Irak Eski Lideri Saddam Hüseyin'in şaibeli bir şekilde yakalanmasından sonra O'nun kimler tarafından, ne zaman, nerede ve nasıl yargılanacağı tam olarak netlik kazanabilmiş değil.
Pentagon kaynakları yargılamanın zamanı açısından uzun bir süreç yaşanabileceği, yıllara yayılacağı yönünde ifadeler kullanıyorlar.
Dışişleri Bakanlığı'na bağlı kişiler de yer konusunda Bağdat ya da Washington'un seçenekler arasında olduğunu söylüyorlar.
Yargının nasıl ve kimler tarafından yapılacağı sorununda ise hem Avrupa hem de Amerika'daki kurum ve kuruluşlardan farklı yorumlar gelmekte.
Tüm bu belirsizliklerin arasında, kendi ağırlığını hissettirmeye çabalayan; ama Amerikan siyasa yapıcılarınca ikinci kategoriye çekilen bir Irak Geçici Hükümet Konseyi var.
Konsey, Irak'ın yeniden yapılanması başta olmak üzere Saddam konusunda da ipleri elde tutmaya çalışıyor.
Irak'ın kuzeyindeki Kürt oluşumlara ve onun bölgedeki yankılarına kulak vermekten uzak olan Konsey'in elinin çok zayıf olduğu görünüyor.
Göstermelik adımlar dışında Konsey'in dişe dokunur bir icraatı yok.
Irak'taki işgalin Sömürü Valisi Paul Bremer'in hazırladığı stratejik kararların altına imza atmaktan öte bir fonksiyonu olmayan Konsey'e bazı komşu ülkelerin ehemmiyet vermesi garip bir durum.
Formalite olarak gördüğümüz Konsey ve onun temsilcilerinin Saddam olayına bakışı ise taha da ilginç; Konsey başkan ve üyelerine kalırsa Saddam Bağdat ya da başka bir Irak şehrinde derhal yargılanacak ve kanıtları bulunsun bulunmasın, belgeler olsun olmasın sözlü şahitler ve beyanlarla yaz girmeden asılacak.
Konsey böyle düşünürken, Amerikan yönetimi daha rasyonel bir yöntem bulmuş durumda.
Amerikalılar Saddam'ı konuşmaması koşuluyla yaşatmayı düşünüyorlar. Geçici Hükümet Konseyi'nin bu yaklaşıma tepkisi sert oldu ama; yine bu tepki Amerikalılarca kaale alınmadı.
1980-1988 yılları arasında Irak-İran Savaşı'nın kayıtlarını, 1990 ve devamındaki Körfez Savaşları ile paralel Kuveyt'e girişin belgelerini ve kitle imha silahları konusunda yapılan pazarlıkları su yüzüne çıkarmamak kaydıyla Saddam'a jest yapılacak.
İnce pazarlıklarla kendini ele vermemenin yolunu arayan, Saddam'la bölgedeki ikili ilişkisini gündeme getirmeme çabasındaki Amerikan yönetimi, silahların ve uluslararası kamuoyunun kendine çevrilebilecek olmasından ürküyor.
Yakalanmasına kadar Saddam ile bölgede kolkola yürüyen Amerikalılar bir taraftan Saddam'ı yakalamanın semerelerini toplama heyecanını yaşıyorlar, diğer taraftan kirli çamaşırlarının ortaya çıkabilecek olmasından korkuyorlar.
Saçı sakalı birbirine karışmış, eli yüzü kir içinde bir kuytuda yakaladığını iddia ettiği Saddam'a Amerika'nın eskisinden daha çok ihtiyacı var.
Bu merhalede Saddam'ın bildiklerini bir bir anlatacağını bekleyemeyiz.
Kendinizi Saddam'ın yerine koyarak da aynı yargıya ulaşabilirsiniz.
İsterseniz; kendinizi yaklaşan seçimler arefesinde Bush'un yerine koyun ve Saddam'ı konuşturun.
