logo
29 MART 2024

ARAŞTIRMA

26.09.2002 00:00:00
Hazırlayan: Ali Rıza BAYZAN

Avrupa Birliği ve Hıristiyanlık Propagandası

Türkiye'deki Hıristiyanlık Propagandası ile Avrupa Birliği süreci arasındaki ilişkiler aslında hiç de yeni sayılmaz. Tanzimat da bir sözde Avrupalılaşma süreci idi ve Tanzimat'la birlikte Avrupalılar ve ABD Osmanlı yönetiminden ısrarlı bir biçimde Misyoner Örgütlerin propaganda faaliyetlerine izin verilmesini istemiştir.

Karen Fogg malum; AB'nin Türkiye'deki sömürge valisi edasıyla skandallara imza atan büyükelçisi idi. Fogg'un özel ilgi alanlarından birisi Türkiye'de faaliyet gösteren misyonerler özelikle de Protestan misyoner örgütlerdi. Fogg'un gönderdiği ve aldığı kimi e-maillerde Türkiye'de ruhsatsız olarak açılan yeni kiliselerin kapatılması ve misyonerlerin zaman zaman takibata uğramasını sorgulanmakta.

Örneğin 6 Şubat 2002 tarihinde Karen Fogg, Brüksel'e, şeflerinden Adrioan Van Der Merr'e yolladığı e-mailde, Türkiye'deki Protestan kiliselere baskı yapıldığı öne sürülüyor. Fogg, Türk-Kürt, Alevi-Sünni çatışmasının yerini Müslüman-Hıristiyan çatışmasının almakta olduğunu savunuyor.

Fogg'un işbirlikçileri de var elbette. Örneğin Sema Kılıçer'in aynı tarihte "Karen Fogg, Luigi Narbone, Angela Morques de Athayde, Sümbül Eren"e gönderdiği e-mailde, "Proteston Kiliseleri hakkında haberler" konu alınıyor ve bu konuda tedbir alınması öneriliyor. E-maildeki ilk cümleler de dikkat çekici; sanırsınız ki savaş muhabiri haber geçiyor: "Cepheden global haberler. Türk Hıristiyanlara ibadet yerlerini kapatmaları emredildi." E-mailin devamı şöyle:

"İstanbul, 4 Şubat (Kumpass) - İçişleri Bakanlığından gelen emirler doğrultusunda Türkiye'nin dokuz ilindeki yerel otoriteler ülke çapındaki 40 küçük Protestan Kilise grubu tarafından kullanıldığı gösterilen ibadet yerlerinin yasallığını sorgulamak için hukuki işlemlere başladı.

Geçen Kasım'dan beri ile ait polis otoritelerinin İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Bursa ve Mersin'deki 23 Türk Hıristiyan cemaatine gönderdiği resmi ihbar da kiralanmış ya da satın alınmış ibadet yerlerinin belediyelere ait binalar kanununu ihlal ettiği bildiriliyor.

Kiliselerin toplama yerleri kurulu imar planının ihlal ettiğinden kendi başkanlarının adıyla anılan kiliseler "sözde kilise - ev" uyarıldı. Cemaatler dini kullanım için resmen imarı olmayan yerlerde toplanmaya devam ederlerse yasal yolların onlara karşı kullanılacağı bildirildi. İzmir, İstanbul, Mersin, Gaziantep'teki Protestan gruplar hakkındaki suçlamaların dava dosyaları şimdiden işlemde.

Türkiye'nin sadık (evangelical) kiliselerine karşı hareket, sadece bir avuç dolusu on yıllar önce inşası sözde "tanınan kilise binalarında tanışları Ankara tarafından geçen Ağustosun on yedisinde "ibadet yerleri açma istekleri" yetkilendirilen bir talimatla düzenlendi.

İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Muzaffer Ecemiş tarafından imzalanan hem bir de imar konunu sıralanan talimat hem de Türk Ceza Kanunundaki maddelerle düzenlenen dini eğitim ve umuni toplantılar, kullanımı yasaklanan "apartman daireleri, dükkanlar ve müstakil evler" şimdi Protestanlar, Bahailer, Yehova Şahitleri ve İsa'ya inananlar tarafından ibadet yeri olarak kullanılıyor.

Talimat (direktif) hem Türk Anayasasının bütün vatandaşları için dini inanç özgürlüğü garantisi, hem de Türkiye'nin taraf olduğu çeşitli uluslararası anlaşmalardaki dini özgürlük hakkındaki "bağlayıcı kuralları" tekrarladı. Ama Türkiye'nin laiklik ilkesi altında yasal işin olmadan ibadet yeri kurmanın bir suç olduğu haber verildi (ikaz edildi= warn). Talimat ayrıca Türk Milli Eğitim Bakanlığından izin almadan Pazar Okulları, Kutsal Kitap Okulları ve diğer dini eğitimi yürütmenin Türk Ceza Kanunu'nun 526 ve 529. maddeleri altında para ve hapis cezasıyla cezalandırılabilecekleri bildirildi. Valilerden ibadet yerleri devlet tarafından izinli olan listelenmiş gruplardan hiçbirini yasal varlık olarak tanımak için resmi bir harekette bulunmamaları istendi.

Türkiye'nin Birleşmiş Protestan Kiliseleri yetkili konsey liderleri "Gördüğümüz şu ki, biz ne illegaliz, ne de yasal" diye Compass'a söyledi..."(1)

Genelkurmay Başkanlığı'nın duyarlılığı

1999'dan itibaren hem inanç turizmi, hem de depremzedelere yardım bahanesiyle Türkiye'deki Hıristiyanlık propagandacıların sayısının olağanüstü derecede artmıştı. Buna karşılık adli makamlara sevk edilen misyonerlerin sayısının büyük ölçüde düşmesi de kayda değer. Bunda Avrupa Birliği sürecinin belirleyici rol oynadığını söyleyebiliriz.

Hükümetin ilgisizliğine karşın Genelkurmay Başkanlığı, misyoner örgütlerin Türkiye ve Osmanlı hinterlandında yer alan ülkelerdeki faaliyetlerini yakından izliyor ve araştırıyordu. Genelkurmay Başkanlığı'nın bu duyarlılığının MGK'ya yansıması da normaldi. Nitekim Aralık 2001'de MGK'nın misyoner örgütlerin propaganda faaliyetlerini ele aldığına dair medyada haberler yer almıştı: "Misyoner alarmı" başlıklı haberden izleyelim.

MGK: Misyoner Örgütler bölücülük yapıyor

"MGK'nın Aralık toplantısının gündemine misyonerlik faaliyetleri de alındı. MGK için hazırlanan raporda misyonerlerin bölücü amaçları olduğu uyarısı yer aldı.

Türkiye, Orta Asya ve Kafkasya'daki Türk cumhuriyetlerinde yoğunlaşan misyonerlik faaliyetleri Milli Güvenlik Kurulu'nun Aralık ayı toplantısı gündemine alındı. MGK için hazırlanan raporda, asıl amacının; bir din propagandası yapmaktan öte "Türkiye'yi bölmek" olduğu vurgulanan misyonerlik faaliyetleri karşısında gereken tedbirlerin alınamadığı, yasaların bu faaliyetleri önlemede yetersiz kaldığı vurgulandı. MGK'ya sunulacak bilgilere göre, Türkiye'de misyonerlik faaliyetleri, birçok ülkede faaliyette bulunan Ermeni Toprakları Merkezi, Avrupa Kiliseler Birliği, Ortodoks Kiliseler Birliği, Dünya Kiliseler Birliği üyesi kişiler tarafından sürdürülüyor. Son zamanlarda misyonerlik faaliyetlerinde Türklerin sempatisini kazanmış oldukları için Güney Kore vatandaşlarının da kullanılmaya başlandığına işaret ediliyor. Raporda, misyonerlik faaliyetlerinin Karadeniz'de Pontus, Güneydoğu'da Yezidilik, Keldanilik ve Hıristiyan Kürtler, Doğu Anadolu'da Ermenilik, Ege ve İstanbul'da ise Hıristiyanlığın eski toprakları şeklinde gündeme geldiği açıklanıyor.

