Diyarbakır'da hem de bir askeri karargâhın önündeki Türk bayrağı güpegündüz indirilirken çok şaşırmıştık. Bayrağımızı indiren örgüt mensubunun cesareti hayret vericiydi. Bunun şokunu üzerimizden atmadan, Musul'dan kötü haber geldi. Musul'daki Türk konsolosluğumuz IŞİD tarafından basılmış, personel rehin alınmış, konsolosluk binasındaki bayrağımız indirilip yerine IŞİD bayrağı çekilmişti. Süleyman Şah Türbesi krizinde de yine aynı militanların türbedeki bayrağımızı indirdiği haberleri gelmişti. Gerek yurt içinde gerek yurt dışında Türk bayrağına yönelik saldırılar zirve yaptı. Yasa dışı örgütlerin Türk devletinin bayrağına alenen saldırır hele gelmesi direkt olarak Türk devletinin ve Türk ordusunun gücü ile alakalı bir durumdur. Türk devleti ve Türk ordusu bölgede artık "korkulan ve korkutan bir güç" değil "itibarı ayaklar altına alınmış" kurumlardır. Bu durum iktidarın gücü ile alakalıdır. Türk ordusu, Ortadoğu'da adı duyulduğunda insanların titrediği bir orduydu. Bir zamanlar, bugünün Kuzey Irak yönetimi başkanı Barzani ile Irak Cumhurbaşkanı Talabani, Silopi'den Erbil'e giden başçavuşların yanında esas duruşta dururdu. Bir binbaşı ile buluştuklarında "otur" denilmeden asla oturamazlardı. Mezopotamya'nın kan kokan topraklarında "Türk askerinin" adı duyulunca akan sular dururdu. Bir gazeteci, yıllar önce Lübnan'a gidişinde yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Lübnan Hizbullah'ın efsanevi kurucu lideri rahmetli Fadlullah. Doğu Konferansı başlığı altında on'un üstünde ülkeye bir otobüs dolusu yazarla seyahatler edip resmi sivil kurumlarla tanım, tanışma, öğrenme toplantıları yapıyorduk. Lübnan faslında Fadlullah'a uğradık. Uzun uzun konuştu. Toplantı bitti. Adamları niyeyse bizim grup içinden beni çağırdı, özel görüşmeye? Fadlullah bana, 'bak oğlum, bu İslamcıların kafası bunları almıyor, anlamazlar, Türkiye'deki İslamcılara söyleyin, laik Türk Ordusu'yla uğraşmasınlar. Bu topraklar bir günde cehenneme döner. Bu cehennem için tek şans var, Türk Ordusu'nun gölgesi. 'Türk Ordusu'nun hiçbir şey yapmasına gerek yok, gölgesi burayı korur." Aynen Fadlullah'ın dediği gibi oldu. İslamcılar iktidara geldi, Ordu ile iyice uğraştılar, bir sürü düzmece belge ile yüzlerce komutanı hapse attılar, sonra "pardon kumpas kurulmuş" dediler, ordunun belini büktüler, Fadlullah'ın dediği gibi bir zamanlar gölgesi bile Ortadoğu için garanti olan ordu, kendi karargâhı önündeki bayrağı koruyamaz hale geldi. Sonra bu korkunç güç kaybının jeopolitik yansımaları gelmeye başladı. İçerde bir yasa dışı örgüt, dışarıda bir adi çete Türk bayrağına el uzattı. Bu çetelerle yıllardır pazarlık üstüne pazarlık yapanlar, açılım diyerek PKK ile Esad'ı yok edeceğiz diye El Kaide ile el sıkışanlar sıktıkları elin Türk bayrağına uzandığını gördüler. Bütün bu gelişmeler, Türk devletinin uğradığı büyük itibar kaybının maalesef acı örnekleridir. Böyle devam ederse 'kendi koltuklarından ve menfaatlerinden' başka bir şey düşünmeyenler ülkeyi daha da batağa sürükleyecekler. Bugünleri bile arar hale geleceğiz.