Amerika'nın her zamankinden daha çok Saddam'a sahip çıkması gerekiyor. Hele Suriye ve İran ortada bir tehdit olarak dururken.
Pentagon kaynakları yargılamanın zamanı açısından uzun bir süreç yaşanabileceği, yıllara yayılacağı yönünde ifadeler kullanıyorlar.
Dışişleri Bakanlığı'na bağlı kişiler de yer konusunda Bağdat ya da Washington'un seçenekler arasında olduğunu söylüyorlar.
Yargının nasıl ve kimler tarafından yapılacağı sorununda ise hem Avrupa hem de Amerika'daki kurum ve kuruluşlardan farklı yorumlar gelmekte.
Tüm bu belirsizliklerin arasında, kendi ağırlığını hissettirmeye çabalayan; ama Amerikan siyasa yapıcılarınca ikinci kategoriye çekilen bir Irak Geçici Hükümet Konseyi var.
Konsey, Irak'ın yeniden yapılanması başta olmak üzere Saddam konusunda da ipleri elde tutmaya çalışıyor.
Irak'ın kuzeyindeki Kürt oluşumlara ve onun bölgedeki yankılarına kulak vermekten uzak olan Konsey'in elinin çok zayıf olduğu görünüyor.
Göstermelik adımlar dışında Konsey'in dişe dokunur bir icraatı yok.
Irak'taki işgalin Sömürü Valisi Paul Bremer'in hazırladığı stratejik kararların altına imza atmaktan öte bir fonksiyonu olmayan Konsey'e bazı komşu ülkelerin ehemmiyet vermesi garip bir durum.
Formalite olarak gördüğümüz Konsey ve onun temsilcilerinin Saddam olayına bakışı ise taha da ilginç; Konsey başkan ve üyelerine kalırsa Saddam Bağdat ya da başka bir Irak şehrinde derhal yargılanacak ve kanıtları bulunsun bulunmasın, belgeler olsun olmasın sözlü şahitler ve beyanlarla yaz girmeden asılacak.
Konsey böyle düşünürken, Amerikan yönetimi daha rasyonel bir yöntem bulmuş durumda.
Amerikalılar Saddam'ı konuşmaması koşuluyla yaşatmayı düşünüyorlar. Geçici Hükümet Konseyi'nin bu yaklaşıma tepkisi sert oldu ama; yine bu tepki Amerikalılarca kaale alınmadı.
1980-1988 yılları arasında Irak-İran Savaşı'nın kayıtlarını, 1990 ve devamındaki Körfez Savaşları ile paralel Kuveyt'e girişin belgelerini ve kitle imha silahları konusunda yapılan pazarlıkları su yüzüne çıkarmamak kaydıyla Saddam'a jest yapılacak.
İnce pazarlıklarla kendini ele vermemenin yolunu arayan, Saddam'la bölgedeki ikili ilişkisini gündeme getirmeme çabasındaki Amerikan yönetimi, silahların ve uluslararası kamuoyunun kendine çevrilebilecek olmasından ürküyor.
Yakalanmasına kadar Saddam ile bölgede kolkola yürüyen Amerikalılar bir taraftan Saddam'ı yakalamanın semerelerini toplama heyecanını yaşıyorlar, diğer taraftan kirli çamaşırlarının ortaya çıkabilecek olmasından korkuyorlar.
Saçı sakalı birbirine karışmış, eli yüzü kir içinde bir kuytuda yakaladığını iddia ettiği Saddam'a Amerika'nın eskisinden daha çok ihtiyacı var.
Bu merhalede Saddam'ın bildiklerini bir bir anlatacağını bekleyemeyiz.
Kendinizi Saddam'ın yerine koyarak da aynı yargıya ulaşabilirsiniz.
İsterseniz; kendinizi yaklaşan seçimler arefesinde Bush'un yerine koyun ve Saddam'ı konuşturun.
Amerika'nın her zamankinden daha çok Saddam'a sahip çıkması gerekiyor. Hele Suriye ve İran ortada bir tehdit olarak dururken.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005