Asparuk Paşa; "Şu AB elemanlarını alıp getireceksin... Şu şehitlikleri gezdireceksin!" dedi...
Bence bu sözler binlerce yıllık tarihin, binlerce ciltlik kütüphanelerin tam bir özetiydi... Fazla söze ne hacet... Adam zaten sana inanmıyor. Kendi çalıyor kendi oynuyor. Onun için Asparuk Paşa bütün gerçeklerin düğüm noktasını yani merkezini göstererek Batının bütün plan ve programlarını çürütecek adresi işaret ediyor.
Buna bir ilave yapmak lazım diye düşünüyorum. Şehitliklere sadece AB elemanlarını değil, siyaset ve devlet adamlarımızı, ilim ve fikir adamlarımızı da davet etmek lazım. Hatta bazı toplantıları şehitliklerde yapmalı... Bu yapılarak toplantılar, ziyaretin ötesinde hem tarihle, hem de şehitlerle bir buluşma, bir dertleşme, bir görüşme ve bir yüzleşme mahiyetinde olmalı...
Doğru-dürüst tarih bilgi ve kültürü olmayan bir toplumun ve onun önünde gelenlerin düne ait hiç bir iz taşımamaları, o insanların yaşama haklarını kaybettiklerinin en büyük belgesidir.
İşte bunun için Asparuk Paşa'ya hak veriyor ve bilhassa Batı dünyası ile ilgili kararların alınacağı toplantıların şehitliklerde yapılmasını ve toplantıya Atatürk'ün "Gençliğe Hitabesi" ve "İstiklâl Marşı'nın hem okunması, hem de satır satır, mısra mısra incelenip değerlendirilmesiyle başlamalı... Diyorum...
Bir macera uğruna, bir heves uğruna, veya yanlış bilgi ve bilgilendirilme uğruna koskaca bir milleti bütün kurum ve kuruluşlarıyla halktan kaçırırcasına "kapalı zarf" usulüyle, batan geminin malları misali bedavaya satmak manasına gelen AB maceranızı... İsterseniz bir de şehitlerimize soralım.
Şimdi, bir de Afganistan macerası gündemdi. ABD, ben başlattım, sen bitir dercesine Mehmetçiği Afganistan'a göndermek istiyor. Sözüm ona "komuta yetkisi" bizde olacakmış. Sen uzaktan ve havadan hiç bir risk taşımadan bomba yağdır. Beni de Afgan topraklarında sonu belli olmayan bir maceraya sürükle... Kim bilir belki de yıllar sonra Mehmetçiği "Afgan soykırımı" yaptı diye de ilan edersin;
Bugün Mehmetçiği Kıbrıs'ta işgalci ilan edenlerin yarın Afganistan'da ne işiniz vardı demeyeceklerine kim garanti verebilir.
Biz Afganistan'a ve Afgan halkına herkesten önce ve herkesten çok yardımcı olalım. Gerek huzur ve güveni, gerekse de yeniden kalkınması için biz hep önde olalım. Ancak biz karar verebilelim, çözüm üretebilelim ve çare olalım.
Yoksa biz birilerinin jandarmalığına, karakolluğuna soyunmaya devam edersek ve bunu da pazarlık konusu yapmaya devam edersek kendi ülkemizin dışında bu dünyada gönderebileceğimiz çok yer var demektir.
Görülen o ki Asparuk Paşa'nın dediği gibi bazılarını şehitliklerimize getirmekten ve ardından da bizim bir millet olarak şehitlerimizle yüzleşmekten başka çaremiz yok.
Bence bu sözler binlerce yıllık tarihin, binlerce ciltlik kütüphanelerin tam bir özetiydi... Fazla söze ne hacet... Adam zaten sana inanmıyor. Kendi çalıyor kendi oynuyor. Onun için Asparuk Paşa bütün gerçeklerin düğüm noktasını yani merkezini göstererek Batının bütün plan ve programlarını çürütecek adresi işaret ediyor.
Buna bir ilave yapmak lazım diye düşünüyorum. Şehitliklere sadece AB elemanlarını değil, siyaset ve devlet adamlarımızı, ilim ve fikir adamlarımızı da davet etmek lazım. Hatta bazı toplantıları şehitliklerde yapmalı... Bu yapılarak toplantılar, ziyaretin ötesinde hem tarihle, hem de şehitlerle bir buluşma, bir dertleşme, bir görüşme ve bir yüzleşme mahiyetinde olmalı...
Doğru-dürüst tarih bilgi ve kültürü olmayan bir toplumun ve onun önünde gelenlerin düne ait hiç bir iz taşımamaları, o insanların yaşama haklarını kaybettiklerinin en büyük belgesidir.
İşte bunun için Asparuk Paşa'ya hak veriyor ve bilhassa Batı dünyası ile ilgili kararların alınacağı toplantıların şehitliklerde yapılmasını ve toplantıya Atatürk'ün "Gençliğe Hitabesi" ve "İstiklâl Marşı'nın hem okunması, hem de satır satır, mısra mısra incelenip değerlendirilmesiyle başlamalı... Diyorum...
Bir macera uğruna, bir heves uğruna, veya yanlış bilgi ve bilgilendirilme uğruna koskaca bir milleti bütün kurum ve kuruluşlarıyla halktan kaçırırcasına "kapalı zarf" usulüyle, batan geminin malları misali bedavaya satmak manasına gelen AB maceranızı... İsterseniz bir de şehitlerimize soralım.
Şimdi, bir de Afganistan macerası gündemdi. ABD, ben başlattım, sen bitir dercesine Mehmetçiği Afganistan'a göndermek istiyor. Sözüm ona "komuta yetkisi" bizde olacakmış. Sen uzaktan ve havadan hiç bir risk taşımadan bomba yağdır. Beni de Afgan topraklarında sonu belli olmayan bir maceraya sürükle... Kim bilir belki de yıllar sonra Mehmetçiği "Afgan soykırımı" yaptı diye de ilan edersin;
Bugün Mehmetçiği Kıbrıs'ta işgalci ilan edenlerin yarın Afganistan'da ne işiniz vardı demeyeceklerine kim garanti verebilir.
Biz Afganistan'a ve Afgan halkına herkesten önce ve herkesten çok yardımcı olalım. Gerek huzur ve güveni, gerekse de yeniden kalkınması için biz hep önde olalım. Ancak biz karar verebilelim, çözüm üretebilelim ve çare olalım.
Yoksa biz birilerinin jandarmalığına, karakolluğuna soyunmaya devam edersek ve bunu da pazarlık konusu yapmaya devam edersek kendi ülkemizin dışında bu dünyada gönderebileceğimiz çok yer var demektir.
Görülen o ki Asparuk Paşa'nın dediği gibi bazılarını şehitliklerimize getirmekten ve ardından da bizim bir millet olarak şehitlerimizle yüzleşmekten başka çaremiz yok.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010