Bağımsız bir ülke düşünün... Orada milletin oyları ile işbaşına gelmiş siyasiler, kendi işçisine, kendi memuruna ancak IMF veya bir başka global kulubün uygun gördüğü kadar maaş zammı verebiliyor.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada çiftçi, binlerce şehit verdiği kendi öz toprağına istediği kadar şeker pancarı ekemiyor. Dikeceği tütün fidesinin sayısını kendisi belirleyemiyor. Hatta böyle bir çarpıklığı sigara kartelleriyle puro tüttüren genel başkanından izinsiz ziraatçılarla dertleşen, güya kendince az-çok kemküm eden bakan koltuğundan oluyor. Tepetaklak olup gidiyor.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada milletin ekeceği buğdayın, arpanın, yulafın kilesinden taban fiyatına, hububat destekleme alımından uygulanacak sübvansiyona kadar tüm teferruata ilgili bakan veya bürokratlar değil, global kulubün şefleri karar veriyor.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada global kulübün yapışkan adamlarına kırmızı koltukları dolduran milletvekilleri ve bakanlarından habersiz niyet mektupları veriliyor, taahhütlerde bulunuluyor, ulustan habersiz ve ulusa rağmen 'ulusal belge'ler sunuluyor.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada yatırım adına çöreklenecek olan, belki de özelleştirme namıyla devlete ait en stratejik tesislere ortak olacak yabancı sermaye, ihtilafları ve davalarını ulusal bağımsız mahkemelerde değil, global yargı mercilerinde görecek.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada asırlardan beri et ve tırnak halini almış, birbirlerinin dayısı, amcası, halası, teyzesi, hısımı, akrabası olmuş bir millet, geçmişte herkesçe kabul görmüş Lozan'a göre değil, bundan böyle AB namında bir başka global kulübün 'azınlık' kriterine göre yeniden tanımlanacak, parçalanacak, bölünecek... Bütün bu olup bitenlere ise millet 'nereye gidiyoruz ya hu!' diyemeyecek; diyenler işbaşındaki siyasilerin, onlara bağlı müfettişlerin, beşikteki bebeklerine kadar aba ü ecdadı zabıtların takibine sokulacak, baskı altına alınacak.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada yaşayan millet, kendi soydaşlarının can, mal, din ve namus emniyetini uluslararası anlaşmalardan doğan 'garantörlük hakkı'nı kullanıp huzur ve barış getirmesine rağmen 'işgalcilik'le, insan haklarını ihlal ile suçlanacak, bir başka global kulüp olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce tazminata mahkum edilecek. Ama o ülkenin siyasileri, siz ne yapmak istiyorsunuz diyecek bağımsızlık ve takatı kendinde bulamayacak.
Bağımsız bir ülke düşünün... Anayasası oradaki devlete 'ulusal egemenliği korumak ve kollamak'tan başka bir vazifeyi, oradaki Meclis ve devlet organlarına egemenliği kullanmaktan gayri hiçbir surette bir kişi, kurum veya zümreye devretme yetkisi vermediği halde, hasbelkader bu mekanizmanın başına geçenler tarafından egemenliğin global bir kurum veya zümreye devredilmesi hazırlığı yapılacak. Bu suç olmayacak ama bütün bunlar olurken ulusal bağımsızlığın sembolü olan bayrağını bütün yüreğiyle dalgalandıran milyonlar, kimi kendini bilmez aydınlar tarafından ve ecel terleri döken siyasilerce suçlu muamelesine tabi tutulacak, siyasi, sosyal ve medyatik baskı altına alınacak.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada siyasete adım atmak isteyen yeni yetmeler, oy isteyecekleri milletin önüne çıkmadan önce yabancı başkent lobilerinden 'siyasi icazet' alacak, boynundaki bu tasmayı inkar etmek şöyle dursun iftihar vesilesi diye takdim edecek, onların onayından geçmiş politikalara beynini kilitleyecek, sonra da yabancı talimatları açıkça uygulayan ithal adamlara yüklenip pirim devşirmeye çalışacak.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada asırlardan beri vatan toprağına renk veren örf, adet gelenek, din, kültür ve tarih çeşitli yöntemlerle toplumun hafızasından, genç dimağlardan ince ince kazınacak, buna karşılık ise vatan topraklarında gözü olan yerli-yabancı misyoner bozuntularına alabildiğince çalışma, propaganda nitelikli ayin ve kumpanya imkanı tanınacak. Kendi insanının bu neviden haklarına tahammül gösteremeyen, hatta tam bir despotizm cenderesine alan siyasiler, temel hak ve hürriyetlerin yılmaz savunucusu olarak toplantı üstüne toplantı düzenleyecek.
Bu ülkenin neresi olduğunu daha ilk satırdan anlıyorsanız; bu, milletimizin bağımsızlığı ve istikbali için tam bir umut kaynağıdır.