Raporda Türkiye'deki misyonerlik kuruluşlarının şüphe çeken faaliyetleri şöyle sıralandı:

* Son üç yılda ücretsiz olarak dağıtılan İncil sayısı sekiz milyonu buldu. Bu kadar İncil'i dağıtmak büyük bir maddi güç gerektirdiği halde, misyonerlik yapan kuruluşların gelir kaynakları ve verdikleri vergi miktarı bilinmiyor.

* Misyonerler İstanbul'da bazı radyo istasyonlarından Türkçe olarak Hıristiyanlık propagandası yapıyor. Bazı kitabevlerinin de bizzat sahibi durumunda. Bu yayınevleri bölücü nitelikli Türkiye haritaları yayınladıkları halde haklarında herhangi bir işlem yapılmıyor.

* Kiliseler aracılığıyla dağıtılan yayınlar arasında bulunan "Kapsam" adlı aylık gazetede İslamiyet aleyhinde iddialara yer veriliyor.

* Son bir yıl içinde sadece İstanbul'da 19 kilise açıldı. Üstelik bu kiliselerin açıldığı yerlerde Hıristiyan vatandaşlar yaşamıyor.

* Propaganda faaliyetlerini özellikle lise son sınıf ve üniversite öğrencileri üzerinde yoğunlaştırıyor. Maddi gücü olmayan vatandaşlar da iş ve para vaadiyle Hıristiyan yapılıyor.

* Misyonerler, Müslüman ülkelerdeki her sorunu da "fırsat" olarak kullanıp taraftar kazanmaya çalışıyor. Örneğin "Kürtler" misyonerlerin hedef kitleleri arasında yer alıyor."(2)

Ve korsan kiliselere ilk uyarı

Genelkurmay Başkanlığı'nın bu duyarlılığının somut yansımaları da olmuştu. Mevzuata aykırı olarak kiliseye dönüştürülen dükkanlar ve apartman daireleri bu vesile ile İçişleri Bakanlığı'nın ilgi alanına girdi ve "İçişleri Bakanlığı valililikleri uyardı." Milliyet gazetesi gelişmeleri şöyle haber yapmıştı:

"Milli Güvenlik Kurulu'nun geçen ayki toplantısının gündeminde ana maddeler arasında yer alan "Türkiye'deki Misyonerlik Faaliyetleri", büyükşehirlerde kendisini belli etmeye başladı. MGK'nın yanı sıra TBMM'deki bütçe görüşmelerinde de dile getirilen misyonerlik konusunda başkentte bazı apartman daireleri ile işyeri konumunda dükkan ve mağazaların, cemaatlerce tapınma yeri olarak kullanıldığı ortaya çıktı.

Son dönemde sıkça gündeme gelen misyonerlik faaliyetleri konusunda Ankara'da bazı cemaatlerin valiliğin uyarısına karşın faaliyetlerine devam ettiği belirlendi. Emniyet kayıtlarına göre, Dünya Protestan Kiliseler Birliği'ne bağlı olarak faaliyet yürüten gruplar, başkentteki büyük bir iş merkezinde "Uluslararası Protestan Kilisesi" olarak faaliyet göstermeye başladı.

Bu oluşuma bağlı olarak kendilerini "Bağımsız Türk Protestanları" olarak nitelendiren bir başka grup ise Kurtuluş semtindeki bir apartmanın altındaki mekânda faaliyet gösteriyor.

Semt sakinlerinin şikâyetlerine rağmen faaliyetleri sürdüren misyonerlik oluşumlarının, başkentte Shama adlı bir de radyo istasyonları bulunuyor.

