"Alındı alınacak, verildi verilecek" tartışmalarının ayyuka çıktığı bir ortamda 17 Aralık tarihli zirveyi de geride bıraktık.
Hollanda'nın Dönem Başkanlığında yürütülen Brüksel'deki müzakerelerde Türkiye'ye 2005 yılı Ekim ayı takvim başlangıcı olarak sunuldu.
Ekim'in 3'üne kadar Ankara'nın genişleme protokolündeki şartları sağlaması gerektiği üzerinde duruldu.
Müzakere rötuşlarında en önemli sancı ise Kıbrıs sorunu oldu. Avrupa Birliği mensubu 25 ülkenin hemen hemen tamamı Türkiye'ye "Kıbrısla ilgili adım at" dediler.
Annan Planı'na yüzde yetmişe yakın bir oranla evet diyen Türkler'e Rumlar'ı Gümrük Birliği bağlamında tanıyın dendi.
Türk hükümetinin zirve öncesinde Rumlar'ın tanınması talebini kırmızı bir çizgi olarak nitelendirmesi Brüksel'de soğuk rüzgarların esmesine neden oldu.
Türk hükümeti 3 Ekim ve tam üyelik için olumlu görüş bildirirken bu sürecin ucunun açık olması ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ne dair beklenti talep edilmesi Türk tarafının umutlarını baltaladı.
Zirvede düğümü Kıbrıs oluşturdu. Ama bu düğüm sadece Kıbrıs ile sınırlı değil. İnsan Sirkülasyonu ve diğer mali alanlarda derogasyonlar olduğu gibi durmakta.
Fransa ve Avusturya'nın tutumunda belli bir yumuşama olmadı. En ilginç çıkış ise İtalya'dan geldi. İtalya Başbakanı Berlusconi Erdoğan'ın yanıltan bir tavır takınarak Kıbrıs'ın olmaz ise olmaz bir koşul oluşturacağı tezinde ısrar etti.
İngiltere ise ABD direktifi doğrultusunda zirve esnasında Türkiye kulisi yaptı ve Kıbrıs için yeni yumuşak öneriler sunarak katalizör görevine soyundu.
AB üyesi ülkelerin Hırvatistan ve diğer aday ülkelere yaklaşımı sorunsuz bir geçiş sunarken, Türkiye'nin kapıdan geçmesinin sorunlu olacağı teması ana gündemi oluşturdu.
Neticede Türkiye olarak önümüze Ekim 2005 tarihi kondu.
Şimdi önemli olan bu tarihin başlangıç olarak addedilip, sonrasında ne tarz uygulamalara ve taleplere maruz kalacağımız.
İlk talep başta da belirttiğimiz üzere Kıbrıs.
1963 tarihli Ankara anlaşması protokolleri ekseninde ve 1970'lerdeki perspektif uyarınca Gümrük Birliği'nin Kıbrıs Rumu'na da fiili olarak uygulanması isteniyor.
Siyasi açıdan tanınma anlamına gelmediğini belirten bürokratlar defacto bir durum ile bunun hallolacağını savunuyorlar.
Sizin siyasal açıdan tanımadığınız bir ülkeyi tüm sorunlara rağmen bünyesine alan Birliğin objektifliği ve samimiyeti sorgulanmak durumunda.
Ana konu Kıbrıs diğerleri bunu izleyecek.
Tarih belli, gelecek belirsiz.