Bugün bayram. Bütün mü'minlerin kalplerinde uhrevî kıvılcımların tutuştuğu, kenetlenme, kucaklaşma, bayramlaşma günü.
Bugün bayram. Bizim bayramlarımız "mübarekli"dir. Bizim bayramlarımız kutludur, muştuludur, bereketlidir.
Bizim çocuklarımız el öperken "bayramın mübarek olsun" yerine "bayramın bayraklı olsun" der çoğu kez. Dil sürçmesi değildir, hayırlı bir sentezdir bu.
Mübareği, bayrak yapar.
Bayramı bayrak yapar.
Çünkü Türk milleti "İslam'ın bayramı" ile "Türk'ün bayrağını" birleştirmiştir ruh kökünde.
Bazen bayramı bayrak yapar, bazen bayrağı bayram.
"Bayrakla bayram kucaklaşır, ulvileşir, şaha kalkar." Daha önce de yine bir bayram günü ele almıştım bu bayram-bayrak ilişkisini. Ama bir defa değil, bin defa anlatmalıyız bu güzel birlikteliği.
Bizim çocuklarımız bir elinde Kur'an bir elinde bayrak olan bir maziden beslendiler çünkü.
Bayrakla bayramın o güzel birlikteliklerinde millî kimlikle manevî kimliği yoğuran coğrafyadan beslendiler.
Onlar için bu Kurban Bayramı bayraklı bir bayramdır.
Bizim için de hem bayraklı bir bayramdır, hem mübarek bir bayramdır.
Hepimizin bayramı hem mübarek olsun, hem bayraklı olsun.
"Birileri" bu milletin manevî hamurunda filizlenen bu "dini kimlik-millî kimlik" ittifakının bizi ayakta tutan yegâne unsur olduğunu bildikleri için ödleri patlıyor.
Bu ittifakı yıkmak için binbir cepheden birden saldırıyorlar.
Milyonlarca mü'min aynı gün aynı heyecanı, aynı sevinci, aynı kenetlenişi duymaları onları mahvediyor.
Hatta kudurtuyor.
Bu nedenle bas bas bağırıyorlar her Kurban Bayramı arefesinde:
"Nedir bu kurban faciası?!"
"Ortalık kan gölüne dönüyor."
"Zavallı hayvanlara hiç mi saygıları yok?"
"Kurban kesmeye ne lüzum var. Allah'a yakınlaşmak için gidin sadaka verin."
"Kurban Bayramı değil kavurma bayramı sanki."
Daha bir sürü zırvalar, saçmalar, saptırmalar. Bu ülkede "insanlar açlıktan ölürken, soğuktan ölürken" kılları kıpırdamayanlar Allah için kurban edilerek hayvanların haklarını savunmaya başlarlar, bir yerden düğmeye basmışlarcasına.
Ama, insanları şu veya bu şekilde "kutsal olandan, kutsal alandan, kutsal kabul edilenden soğutmaktır.
Çünkü bilirler ki kutsalı imha ettin mi, bayrağın imhası daha kolaylaşacaktır.
AB normları, hayvan hakları, çevre kirliliği filan hikâyedir.
Bu "merkezlerde" bazı ilahiyatçılar, bazı gazeteciler, bazı aydınlar, bazı politikacılar işbirliği halinde çalışırlar.
Zamanı ve zemini oluştukça haccı da, namazı da, orucu da, kurbanı da, imanı da şu veya bu şekilde eleştiriye tâbi tutarlar.
İslam'ın imanını "küresel imana", İslam'ın ibadetini "küresel ibadetsizliğe" çevirmek için uğraşırlar.
Mesela konu kurban mı?
"Canım kurban demek Allah'a yakın olmak demek, ne lüzumu var hayvan kesmeğe, kan akıtmaya. Ne lüzum var kavurma bayramına?"
Siz bu kavurma laflarının inadına eğer kurban kesiyorsanız, hemen o gün kavurma yapın. Büyük bir zevkle yapın. Kavurduktan sonra mahallenizdeki, komşularınızdan kurban kesmeyenlere ikrâm edin. Mutlaka ve mutlaka onları da doyurun.
Komşusu açken tok yatan bizden değildir diyor Hz. Peygamberimiz.
"Bizden olmak" için verin, ikrâm edin. Kurban Bayramının bir amacı da vermektir. Vermeye alışmaktır.
Yanlış ekonomik politikalarla Türk insanının "kanı emilirken, fukaralık derinleşirken" bayramlar en büyük moral çöküntüsü dönemlerinde bile bir kutlu sığınak, bir kutlu liman.
Bayrakların dalgalanması, bilin ki bayramların kutlanmasına bağlı.
Hepinizin bayramı mübarek olsun.
Hepinizin bayramı bayraklı olsun.