İçişleri Bakanlığı'nın misyonerlik faaliyetlerinin yürütüldüğü dokuz il valiliğine gönderdiği yazıda, imar palanında mesken olarak ayrılan yapıların kilise ve ibadet yeri olarak kullanılamayacağı vurgulandı. Müsteşar Muzaffer Ecemiş'in imzasıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Gaziantep, Bursa, Adana, İçel, Hatay valiliklerine gönderilen yazıda, "ibadet yerlerinin açılmasında ortada yerleşik cemaat bulunması unsurunun aranması önem arz etmektedir" denildi.

Yazı üzerine, apartman katı gibi mekânları kullanan İstanbul'da 4 ve Mersin'de 1 kilise kapatıldı." (3)

Son bir not:

Aydınlık Dergisi'nin Türkiye'de Hıristiyanlık propagandasının yaygınlaşmasını TCK'nın 163. maddesinin kaldırılmasıyla ilişkilendirmesini gerçekçi bulmuyoruz.(4) 163. maddenin yerine şu anda 312. madde uygulanmaktadır. Ancak her ne hikmetse 312. madde şu ana dek misyoner örgütler için bir defa bile uygulanmadı. Çünkü bu konuda asıl belirleyici olan Avrupa Birliği sürecidir. Karen Fogg'un e-mailleri bu bağlamda yeterli bir kanıt oluşturmaktadır. Papa'nın misyoner müfettişlerinin daha yakın zamanda Türkiye'yi teftişe geldiğini son dizimizde ele almıştık. (Bkz., AB Sürecinde Artık "Yolun Sonu Görünüyor" başlıklı dizinin ilk bölümü 19.09.2002 tarihli Yeni Mesaj)

Öyleyse Bağımısız Türkiye için hem Avrupa Birliği'ne hem de Misyoner Örgütlere hayır demek zorunda değil miyiz!?

Dipnotlar:

1) www.haber3.com/mails/email34.asp

2) 7.12.2001 tarihli Sabah gazetesi, Mehmet Çetingüleç'in haberi.

3) 24.12.2001 tarihli Milliyet gazetesi.

4) Uğur Yıldırım, "Batılı misyonerler İstanbul'a üşüştü" 29 Temmuz 2001 tarihli Aydınlık dergisi, sayı: 732
Oy sayımı iftar saatine denk geliyor
YSK 'iftar' konusunda karar verdi
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
İSO'dan tarihi uyarı
'Eğitimli gençlerimizi avlamak için...'
'AJet ile anlaşmamız yok'
THY'den çok garip Ajet kararı!
Almanya'nın öteki yüzü
Avrupa'nın ilk siyonist ülkesi Almanya!
CHP adayı istifa edip AKP'ye katıldı
'Erdoğan'ın emrinde olacağız'
Rezalet ötesi
Yahudi askerler aşağılıkta da zirvede!
'Sandık, hepimizin namusuna emanettir'
Erdoğan son mitingini yaptı
'Gençler BTP’ye akın ediyor'
Zeytinburnu'nda BTP coşkusu
'Para sayma' soruşturmasında Muammer Keskin'in ifadesi
'Bağış karşılığı makbuz almadım'
Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı
10. turda da sonuç çıkmadı
1 Nisan'da okullar tatil mi?
Milli Eğitim Bakanlığı açıkladı
Emekli maaşı için seçim sonrasını işaret etti
'Temmuz' ayında masaya yatıracağız'
Oy sayımı iftar saatine denk geliyor
YSK 'iftar' konusunda karar verdi
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
İSO'dan tarihi uyarı
'Eğitimli gençlerimizi avlamak için...'
'AJet ile anlaşmamız yok'
THY'den çok garip Ajet kararı!
Almanya'nın öteki yüzü
Avrupa'nın ilk siyonist ülkesi Almanya!
CHP adayı istifa edip AKP'ye katıldı
'Erdoğan'ın emrinde olacağız'
Rezalet ötesi
Yahudi askerler aşağılıkta da zirvede!
'Sandık, hepimizin namusuna emanettir'
Erdoğan son mitingini yaptı
'Gençler BTP’ye akın ediyor'
Zeytinburnu'nda BTP coşkusu
'Para sayma' soruşturmasında Muammer Keskin'in ifadesi
'Bağış karşılığı makbuz almadım'
Yargıtay Başkanı seçimi 31 Mart sonrasına kaldı
10. turda da sonuç çıkmadı
1 Nisan'da okullar tatil mi?
Milli Eğitim Bakanlığı açıkladı
Emekli maaşı için seçim sonrasını işaret etti
'Temmuz' ayında masaya yatıracağız'

Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu

Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği, CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında "Kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler' sözleri nedeniyle suç duyurusunda bulundu.
28.03.2024 16:32:00
İhlas Haber Ajansı
Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu
Özgür Özel hakkında 'zibidi' benzetmesi nedeniyle suç duyurusu
Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel'in bir mitingde 'Tayyip Bey çağırınca oraya dizilen kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler değil, dedesi Çanakkale'de kefensiz yatanlar kurtarır bu memleketi" ifadelerini kullanması üzerine hakkında suç duyurusunda bulundu.

Konuya ilişkin açıklamada bulunan Kahramankazan 15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği Başkanı Cafer Akın, 'CHP Genel Başkanı Özgür Özel haddini aşan açıklamalarda bulunmuştur. Bunun üzerine Kahramankazan 15 Temmuz Şehit Aileleri ve Gaziler Derneği olarak suç duyurusunda bulunacağız. CHP Genel Başkanı hadsiz Özgür Özel, 15 Temmuz darbe girişimine karşı koyan vatandaşlarımıza utanmadan, sıkılmadan 'zibidi' dedi. 'Tayyip Bey'in çağrısına oraya dizilen kot üstüne perdelik kumaştan kefen çeken zibidiler değil, dedesi Çanakkale'de kefensiz yatanlar kurtarır bu memleketi' ifadesini kullandı. CHP, Mustafa Kemal Atatürk'ün kemiklerini sızlatmaya devam ediyor. Özgür Özel'i kınıyoruz. 15 Temmuz şehit ve gazilerine zibidi diyemezsin, haddini bil' diye konuştu.

'Fetullahçı teröristlere inanç grubu güzellemesi yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i kınıyoruz'

Özel'den özür beklediklerini söyleyen Akın, 'Aziz Türk milleti evlatları, söz konusu vatan olduğunda canlarından geçerek darbecileri ve darbeciliğe alkış tutanları durdurmuşlardır. 15 Temmuz'da devletinin çağrısıyla milletle kol kola şehadete yürüyerek tanklara siper olan aziz şehitlerimizin aileleriyle birlikte şehitlere 'zibidi' deme hadsizliğini gösteren Fetullahçı teröristlere inanç grubu güzellemesi yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i kınıyoruz. Her halükarda ülkeyi sizin kurtarmayacağınız kesin. Tankların arasından sıvışıp giderken, televizyon karşısında kahvenizi yudumlayarak izlediğiniz 15 Temmuz'da meydanlarda can veren, kan veren o 'zibidi' dediğiniz korkusuz kahramanlardan öğrenecek çok şeyiniz var. Asıl zibidi kim biliyor musunuz' O gece darbe oluyor diye alkış tutanlar, o gece kadeh kaldıranlar, o gece tankların arasından sıvışanlar, o geceden sonra darbecileri savunanlar, kahpe teröristlerle iş birliği içerisinde olanlar; millet siz siyasi malzeme yapın diye kurtarmadı bu vatanı. Ne Çanakkale'de kefensiz yatan atalarımız ne de 15 Temmuz'da karşı koyarken şehit olan yiğitlerimiz. Kahraman gazilerimiz, bu ülke için zerre faydası olmayanlar, ülke yönetimine talip olmaktan utanmıyorlar. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'den şehit ailelerimiz ve gazilerimizden acilen özür dilemesini bekliyor ve şiddetle kınıyoruz' dedi.

