Ortadoğu coğrafyası çok uzun bir süredir Batı’nın kendileri için biçtiği felaket senaryosunun pençesinde bulunuyor. Tarihi, iktisadi ve siyasi nedenler yüzünden Batı Dünyasının tüm ilgisi bu bölgeye yoğunlaşıyor. Yeraltında barındırdığı kara renkli altın, yani petrol iktisadi anlamda bölgeyi Batı’nın gözünde cazip kılıyor. İsraillilerin kendilerine vaadedildiğine inandıkları toprakları içinde barındıran bu bölge, İsrail Devletinin yayılmacı ve şiddete yönelik politikalarının da uygulama merkezi konumunda. Bölgedeki devletlerin kurumsal yapılarının yeteri kadar güçlü olmaması ve siyasi kültürlerinin istenilen anlamda gelişmemesinden kaynaklanan siyasi ve idari boşlukları fırsat bilen Batılı güçler, buradaki yöneticileri rahatlıkla denetim altında tutmaktadır.
Bölgedeki zengin Arap Devletlerinin ABD yanlısı tutum ve politikaları şu ana kadarki krizlerde maalesef İslam Dünyasının ve bölge insanının aleyhine oldu. Örneğin, 1. ve 2. Körfez savaşlarında Koalisyon güçlerinin emir ve görüşlerine amade olan Arap devletleri, bugün Irak’ta yaşanan ıstırap ve zulmün ortaklarından olmuşlardır. Üniversite yıllarında aynı sınıfı paylaştığım, bir Arap Devleti vatandaşı arkadaşım, bir gün okul çıkışı apar topar ülkesine mensup istihbarat ajanları tarafından konsolosluğa; oradan da ABD adına savaşmak için bölgeye götürüldüğünü hatırlıyorum. Hatta 1 yıl sonra okula tekrar döndüğünde savaşın bize yansıtılmayan yüzünü de kendisinden öğrenmiştik. Her gün yüzlerce ABD askerinin cesedinin uçaklarla ülkelerine gönderildiğini ama bunun medyadan gizlendiğini de öğrenmiştik.
Şimdilerde de Arap Dünyası hala aynı çizgide ilerlemekte. Örneğin, yapılan en son Arap Birliği toplantısında, Katar Başbakanı Hamad Bin Jasim al-Thani, Beşar Esad’ın acilen yönetimden çekilmesini istedi. ABD ve İsrail güdümünde yürüttükleri dış politikalarını Arap Baharı olarak da tanımlayan yandaş Arap Liderleri, aslında kendilerinin ve yönettikleri halklarının sonlarını hazırladıklarının farkında değil.
İsrail her geçen gün daha da özlem duyduğu Vadedilmiş Topraklarına sahip olursa, sizce o coğrafyada Arap-İslam âlemi bir daha yaşama şansı bulur mu? Hz. Peygamber (sav)’in bindörtyüz yıl önce yaptığı tarihi, siyasi, kültürel, stratejik ve nihayet imani ikazları dikkate alma zamanıdır. Bu ikazların en başında adı Deccal olan ve İslam âleminin topyekûn düşmanı olacak fitne kaynağı aktör(ler) bulunmaktadır. Aynı ikazlarda bu şer güç, hakikati çarpıtacak, Hakkı Batıl, Batılı da Hak gösterecektir. Sabahleyin yola imanlı çıkan, akşama imansız eve dönecek; akşam evine imanlı giren gece imansız uyanacaktır. Ancak tek bir yol (fırka-i naciye) mensupları, yani Ehl-iBeyt sevdalıları-dostları bu fitneden inşallah korunacaklardır. Zaten Ahir zamanda Dünyayı varlığıyla onurlandıracak olan ve yine Ehl-i Beyt’ten olan İmam Mehdi Efendimiz(as) ve onun yolunda olanlar Deccalin baş düşmanı olacaklardır.
