17. yüzyıldan itibaren Osmanlı, sahip olduğu hacim ve başka sebeplerle çağın ilmi gereklerine yetişememe sorunu yaşamaya başlamış, bu durumun eğitimdeki uzantısının bir sonucu olarak, imparatorluğun geleceğini belirleyecek kararlara imza atacak yönetici kadrosunun istenilen yeterlilikte yetişmemesi sonucu ortaya çıkmıştı. 93 Harbi denilen 1977-78 savaşlarında, başlangıçta lehimizde olan savaş akıl almaz hatalar sonucu kaybedilmiş, iki devlet arasındaki sorun Berlin görüşmelerinde ele alınmıştı. Görüşmelere başkanlık eden ünlü Bismark, Osmanlı heyetindekilere şu soruyu sormuştu: "Siz devlet idarecileri ne yaptınız da kahraman bir milleti bu hallere düşürdünüz?" Yeterli düzeyde devlet adamı yetiştirememekten Osmanlı iktisadı da payını almıştı. 1854 Kırım Savaşı'ndan sonra ilk borç alınmış ve bundan sadece 20 yıl sonra İmparatorluk borçların faizini bile ödeyemez duruma gelmişti(Bu size hangi ülkeyi hatırlatıyor). O dönemde Osmanlı'nın borçları 300 milyon Osmanlı Altını civarındaydı. II. Abdülhamit döneminde bir toparlanma yaşamış olan Osmanlı maliyesi, İttihat ve Terakki döneminde kaldığı yerden devam etmiş ve 30 milyon altına kadar indirilen borçlar 10 yılda tekrar 300 milyon altına çıkmıştır. Bu bir rekordur ve bu topraklarda bu rekora ancak 95 yıl sonra amblemi ampul olan bir partinin hükümeti sırasında yaklaşılabilecektir. Eğer iktidar sürelerini ve coğrafi büyüklük farkını dikkate alırsak rekor çoktan kırılmış ve tarihe gömülmüştür. Yalnız İttitat ve Terakki bu tabloyu, Trablusgarp Harbi, iki tane Balkan Harbi ve bir dünya savaşının sonucu olarak fatura etmiştir. Benim bildiğim, T.C. Devleti daha savaş kaybetmedi ve üstelik Kıbrıs'tan sonra herhangi bir savaş yok. Terör için yapılan harcamalar bahane edilecekse, 2002-2005 arası terör katsayısı sıfırdır. Son üç yıl, idarecilerimiz dar alanda ve zamanda kısa paslaşmalar yapmışlar ve bu günkü tablo oluşmuştur. O dönemleri yaşayan devlet adamlarının hatıralarında şu görüş ağırlıktadır ki, Almanya safında savaşa sokulmamızın oldu bittisinin hazırlığı Almanya ile yapılan borç anlaşmasıyla yapılmıştı. Bundan sonrası karar verilen şeyin sebeplerini oluşturmaktan ibarettir. Nitekim Enver Paşa, bir süre sonra Sivastopol'ü bombalayarak bizi savaşa sokan gemileri, Çanakkale Boğazı'ndan Marmara'ya girdikten sonra satın aldığını arkadaşlarına "gözünüz aydın, iki oğlumuz oldu" şeklinde müjdeleyecekti.Atatürk işte bu sebeplerle diğer alanlarda olduğu gibi iktisatta da milli bir model tercih etmiş, kendi insanının emeğine dayalı bir ekonomik yapıyı hayata geçirmişti. İmparatorluğun son dönemlerinde kısa zamanda elden çıkan Osmanlı beldelerinin her karışı, peş peşe gelen felaketlerin asıl sebeplerini hafızasına kazımıştı. Cephelerde ise, iktisatta, eğitimde, sosyal hayatta ve dış siyasette yapılan politik hataların ne kadar gayret edilse de, siperde telafi edilebilmesinin zor belki imkansız olduğunun tecrübesini yaşadı. Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduktan sonraki her çabası, sonuçları yaşanarak öğrenilmiş sebepleri, ortadan kaldırarak olması gerekeni yerine koyma mücadelesidir. İzmir İktisat Kongresi bu çabalardan biri ve yeni kurulmuş genç bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'nin iktisattaki mihenk taşıdır.Yine Atatürk ile bitirelim: "Efendiler, yabancı sermayeye ihtiyatlı yaklaşmamızı eleştirmeyin. Zira bu millet bağımsızlığının bedelini savaş meydanlarında çok ağır ödedi."
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007