'Atatürk'ün kurduğu bir partide gazilere ve şehitlere bu söylem kabul edilemez niteliktedir'

Özel'in sözlerinin kabul edilemez olduğunu söyleyen Avukat Burakhan Çınar ise, 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve aziz milleti için bir an olsun gözünü kırpmadan şehit olan ve yine bu uğurda gazi olanlara CHP Genel Başkanı'nın TV kanallarında da görüleceği üzere açık bir şekilde 'zibidi' şeklindeki hakaretini derin bir üzüntü ile hep beraber izledik, takip ettik. DEM Parti ile kent uzantısı neticesinde PKK'lı kişileri ilçe yönetimlerine sokan bir partinin genel başkanının her mitingde, hatta kendi partisinin genel başkanlık seçimlerinde dahi Selahattin Demirtaş'a, Osman Kavala'ya selam gönderirken, gazi veya şehit gibi kelimelerin nasıl bir maneviyat oluşturduğunu anlaması bizler tarafından beklenemez. Türk Ceza Kanunu'nun belirli maddelerini ihlal etmesi ve gazilerimiz ile şehit ailelerimiz üzerinde nasıl bir etki uyandırdığı kamuoyunun takdirindedir. Bu nedenle Kahramankazan Cumhuriyet Başsavcılığımıza şikayetçi olmak için burada bulunuyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bir partide gazilere ve şehitlere bu söylem kabul edilemez niteliktedir. Bu nedenle de Özgür Özel'i kınıyoruz ve kendisinden şikayetçiyiz. Yüce Türk adaleti gereğini yapacaktır' ifadelerini kullandı.

Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde

Geçen yıl yaşanan müsilaj tehlikesiyle büyük bir mücadele gerçekleştirmek zorunda kalan Marmara Denizi, atıkların denize boşaltılması devam ettiği için bu yıl da ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkacak. Marmara şimdiden alarm vermeye başladı
28.03.2024 14:55:00 / Güncelleme: 28.03.2024 15:00:59
Ahmet Haydar Tarhanlı
Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde
Marmara'da 'müsilaj' tehlikesi yeniden gündemde
Müsilaj, kapalı denizlerde zaman zaman ortaya çıkan bir salgıdır. Fitoplankton adı verilen mikro alglerin aşırı çoğalması sonucu ortaya çıkar. Bu mukoza benzeri yapı, suyun içindeki mikroorganizmalar için uygun bir beslenme habitatı oluşturur ve zararlı canlılar da bu salgının üzerinde toplanır.

Denizin üstünde gördüğümüz beyaz, köpük benzeri yapı aslında "buzdağının görünen kısmıdır". Denizin altında ise bu salgı bir tül gibi uzanır.

Marmara Denizi, geçen yıl su yüzeyini ve derinlerini saran müsilajla boğuştu. Müsilajın yoğunluğu arttı ve çevresel kaygılara neden oldu. Bu sene de müsilaj tehlikesiin Marmara'yı tehdit edeceği ifade ediliyor.

Müsilajın temel sebebi, atıkların denize boşaltılması. Bu sebep temelden çözülmedikçe müsilaj sorunu artarak devam edecek.

Deniz biyoloğu Mert Gökalp, "Marmara Denizi feryat ediyor. Bu, Marmara Denizi'nin foseptik çukuru olabileceğinin bir sinyali" uyarısını yapıyor.

Profesör Mustafa Sarı, Marmara Denizi'ne arıtmadan atık boşaltımının acilen durması gerektiğini vurguluyor.

Hidrobiyolog Levent Artüz ise bu durumun bir zincir ve sonuç olduğunu ifade ediyor.

Gelecekte ne bekliyor?

