Saddam Irak’ın devrik lideriydi, Kaddafi de Libya’nın. İki liderin ortak yönleri sadece diktatör ve devrik liderler olması değildir. Her iki liderin öldürülme şekline bakılırsa, çok önemli bir ortak yönlerinin var olduğu görülecektir. O da her iki liderin de, Türkiye’nin Kıbrıs çıkarmasında Türk askerinin önemli ihtiyaçlarını karşılamış olmalarıdır.
Saddam Hüseyin, Kıbrıs çıkarması yapılırken petrol bakanı. Türkiye’ye uygulanan ambargodan dolayı uçaklarımızı uçuracak yeterli yakıtımız bulunmuyordu. Çareler aranırken Irak Petrol Bakanı Saddam Hüseyin’le görüşülüyor. Saddam Hüseyin, petrol tankerlerini İskenderun körfezine yönlendirerek gerekli olan tüm ihtiyaçlarımızı karşılamıştır.
Yine ambargo nedeniyle çok ciddi yedek parça ihtiyacımız söz konusu olmuş. Bu yedek parçaların Libya’da var olduğu öğreniliyor. Libya lideri Kaddafi neye ihtiyacımız var ise, memnuniyetle karşılayacağını söylüyor ve uçaklarımız Libya’ya uçuyor.
Hatta söylenenlere göre, Kaddafi bizzat sırtıyla malzeme taşımış ve kendini bundan menetmeye çalışanlara “bırakın benim sırtım da nasiplensin bu çıkarma Müslümanların üç yüz yıldır, ilk ileri harekâtıdır” dediği söyleniyor.
Aynı Kaddafi’yi biz batı ile birlikte olup tahtından zorla indirdik bu da yetmemiş gibi insanlık tarihinde emsaline az rastlanan bir ölüm şekli ile hayatına son veren canilerin İstanbul’da bedava tatil yapmasına imkân sağladık. Hatta bu canilerden bir tanesi Hatay’da Başbakan Erdoğan’ı alnından öpmüştür. Tüm bunları basından okumuştuk…
Kaddafi, ABD’ye ve ona uşaklık edenlere göre zalim olabilir. Bana göre ise batının tamamı Kaddafi’nin tırnağı bile etmez, çünkü Kaddafi Müslüman ve Kıbrıs davasında önemli bir kilometre taşıdır. O günü Kaddafi yedek parça vermemiş olsa idi bugün belki de, Kıbrıs diye bir vatan olmazdı.
Bir çivi bir nal, bir nal bir at, bir at bir ordu, bir ordu bir ülke ölçüsünü unutmamak gerekir. Tabi bedava bulup satanlar bunu da bilmez ki…
Saddam petrol göndermese idi belki de uçaklarımız uçamayacaktı ya da tam hedeflenen gerçekleşmeyecekti. Kıbrıs’ı problem olarak, “besleme” ve sorun olarak gören bir zihniyetin temsilcileri Kıbrıs’ta bizimle olanlara karşı olması gereken vefadan, duymaları gereken sorumluluktan ne anlarlar?
Hiç şüphesiz bu iki insanın ciddi yanlışları ve uygulamaları da olmuştur, bu da insan olarak onların yanlışlarıdır, bu yanlışlarını zaten savunmuyoruz. Batılılara göre bunlar diktatör ve cani olabilir. Kullandıkları dönemde demokrat kabul etmişler, karşı geldikleri noktadan itibaren ise, diktatör ve zalim…
Batının eşkıya dediği evliya, evliya dediği eşkıyadır, bunu hiç unutmayalım. Bu gün aynı oyun, Suriye üzerine oynanmaya devam ediyor. Esat, ülkesini satmadığı için zalim ve diktatör ilan ediliyor. Eğer İsrail için tehdit olan Hizbullah’ı desteklemese, sahillerinde yeni bulunan petrolleri küresel güçlere devretse, çoktan demokrat kabul edilmişti.
Her neyse konumuza dönecek olursak Kıbrıs batı için, Türklerin üç yüz yıldan sonra kendilerine attığı en önemli kazıktır. Bu kazığın acısını asla unutmuş değillerdir. Uluslararası hiçbir konuda yanımızda olmalarını asla beklemeyelim. Hele “Suriye için NATO ve BM tam destek verdi” gibi palavralara hiç inanmayalım.
Çöktüğümüz anda elimizden ilk çıkacak yer Kıbrıs’tır. Aslında Kıbrıs elimizden AKP eliyle çıkmıştı da Rumlar aç gözlülük ettiler, ondan hala elimizde ama buna rağmen geri dönüşü zor kararlara imza atmış bulunuyoruz.
Eğer Saddam ve Kaddafi Kıbrıs çıkarmasında Türkiye’nin yanında olmasalardı belki de bu gün Yemen, Tunus ve Mısır liderleri gibi hayatta olabilirlerdi.
Bence Batı onlardan Kıbrıs’ın intikamını almıştır.