Dün eski ve ağır bir "kuşun" yuvaya dönüşü münasebetiyle bir konuşma yaptı sayın Bahçeli. Şol kuş, çok özel bir "kuş" olmalı ki, ayrı bir törenle karşılandı, diğerlerine göre.
"Kuş"un yuvaya dönüş konuşmasından önce de sayın Bahçeli NTV'de eski militan Ali Kırca'nın konuğuydu.
3.5 sene geriye gitmenize gerek yok.
İki konuşmayı ele alıp inceleyin, bir sürü çelişki göreceksiniz.
Hele 3.5 yıllık üçlü ahbap koalisyonundaki icraatlarla mukayese ederseniz çıldırmak bile mümkün.
"Bir yandan bize AB karşıtı diyenler en azından vicdansızdır" diyen sayın Bahçeli; az sonra da 3 Kasım seçimleri AB sevdalıları ile, millî duruş sahibi olanlar arasında geçecek diyor.
Az önce "AB bizim için bir hedeftir" diyor, az sonra da; "AB uyum yasaları bu ülkeye ihanettir" diyor.
"Uyum yasaları" adı üstünde AB'ye girmenin ilk şartı.
3.5 yılda AB konusunda önüne gelen her evraka gözü kapalı imza atan Bahçeli değilmiş sanki.
Sayın Bahçeli "İdam konusunu" Anayasa Komisyonu'nda engelleyip Meclis'e gitmemesini sağlayabilirdi.
Nasıl mı? Komisyondaki MHP'liler red oyu verseydi, kanun Meclis'e gitmeyecek ve oylanamayacaktı.
Komisyonda çekimser oy kullanan MHP'li arkadaşlar, bu yolla kanunun TBMM'ne gitmesini sağladılar.
Orada da oylanıp kabul edildi. Şimdi de seçim malzemesi olarak kullanılıyor.
Hemen her fırsatta; "Biz karşıyız, ama size de engel olmayız" demek de seçim yatırımı olsa gerektir.
Bütün bunlar bir yana, benim dikkatimi çeken başka bir konu var, o da şu:
Daha önce de yazdım, bana göre "uyum yasaları" sıraya konsa, ülke için tehlike arz eden sıralama şöyle olur:
Azınlık vakıflarına toprak edinme hakkı.
Ana dilde yayın ve eğitim.
İdamın kalkması.
Başta 5.400 metre kare toprak üzerinde kurulan Fener Patrikhanesi'nin şimdilerde 10 dönüm olması ve bir süredir, "Balat'ı güzelleştirme" adı altında istimlak edilen yerler, çıkartılan bu kanunun doğuracağı vahim sonuçlar ve "Aman İstanbul'da deprem var" ilmi(!) tespitleriyle varını yoğunu üç kuruş yerine beş-on kuruşa satıp memleketine dönenler, vesaire.
Amazon ormanlarında bolca ağaç ve yeşil boya, al sana kamyon kamyon dolar.
Dolar ve yular.
Kafatası boşluğunda beyin yerine kazara püre konanlar; "Ne var bunda, bizimkiler Almanya'da mülk satın almıyor mu?" demesi ayrı bir aymazlık.
Olayları bir bütünlük içerisinde ele almazsak sağlıklı bir sonuca varamayız.
Dillere destan, sarnıç ya da bedestan şöhretini İstanbul'a yaptığı büyük(!) hizmetlere borçlu olan sayın Tayyip beyin zamanında patrik ve patrikhane en mutlu günlerini yaşamadı mı?
Bu kanunu Fener Patrikhanesi gibi, ülkede bulunan yüzlerce azınlık vakfını da düşünerek ele almak gerekir.
Dikkat ettim, sayın Bahçeli son iki kanundan şikayetçi.
Bu bana göre Türkiye'yi ikinci bir Filistin yapma anlamına eş birinci kanundan, bir kelimelik de olsa bahsetmiyor, niye?
Vahametini mi bilmiyor?
Sayın Prof. Dr. Haydar Baş bey bunu alanlarda kaç kere haykırdı.
Biz kaç kere yazdık.
Bu konuda araştırmaları olan, mesela sayın Aytunç beyin milliyetçilerin yayın organı Türk Haber'de uzunca bir röportajı var. (Dünyada Türkhaber 19 Ağustos 2002, yıl:1 sayı:19)
Hadi diyelim ki, Yeni Mesaj'daki yazılar sayın Bahçeli'nin gözünden kaçtı, yoksa Türk Haber'i okumuyorlar mı?
Yoksa bütün mesele oy kaygısı mı?
Bana, sayın Bahçeli'nin azınlık vakıflarının mülk edinme hakkı veren kanundan hiç bahsetmemesi, varsa yoksa idam ve ana dilde yayın konusu hep gündem etmesi çok garip geliyor sizi bilmem.