Müsilajın yakın ve uzak gelecekte Marmara Denizi'ni, deniz canlılarını ve çevresinde yaşayan insanları nasıl etkileyeceği henüz net değil.

Ancak çözüm için atık yönetimi, arıtma tesislerinin etkin kullanımı ve bilinçli tüketim önemlidir.

İletişim Başkanlığı, seçim için Ankara ve İstanbul'da basın merkezi kuracak

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından, 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri'ni takip etmek isteyen ulusal ve uluslararası basın mensuplarına yönelik Ankara ve İstanbul'da "basın merkezi" kurulacak.
28.03.2024 12:38:00
Anadolu Ajansı
İletişim Başkanlığı, seçim için Ankara ve İstanbul'da basın merkezi kuracak
İletişim Başkanlığı, seçim için Ankara ve İstanbul'da basın merkezi kuracak

Başkanlıktan yapılan açıklamaya göre, 31 Mart'ta yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimleri'nin Türkiye'nin yanı sıra uluslararası kamuoyunda da ilgiyle takip edilmesi bekleniyor.

Başkanlık tarafından kurulacak basın merkezleri ile ulusal ve uluslararası basın mensuplarının seçime ilişkin gelişmeleri sağlıklı ve hızlı şekilde takip etmelerine katkı sunulması amaçlanıyor.

Basın merkezleri gün boyunca, ulusal ve yerleşik uluslararası basın mensupları ile seçimleri izlemek üzere yurt dışından gelen uluslararası basın mensuplarının kullanımına açık olarak hizmet verecek.

Ankara ve İstanbul'da kurulacak basın merkezlerinde seçim sonuçlarına dair veriler, Anadolu Ajansı (AA) tarafından sağlanacak. Basın mensuplarına seçim sonuçlarını anlık takip etme imkanının yanı sıra teknik altyapı, simultane tercüme ve canlı yayın imkanı sunulacak.

Gün boyunca akademisyenler, kanaat önderleri, kamu kurum temsilcileri tarafından da ziyaret edilecek basın merkezlerinde, ulusal ve uluslararası basın mensupları konuklarla röportajlar yapabilecek.

Öte yandan, basın merkezlerinde, Türkiye'nin geçmişten bugüne çok partili siyasi hayatı, demokrasi ve seçim tecrübeleri, seçim kampanyalarına ilişkin fotoğraf ve görüntüleri içeren "Türkiye'nin Seçim Tarihi ve Demokrasi Tecrübesi" temalı sergi yer alacak.

Ankara'da Point Hotel'de, İstanbul'da The Marmara Taksim'de kurulacak basın merkezleri 31 Mart Pazar günü saat 14.00'ten itibaren basın mensuplarının hizmetine açık olacak. 

Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresinin dolması nedeniyle yapılan başkanlık seçimlerinin dokuzuncu turunda da iki aday salt çoğunluğu sağlayamadı.
28.03.2024 11:15:00 / Güncelleme: 28.03.2024 16:31:51
İhlas Haber Ajansı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı
24 Mart 2020'de Yargıtay Başkanlığı görevine seçilen Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresi pazar günü itibarıyla dolmuştu.

Yüksek Mahkeme'nin 4 yıl boyunca görev yapacak yeni başkanını belirlemek için Yargıtay'da sandık kuruldu ve pazartesi saat 08.00 itibarıyla Yargıtay üyeleri sandık başına gitti.

Seçimin ilk 8 turunda hiçbir aday, 348 Yargıtay üyesinin salt çoğunluğu olan en az 175 oyu alamadı.

Bugün gerçekleştirilen dokuzuncu tur da sonuçlandı.

Dokuzuncu turda adaylardan Mehmet Akarca 119, Ömer Kerkez ise 138 oy aldı.

Oylamada 11 oy boş, 68 oy ise geçersiz sayıldı. İki aday da salt çoğunluğu bu turda da sağlayamadı.

Oylama onuncu tur ile devam edecek.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.