Geçmişten günümüze devam eden hırsızlıklardan biri de bilim hırsızlığı. Bu hırsızlığın mucidi de batılılardır. Batılı bilim adamları, İslam bilginlerinden aşırdıkları bilgi ve buluşları büyük bir ustalıkla kendilerine mal etmeyi başarmışlardır. İslam bilginleri ise böyle yapmadılar. "Hikmet yitik malımdır" anlayışından hareket ederek nerede bir hikmet bulmuşlarsa kabına bakmadan onu almışlar ve hiç bir komplekse kapılmadan aldıkları kaynağı göstermişlerdir. Başka bir deyişle işlem bilginleri kaynağını söylemeden bir kelime dahi alıntı yapmamışlardır.
Batılıların bu kurnazlığı, daha doğrusu hırsızlığı boşuna değil. Bundan büyük menfaatler elde etmişler ve halende aynı sahtekarlığı sürdürüyorlar. Bir iki örnek vererek, ne demek istediğimizi biraz daha açmaya çalışalım. Mesela bütün dünyaya adam Smith (1723-1790) ekonomi biliminin babası olarak tanıtılmıştır. Gerçek öyle midir? Hayır, "Adam Smith'in ekonomi bilimine hiç bir katkısı olmamıştır" desek yalan söylemiş olmayız. Adam Smith, din adamı olarak yetişmesine rağmen ekonomiye ilgi duymuş bir kişidir. Yaptığı daha önce ekonomi hakkında söylenenleri ve yazılanları "Milletlerin Zenginliği" adlı bir kitapta toplamaktan ibarettir. Adam Smith'i meşhur eden bu kitapta hiçbir orjinal fikir söz konusu değildir.
Ekonomik sorunların çözülmeyişi, her geçen gün daha da karmaşık hale gelmesi ekonomistleri ekonomi bilimini yeniden yorumlamaya tanımlamaya sürüklemiştir. Böyle olunca Adam Smith de ister istemez tartışmanın içine çekilmiş, ekonomi bilimine katkısı sorgulanmaya başlanmıştır.
Bir batılı olan Boulaki şöyle demek zorunda kalmıştır: "İbni Haldun ekonomi biliminin babaları arasında anılmaktadır." Boulakai, "Ekonomi biliminin babasıdır" diyemiyor ama İbni Haldun'un katkısını da inkar edemiyor. Müslüman bilim adamı Prof. Dr. M.A Mannan ise şu tespitte bulunuyor: "Sosyal bilimlerin babası İbni Haldun'dur. Ekonomide bir sosyal bilim olduğuna göre, onunda babası İbni Haldun'dur. Ekonomi biliminin temel kavramları kaynağını, İbni Haldun ve Tusi gibi ünlü İslam bilginlerinin eserlerine borçludur
İslam bilginleri yalnızca ekonomiye ait eserler yazmamışlardır. Çünkü; onlar ekonomiyi diğer sosyal bilimlerden ayrı düşünmüyorlardı. Aslında doğrusu da budur. Nitekim batılılar da bu gerçeği yeni fark ettiler. İşte Paul A. Samuelson'nun "Ekonomi" adlı kitabında yazdıkları: "Ekonomi tarih, hukuk, felsefe, sosyoloji, psikiloji, antropoloji ve siyaset bilimi ile iç içedir." (s.6)
Sosyal hayat bir bütündür, hiç bir şubesi diğerinden bağımsız değildir. Ekonomide sosyal hayatın bir şubesi olduğuna göre onu da bağımsız düşünmemek lazımdır. Düşünüldü de ne oldu? İsterseniz bu sorunun cevabını yine batılılardan biri olan Peter F. Drucker'den alalım.
Drucker diyor ki: "Ekonomi bir türlü yürümedi. Neyi denediysek boş çıktı. Modern ekonominin teorilerinin temel varsayımları akıl dışı ve geçersizdir." (Gelecek için yönetim, çeviren Fikret Uçsom s.23) Akıl dışı teorilerle akıllı geçersiz fikirlerle geçerli iş yapmak mümkün olabilir mi? Elbette olmaz.
Tekrar başa batılıların bilim hırsızlığına dönelim. Batılılar muhasebe bilimini de Fra Luca Pacioli adlı bir papazın kurduğunu söylerler. Maalesef bu yalan doğruymuş gibi üniversitelerimizde de aynen okutulur. Halbuki gerçek bu değil. Pacioli'nin eserini yayınladığı 1494 yılı Osmanlı Devleti'nin Padişah 2. Beyazıd dönemine rastlamaktadır. Bu dönemden önce gerek sarayda, gerekse diğer birimlerde bugünkü gibi muhasebe kayıtlarının tutulduğu bilinmektedir. Dahası Pacioli eserlerinin çoğu yerinde "Anadolu'da olduğu gibi" ifadesini kullanmaktadır. Bu da Pacioli'nin muhasebeyi Anadolu'da yaşayan müslümanlardan öğrendiğini göstermektedir.
Neden bu bilimler Hıristiyan din eğitimi alanlara papazlara atfediliyor? Batılılar acaba Hırıstiyanlığın doğruluğunu, ilericiliğini mi ispata çalışıyorlar? "Her kültürün bir ekonomisi vardır." diyerek Hırıstiyan kültürünü mü öne çıkarmak istiyorlar? Bu ve buna benzer birçok soru sorulabilir. Ama ben BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın ekonomi bilimini yeniden tanımlamasına ve yeni bir ekonomi tez ileri sürmesine dikkat çekerek bitirmeyi uygun buluyorum. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın yaptıklarına, baştan beri anlattığımız gerçekler doğrultusunda bakınca, onun yaptıklarının önemi, büyüklüğü, anlamı çok daha iyi anlaşılmıyor mu?