Biraz akl-ı selim sahibi olan her iman sahibinin düşünmesi ve anlaması gereken bir sonuç ortaya çıkıyor; 14 asır önce Mevla’mızın Sevgilisini bu kadar endişelendiren ve iman edenlerin sayısının çok azalacağı bu zaman diliminin sigortası ya da koruma kalkanı olan Ehl-i Beyt sevgisi, yolu ve hayat tarzıdır. Türk ve Arap İslam âlemi bu emin yolu seçerse, ekonomik, politik, idari ve dış politika uygulamalarında İmam Ali gözlüğünü kullanırsa, İmam Hüseyin Direncini ortaya koyarsa hiç kimse endişe etmesin ki bu coğrafyada zafer Arap Kardeşlerimizin ve Türk Milletinindir.
Bölgedeki zengin Arap Devletlerinin ABD yanlısı tutum ve politikaları şu ana kadarki krizlerde maalesef İslam Dünyasının ve bölge insanının aleyhine oldu. Örneğin, 1. ve 2. Körfez savaşlarında Koalisyon güçlerinin emir ve görüşlerine amade olan Arap devletleri, bugün Irak’ta yaşanan ıstırap ve zulmün ortaklarından olmuşlardır. Üniversite yıllarında aynı sınıfı paylaştığım, bir Arap Devleti vatandaşı arkadaşım, bir gün okul çıkışı apar topar ülkesine mensup istihbarat ajanları tarafından konsolosluğa; oradan da ABD adına savaşmak için bölgeye götürüldüğünü hatırlıyorum. Hatta 1 yıl sonra okula tekrar döndüğünde savaşın bize yansıtılmayan yüzünü de kendisinden öğrenmiştik. Her gün yüzlerce ABD askerinin cesedinin uçaklarla ülkelerine gönderildiğini ama bunun medyadan gizlendiğini de öğrenmiştik.
Şimdilerde de Arap Dünyası hala aynı çizgide ilerlemekte. Örneğin, yapılan en son Arap Birliği toplantısında, Katar Başbakanı Hamad Bin Jasim al-Thani, Beşar Esad’ın acilen yönetimden çekilmesini istedi. ABD ve İsrail güdümünde yürüttükleri dış politikalarını Arap Baharı olarak da tanımlayan yandaş Arap Liderleri, aslında kendilerinin ve yönettikleri halklarının sonlarını hazırladıklarının farkında değil.
İsrail her geçen gün daha da özlem duyduğu Vadedilmiş Topraklarına sahip olursa, sizce o coğrafyada Arap-İslam âlemi bir daha yaşama şansı bulur mu? Hz. Peygamber (sav)’in bindörtyüz yıl önce yaptığı tarihi, siyasi, kültürel, stratejik ve nihayet imani ikazları dikkate alma zamanıdır. Bu ikazların en başında adı Deccal olan ve İslam âleminin topyekûn düşmanı olacak fitne kaynağı aktör(ler) bulunmaktadır. Aynı ikazlarda bu şer güç, hakikati çarpıtacak, Hakkı Batıl, Batılı da Hak gösterecektir. Sabahleyin yola imanlı çıkan, akşama imansız eve dönecek; akşam evine imanlı giren gece imansız uyanacaktır. Ancak tek bir yol (fırka-i naciye) mensupları, yani Ehl-iBeyt sevdalıları-dostları bu fitneden inşallah korunacaklardır. Zaten Ahir zamanda Dünyayı varlığıyla onurlandıracak olan ve yine Ehl-i Beyt’ten olan İmam Mehdi Efendimiz(as) ve onun yolunda olanlar Deccalin baş düşmanı olacaklardır.
Biraz akl-ı selim sahibi olan her iman sahibinin düşünmesi ve anlaması gereken bir sonuç ortaya çıkıyor; 14 asır önce Mevla’mızın Sevgilisini bu kadar endişelendiren ve iman edenlerin sayısının çok azalacağı bu zaman diliminin sigortası ya da koruma kalkanı olan Ehl-i Beyt sevgisi, yolu ve hayat tarzıdır. Türk ve Arap İslam âlemi bu emin yolu seçerse, ekonomik, politik, idari ve dış politika uygulamalarında İmam Ali gözlüğünü kullanırsa, İmam Hüseyin Direncini ortaya koyarsa hiç kimse endişe etmesin ki bu coğrafyada zafer Arap Kardeşlerimizin ve Türk Milletinindir.
Hakan Rona / diğer yazıları
- Güneydoğu'ya huzur ancak MEM'le gelir / 09.04.2013
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012