Yoksa Türk milliyetçiliği, Türkçe milliyetçiliği mi oldu da haberimiz yok?
"Kuş"un yuvaya dönüş konuşmasından önce de sayın Bahçeli NTV'de eski militan Ali Kırca'nın konuğuydu.
3.5 sene geriye gitmenize gerek yok.
İki konuşmayı ele alıp inceleyin, bir sürü çelişki göreceksiniz.
Hele 3.5 yıllık üçlü ahbap koalisyonundaki icraatlarla mukayese ederseniz çıldırmak bile mümkün.
"Bir yandan bize AB karşıtı diyenler en azından vicdansızdır" diyen sayın Bahçeli; az sonra da 3 Kasım seçimleri AB sevdalıları ile, millî duruş sahibi olanlar arasında geçecek diyor.
Az önce "AB bizim için bir hedeftir" diyor, az sonra da; "AB uyum yasaları bu ülkeye ihanettir" diyor.
"Uyum yasaları" adı üstünde AB'ye girmenin ilk şartı.
3.5 yılda AB konusunda önüne gelen her evraka gözü kapalı imza atan Bahçeli değilmiş sanki.
Sayın Bahçeli "İdam konusunu" Anayasa Komisyonu'nda engelleyip Meclis'e gitmemesini sağlayabilirdi.
Nasıl mı? Komisyondaki MHP'liler red oyu verseydi, kanun Meclis'e gitmeyecek ve oylanamayacaktı.
Komisyonda çekimser oy kullanan MHP'li arkadaşlar, bu yolla kanunun TBMM'ne gitmesini sağladılar.
Orada da oylanıp kabul edildi. Şimdi de seçim malzemesi olarak kullanılıyor.
Hemen her fırsatta; "Biz karşıyız, ama size de engel olmayız" demek de seçim yatırımı olsa gerektir.
Bütün bunlar bir yana, benim dikkatimi çeken başka bir konu var, o da şu:
Daha önce de yazdım, bana göre "uyum yasaları" sıraya konsa, ülke için tehlike arz eden sıralama şöyle olur:
Azınlık vakıflarına toprak edinme hakkı.
Ana dilde yayın ve eğitim.
İdamın kalkması.
Başta 5.400 metre kare toprak üzerinde kurulan Fener Patrikhanesi'nin şimdilerde 10 dönüm olması ve bir süredir, "Balat'ı güzelleştirme" adı altında istimlak edilen yerler, çıkartılan bu kanunun doğuracağı vahim sonuçlar ve "Aman İstanbul'da deprem var" ilmi(!) tespitleriyle varını yoğunu üç kuruş yerine beş-on kuruşa satıp memleketine dönenler, vesaire.
Amazon ormanlarında bolca ağaç ve yeşil boya, al sana kamyon kamyon dolar.
Dolar ve yular.
Kafatası boşluğunda beyin yerine kazara püre konanlar; "Ne var bunda, bizimkiler Almanya'da mülk satın almıyor mu?" demesi ayrı bir aymazlık.
Olayları bir bütünlük içerisinde ele almazsak sağlıklı bir sonuca varamayız.
Dillere destan, sarnıç ya da bedestan şöhretini İstanbul'a yaptığı büyük(!) hizmetlere borçlu olan sayın Tayyip beyin zamanında patrik ve patrikhane en mutlu günlerini yaşamadı mı?
Bu kanunu Fener Patrikhanesi gibi, ülkede bulunan yüzlerce azınlık vakfını da düşünerek ele almak gerekir.
Dikkat ettim, sayın Bahçeli son iki kanundan şikayetçi.
Bu bana göre Türkiye'yi ikinci bir Filistin yapma anlamına eş birinci kanundan, bir kelimelik de olsa bahsetmiyor, niye?
Vahametini mi bilmiyor?
Sayın Prof. Dr. Haydar Baş bey bunu alanlarda kaç kere haykırdı.
Biz kaç kere yazdık.
Bu konuda araştırmaları olan, mesela sayın Aytunç beyin milliyetçilerin yayın organı Türk Haber'de uzunca bir röportajı var. (Dünyada Türkhaber 19 Ağustos 2002, yıl:1 sayı:19)
Hadi diyelim ki, Yeni Mesaj'daki yazılar sayın Bahçeli'nin gözünden kaçtı, yoksa Türk Haber'i okumuyorlar mı?
Yoksa bütün mesele oy kaygısı mı?
Bana, sayın Bahçeli'nin azınlık vakıflarının mülk edinme hakkı veren kanundan hiç bahsetmemesi, varsa yoksa idam ve ana dilde yayın konusu hep gündem etmesi çok garip geliyor sizi bilmem.
Yoksa Türk milliyetçiliği, Türkçe milliyetçiliği mi oldu da haberimiz yok?
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024