevede ele alındığı yakın gelecekte ortaya çıkacaktır. Ancak globalleşen dünyanın stratejileri ve ülkemizde yaşanan gelişmeler bu konularda milli duruşun yeterince ortaya konamadığını da göstermektedir.
Ecevit'in Bush'a Kur'an hediye etmesi ve Diyanet İşleri Başkanının da geziye iştiraklerini de iyi yorumlamak gerekmektedir. Afganistan'da üs kurmak ve Afganistan'ın yer altı zenginliklerini elde etmek için saldıran ABD'nin, Müslüman ülkelere karşı hoş görünerek bir kamuoyu oluşturma gayretleri ve Türk Diyaneti aracılığıyla, "dinlerarası diyalogu" Afganistan'a ihraç etme projeleri gözden kaçmamaktadır.
ABD ziyareti önümüzdeki günlerde Ortadoğu, Ortaasya ve Kafkaslardaki gelişecek birçok olayın da habercisi hükmündedir.
Bir kez daha hatırlatmakta fayda vardır. Dış politik yaklaşımlarımızda milli çıkarlarımızı, milli stratejilerimizi iyi belirlemek ve ilişkilerimizi buna göre düzenlemek zarureti vardır.
Çünkü Türk Milleti, hiçbir devletin uydusu olmayacak kadar büyüktür.
Yaklaşım olarak iki görüş ortaya çıkıyor. Birinci görüş bu teşebbüslerin faydalı olmadığı, diğer görüş ise bu görüşmelerden nakit fayda beklemenin yanlış olacağı şeklinde
Meseleye ulusal çıkarlarımız açısından baktığımızda ziyaretin sanki ABD tarafından planlandığı görülmektedir. Gündemi oluşturan , ziyaretçileri belirleyen ve temasların boyutlarını da yönlendiren hep ABD olmuştur.
Gündeme gelen konular hep ABD'nin stratejik hesaplarına ve taktik uygulamalarına uygun olanlar olmuştur. Kamuoyuna daha çok ekonomi ve ticari ağırlıklı bir gezi olarak lanse edilmeye çalışılsa da, bu gezi bir anlamda "beklenti ve umud"a dönük olmuştur. Hatta geziye iştirak eden 129 iş adamının tepkisine bile sebep olmuştur. Çünkü iş adamlarımız kendi dallarında ciddi anlamda bir görüşme yapamamış, girişimde bulunamamışlardır. Üstüne üstlük, ABD'li iş adamları kendi ülkelerini tanıtarak, Türk sermayesinin ABD'de yatırım yapması için Türk heyetini ikna etmeye çalışmışlardır.
Irak konusunda, Ege ve Yunanistan konusunda görüşülenler basına tam olarak aktarılmamıştır. Bu görüşmeler sağduyu sahibi kamuoyunu ciddi anlamda kaygılandırmaktadır. Toprak bütünlüğümüz ve ulusal bağımsızlığımızı tehdit eder noktaya ulaşan konular olan Irak, Ege, Yunanistan ve Kıbrıs meselelerinin hangi çerçevede ele alındığı yakın gelecekte ortaya çıkacaktır. Ancak globalleşen dünyanın stratejileri ve ülkemizde yaşanan gelişmeler bu konularda milli duruşun yeterince ortaya konamadığını da göstermektedir.
Ecevit'in Bush'a Kur'an hediye etmesi ve Diyanet İşleri Başkanının da geziye iştiraklerini de iyi yorumlamak gerekmektedir. Afganistan'da üs kurmak ve Afganistan'ın yer altı zenginliklerini elde etmek için saldıran ABD'nin, Müslüman ülkelere karşı hoş görünerek bir kamuoyu oluşturma gayretleri ve Türk Diyaneti aracılığıyla, "dinlerarası diyalogu" Afganistan'a ihraç etme projeleri gözden kaçmamaktadır.
ABD ziyareti önümüzdeki günlerde Ortadoğu, Ortaasya ve Kafkaslardaki gelişecek birçok olayın da habercisi hükmündedir.
Bir kez daha hatırlatmakta fayda vardır. Dış politik yaklaşımlarımızda milli çıkarlarımızı, milli stratejilerimizi iyi belirlemek ve ilişkilerimizi buna göre düzenlemek zarureti vardır.
Çünkü Türk Milleti, hiçbir devletin uydusu olmayacak kadar büyüktür.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Haydar Baş ve Türkiye'nin dönüşüm yolculuğu / 20.04.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Belediyecilik: Yol mu, su mu yoksa daha fazlası mı? / 16.02.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Belediyecilik: Yol mu, su mu yoksa daha fazlası mı? / 16.02.2024