Cumhuriyet savcılarının Atatürk'e hakaret edenler hakkında soruşturma başlatması ve tutuklama kararı vermesi sevindirici bir olay. Zira uzun zamandan beri Atatürk'e hakaret edenler hakkında hiçbir hukuki işlem yapılmamasının üzüntüsünü taşıyorduk.
Bir insan, neden, isminin başındaki tarihçi, akademisyen, gazeteci bilmem ne sıfatının ağırlığı ile konuşmaz da en aşağılık bir şahsiyet yoksunluğu içinde, Gazi'ye sövmeyi büyük bir maharet addeder?
Sağlıklı bir insanın, sağlıklı bir ruh yapısına sahip bir kişinin bu yola başvurması mümkün değil.
Yıllardan beri Atatürk hakkında annesinin namusuna dil uzatmaktan başlayıp babasına varıncaya kadar en ağır sözleri söyleyenler, onun inancını tartışmaya açanlar genellikle bir tarihi vesikaya dayanmak yerine ya kendi şizofren haletiruhiyelerinin ya İngiliz-Yunan gizli servislerinin sahte belgelerinin, ya da vazgeçilmez monarşi özlemlerinin suya düşmesinin öfkesiyle bunu yaptıklarını biliyoruz.
Atatürk'e küfür arşivini açtığımızda neler neler yok ki;
"Atanız neydi ki siz ne olacaksınız?"
"10 Kasımda helaya gidin sifonu çekin."
"90 yıllık enkaz"
"Olmasaydın da olurdu."
"Anıtkabir'i de yıkarız."
"Sahte Napolyon."
"Evlatlığıyla gönül ilişkisi vardı."
Annesi Zübeyde Hanım'a yönelik iftiraları zaten biliyorsunuz. Buna önceki gün cevap verdim.
Atatürk'ün hayatına bakıyoruz, hep Hıristiyan ülkelerle savaşmış. Hayatı boyunca "kafir" denilen devletlerle muharebe meydanında vuruşmuş.
1911-1912 arasında İtalyanlarla yapılan Trablusgarp Savaşı'nda İtalyanlara kurşun sıkmış.
1912-1913'te Balkan Savaşları'nda isyan eden Bulgarlarla ve diğer Hıristiyan isyancılarla savaşmış
1915'te Çanakkale Savaşı'nda İngilizlerle savaşmış.
1916-1917'de Kafkasa Cephesi'nde Ruslarla, Ermenilerle savaşmış.
1917-1918'de Filistin Cephesi'nde yine İngilizlerle savaşmış
1919-1923 Kurtuluş Savaşı'nda Yunan'la savaşmış.
Hayatı boyunca Hıristiyan ülkelerle savaşan bir insan, hayatını Hıristiyanlara diyaloga adayan kişilerce neden hakarete uğrar?
Saçma değil mi?
Siz dilinizle habire "cihat, cihat"diye bağırıyor ama Haçlı ile diyalog kuruyorsunuz, Atatürk ise Haçlı ile ömür boyu savaşıyor, cihat yapmış olmuyor mu?
"Hıristiyan İngilizle" diyalog masasına oturanlar, "Hıristiyan Fransızla" Medeniyetler İttifakı kuranlar, "Hıristiyan Yunanla" (adalarımızı işgal etmesine rağmen) bahar havası yaşayanlar nasıl olur da hayatını bu "Hıristiyan dünyası ile savaşarak geçiren" Atatürk'e dil uzatırlar, dil uzatanlara göz yumarlar?
Nasıl oluyor da böyle oluyor!
Atatürk hiçbir İslam ülkesini hasım görmedi, hiçbir İslam ülkesinin Müslümanlarının kanını dökmedi, tam tersine İran'la, Irak'la, Afganistan'la dostane ilişkiler kurdu, askeri, siyasi, ekonomik anlaşmalar imzaladı.
Bugün ise Irak'tan, Suriye'ye, Afganistan'dan İran'a bütün İslam dünyasına hasımız.
Suriye'de, Irak'ta oluk oluk akan kanın mesulüyüz.
Kafirle savaşıp, Müslüman'la dost olan Atatürk'ü mü doğru yaptı, kafirle dost olup Müslüman'la savaşan bugünküler mi?
Allah Kuran'da "Onunla beraber olanlar kafire karşı şiddetli, mümine karşı merhametlidirler"(Fetih-29) diyerek tam da bu "iman ruhunu" tarif etmiyor mu?
"Keşke Yunan'a sığınsaydım" diyen müptezel tarihçiler mi haklı Yunanla savaşan Atatürk mü?
Ekran çıkıp "Keşke İngiliz gelseydi" diyen başörtülü kızlar mı haklı, İngilizle savaşan Gazi mi?
İtalya'yla dostluk kadehi kaldıranlar mı, Trablusgarp'ta İtalyanlarla savaşanlar mı?
Hülasa dostlar, Atatürk'e, O'nun ailesine, kişiliğine, ideallerine, yaptığı muharebelere savaş açanlar, Türkiye'nin bugün dış politikadan, ekonomiye, ahlaki dejenerasyondan mezhep ayrımcılığına kadar içine düştüğü tablonun sorumlusudurlar.
"Fesli tarihçilerin gaza getirdiği" külhanbeylerin,"Anıtkabiri de yıkarız" diyen naraları atanların bütün küstahlıklarına rağmen, Atatürk'ün yıkılmadığı, dimdik ayakta durduğu aşikâr
Ve dimdik durmaya devam edecektir.