Deniz Baykal "hiç değişmemiş". Eski tas, eski hamam.
Konuşmaları, uslübu, muhtevası dünün aynısı.
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın eşi Münevver Arınç'ın Havaalanı VİP salonunda bulunmasından fena rahatsız olmuş Baykal.
Bazı köşe yazarıyla aynı safta yer alarak "Arınç'ı ve AKP'yi" rejim krizi çıkarmakla ve toplumu germekle suçluyor Baykal.
Oysa toplumun "gerildiği" filan yok!.
"Gerilen" o bazı köşe yazarları ve bazı siyasetçiler!.
Bula bula "bir kadının" başörtüsü takarak havaalanında Cumhurbaşkanı ile tokalaşmasını bulmuşlar yaygara çıkaracak konu olarak.
Varsa başörtüsü, yoksa başörtüsü.
Ve Baykal TBMM'inde AKP'nin hükümet programını eleştirirken yaptığı konuşmada, "işbirliği, kardeşlikten"nden dem vuruyordu.
Deniz Bey, insanların "kardeşçe" yaşamasını haykırıyor Meclis kürsüsünden ama kardeşliğin gerçek hayatta tatbikine sıra gelince birden hırçınlaşıyor.
"Başörtüsü ile hür" yaşamak isteyen "politikacı eşlerine hemen "diş gösteriyor".
Başörtüsünü görünce sabrı taşıyor, sinirleniyor, öfkeleniyor, hırçınlaşıyor.
Nazım'ın "kardeşlik, hürriyet ve özgürlük, insan hakları" öğütlerini unutuyor.
Hacı Bektaşi törenlerine katılan Şeyh Edebali'nin öğütlerini çerçeveleten Baykal, zannetti ki değişti.
Zannetti ki artık "başörtüsüne karşı daha yumuşak, daha ılımlı, daha sağduyulu" yaklaşacak.
Ne güzel!
Tam tersi oldu. Sukut-u hayale uğradım.
Münevver Arınç'ın başörtüsü takarak Havaalanı Protokol Salonuna gelmesini rejim sorunu olarak gören CHP'nin "bu kafası", neden hala yüzde 20'lere bile varamayan bir oy potansiyelinde kilitlendiğinin de en büyük izahı aslında. Aslında solun buz gibi eridiğinin resmidir bu tablo. Türkiye'deki "tepeden inmeci sol" yüz seçim daha yapılsa, ders almayacağa benziyor.
Soruyorum Sayın Baykal'a:
Şu anda Meclis'e giren yüzlerce milletvekilinin ve bakanların çoğunun hanımı başörtülü.
Ne yapsınlar hanımlarını bu adamlar?
Hiç bir toplantıya, yemeğe, davete, kamu binasına, devlet protokolüne getirmesinler mi?
İnsan yüzüne çıkmasınlar mı?
Evlerinin süngülü kapıları arkasında mahsur mu kalsınlar?
"Eşleri devletin vekili olan başörtülü kadınlar" devlet katından sürekli kovulsun mu?
Demokrasi, insan hakları, din ve vicdan hürriyeti bu mu?
Deniz Baykal Münevver Arınç ve diğer örtülü kadınların böyle bir hapis hayatı içinde "toplumdan, devletten, protokolden" tecrit edilmesi ile mi "demokratik hukuk devletinin" korunacağını savunu yorsunuz?
Eğer böyle düşünüyorsa 40 yıllık siyasetçi Deniz Baykal; temsil ettiği solda, kendisi de "daha çok sürünecek" demektir. Daha çok muhalefet sıralarının kapaklarını vurmakla avunacak.
Daha çok muhalefet sıralarının kapaklarını vurmakla avunacak.
Daha çok.