Bu fotoğrafı siz şu anda, bir bakışta tanıyorsanız, inşaallah ilgili ve yetkililerimiz de en kısa zamanda vaziyeti kavrayacaklardır. Kısaca siz, 'bu vatan bizimdir bizim kalacak' demeyi sürdürdüğünüz nispette gaflet, dalalet ve hatta hiyanet içinde olanlar bile ayıkacak. O zaman bu milletin ne kadar büyük olduğunu dünya yeniden ikrar etmek zorunda kalacak. Moraliniz bozulmasın ama aksi halde yok oluş uzak değildir.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada çiftçi, binlerce şehit verdiği kendi öz toprağına istediği kadar şeker pancarı ekemiyor. Dikeceği tütün fidesinin sayısını kendisi belirleyemiyor. Hatta böyle bir çarpıklığı sigara kartelleriyle puro tüttüren genel başkanından izinsiz ziraatçılarla dertleşen, güya kendince az-çok kemküm eden bakan koltuğundan oluyor. Tepetaklak olup gidiyor.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada milletin ekeceği buğdayın, arpanın, yulafın kilesinden taban fiyatına, hububat destekleme alımından uygulanacak sübvansiyona kadar tüm teferruata ilgili bakan veya bürokratlar değil, global kulubün şefleri karar veriyor.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada global kulübün yapışkan adamlarına kırmızı koltukları dolduran milletvekilleri ve bakanlarından habersiz niyet mektupları veriliyor, taahhütlerde bulunuluyor, ulustan habersiz ve ulusa rağmen 'ulusal belge'ler sunuluyor.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada yatırım adına çöreklenecek olan, belki de özelleştirme namıyla devlete ait en stratejik tesislere ortak olacak yabancı sermaye, ihtilafları ve davalarını ulusal bağımsız mahkemelerde değil, global yargı mercilerinde görecek.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada asırlardan beri et ve tırnak halini almış, birbirlerinin dayısı, amcası, halası, teyzesi, hısımı, akrabası olmuş bir millet, geçmişte herkesçe kabul görmüş Lozan'a göre değil, bundan böyle AB namında bir başka global kulübün 'azınlık' kriterine göre yeniden tanımlanacak, parçalanacak, bölünecek... Bütün bu olup bitenlere ise millet 'nereye gidiyoruz ya hu!' diyemeyecek; diyenler işbaşındaki siyasilerin, onlara bağlı müfettişlerin, beşikteki bebeklerine kadar aba ü ecdadı zabıtların takibine sokulacak, baskı altına alınacak.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada yaşayan millet, kendi soydaşlarının can, mal, din ve namus emniyetini uluslararası anlaşmalardan doğan 'garantörlük hakkı'nı kullanıp huzur ve barış getirmesine rağmen 'işgalcilik'le, insan haklarını ihlal ile suçlanacak, bir başka global kulüp olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce tazminata mahkum edilecek. Ama o ülkenin siyasileri, siz ne yapmak istiyorsunuz diyecek bağımsızlık ve takatı kendinde bulamayacak.
Bağımsız bir ülke düşünün... Anayasası oradaki devlete 'ulusal egemenliği korumak ve kollamak'tan başka bir vazifeyi, oradaki Meclis ve devlet organlarına egemenliği kullanmaktan gayri hiçbir surette bir kişi, kurum veya zümreye devretme yetkisi vermediği halde, hasbelkader bu mekanizmanın başına geçenler tarafından egemenliğin global bir kurum veya zümreye devredilmesi hazırlığı yapılacak. Bu suç olmayacak ama bütün bunlar olurken ulusal bağımsızlığın sembolü olan bayrağını bütün yüreğiyle dalgalandıran milyonlar, kimi kendini bilmez aydınlar tarafından ve ecel terleri döken siyasilerce suçlu muamelesine tabi tutulacak, siyasi, sosyal ve medyatik baskı altına alınacak.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada siyasete adım atmak isteyen yeni yetmeler, oy isteyecekleri milletin önüne çıkmadan önce yabancı başkent lobilerinden 'siyasi icazet' alacak, boynundaki bu tasmayı inkar etmek şöyle dursun iftihar vesilesi diye takdim edecek, onların onayından geçmiş politikalara beynini kilitleyecek, sonra da yabancı talimatları açıkça uygulayan ithal adamlara yüklenip pirim devşirmeye çalışacak.
Bağımsız bir ülke düşünün... Orada asırlardan beri vatan toprağına renk veren örf, adet gelenek, din, kültür ve tarih çeşitli yöntemlerle toplumun hafızasından, genç dimağlardan ince ince kazınacak, buna karşılık ise vatan topraklarında gözü olan yerli-yabancı misyoner bozuntularına alabildiğince çalışma, propaganda nitelikli ayin ve kumpanya imkanı tanınacak. Kendi insanının bu neviden haklarına tahammül gösteremeyen, hatta tam bir despotizm cenderesine alan siyasiler, temel hak ve hürriyetlerin yılmaz savunucusu olarak toplantı üstüne toplantı düzenleyecek.
Bu ülkenin neresi olduğunu daha ilk satırdan anlıyorsanız; bu, milletimizin bağımsızlığı ve istikbali için tam bir umut kaynağıdır.
Bu fotoğrafı siz şu anda, bir bakışta tanıyorsanız, inşaallah ilgili ve yetkililerimiz de en kısa zamanda vaziyeti kavrayacaklardır. Kısaca siz, 'bu vatan bizimdir bizim kalacak' demeyi sürdürdüğünüz nispette gaflet, dalalet ve hatta hiyanet içinde olanlar bile ayıkacak. O zaman bu milletin ne kadar büyük olduğunu dünya yeniden ikrar etmek zorunda kalacak. Moraliniz bozulmasın ama aksi halde yok oluş uzak değildir.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019