Batılıların bu kurnazlığı, daha doğrusu hırsızlığı boşuna değil. Bundan büyük menfaatler elde etmişler ve halende aynı sahtekarlığı sürdürüyorlar. Bir iki örnek vererek, ne demek istediğimizi biraz daha açmaya çalışalım. Mesela bütün dünyaya adam Smith (1723-1790) ekonomi biliminin babası olarak tanıtılmıştır. Gerçek öyle midir? Hayır, "Adam Smith'in ekonomi bilimine hiç bir katkısı olmamıştır" desek yalan söylemiş olmayız. Adam Smith, din adamı olarak yetişmesine rağmen ekonomiye ilgi duymuş bir kişidir. Yaptığı daha önce ekonomi hakkında söylenenleri ve yazılanları "Milletlerin Zenginliği" adlı bir kitapta toplamaktan ibarettir. Adam Smith'i meşhur eden bu kitapta hiçbir orjinal fikir söz konusu değildir.
Ekonomik sorunların çözülmeyişi, her geçen gün daha da karmaşık hale gelmesi ekonomistleri ekonomi bilimini yeniden yorumlamaya tanımlamaya sürüklemiştir. Böyle olunca Adam Smith de ister istemez tartışmanın içine çekilmiş, ekonomi bilimine katkısı sorgulanmaya başlanmıştır.
Bir batılı olan Boulaki şöyle demek zorunda kalmıştır: "İbni Haldun ekonomi biliminin babaları arasında anılmaktadır." Boulakai, "Ekonomi biliminin babasıdır" diyemiyor ama İbni Haldun'un katkısını da inkar edemiyor. Müslüman bilim adamı Prof. Dr. M.A Mannan ise şu tespitte bulunuyor: "Sosyal bilimlerin babası İbni Haldun'dur. Ekonomide bir sosyal bilim olduğuna göre, onunda babası İbni Haldun'dur. Ekonomi biliminin temel kavramları kaynağını, İbni Haldun ve Tusi gibi ünlü İslam bilginlerinin eserlerine borçludur
İslam bilginleri yalnızca ekonomiye ait eserler yazmamışlardır. Çünkü; onlar ekonomiyi diğer sosyal bilimlerden ayrı düşünmüyorlardı. Aslında doğrusu da budur. Nitekim batılılar da bu gerçeği yeni fark ettiler. İşte Paul A. Samuelson'nun "Ekonomi" adlı kitabında yazdıkları: "Ekonomi tarih, hukuk, felsefe, sosyoloji, psikiloji, antropoloji ve siyaset bilimi ile iç içedir." (s.6)
Sosyal hayat bir bütündür, hiç bir şubesi diğerinden bağımsız değildir. Ekonomide sosyal hayatın bir şubesi olduğuna göre onu da bağımsız düşünmemek lazımdır. Düşünüldü de ne oldu? İsterseniz bu sorunun cevabını yine batılılardan biri olan Peter F. Drucker'den alalım.
Drucker diyor ki: "Ekonomi bir türlü yürümedi. Neyi denediysek boş çıktı. Modern ekonominin teorilerinin temel varsayımları akıl dışı ve geçersizdir." (Gelecek için yönetim, çeviren Fikret Uçsom s.23) Akıl dışı teorilerle akıllı geçersiz fikirlerle geçerli iş yapmak mümkün olabilir mi? Elbette olmaz.
Tekrar başa batılıların bilim hırsızlığına dönelim. Batılılar muhasebe bilimini de Fra Luca Pacioli adlı bir papazın kurduğunu söylerler. Maalesef bu yalan doğruymuş gibi üniversitelerimizde de aynen okutulur. Halbuki gerçek bu değil. Pacioli'nin eserini yayınladığı 1494 yılı Osmanlı Devleti'nin Padişah 2. Beyazıd dönemine rastlamaktadır. Bu dönemden önce gerek sarayda, gerekse diğer birimlerde bugünkü gibi muhasebe kayıtlarının tutulduğu bilinmektedir. Dahası Pacioli eserlerinin çoğu yerinde "Anadolu'da olduğu gibi" ifadesini kullanmaktadır. Bu da Pacioli'nin muhasebeyi Anadolu'da yaşayan müslümanlardan öğrendiğini göstermektedir.
Neden bu bilimler Hıristiyan din eğitimi alanlara papazlara atfediliyor? Batılılar acaba Hırıstiyanlığın doğruluğunu, ilericiliğini mi ispata çalışıyorlar? "Her kültürün bir ekonomisi vardır." diyerek Hırıstiyan kültürünü mü öne çıkarmak istiyorlar? Bu ve buna benzer birçok soru sorulabilir. Ama ben BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın ekonomi bilimini yeniden tanımlamasına ve yeni bir ekonomi tez ileri sürmesine dikkat çekerek bitirmeyi uygun buluyorum. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın yaptıklarına, baştan beri anlattığımız gerçekler doğrultusunda bakınca, onun yaptıklarının önemi, büyüklüğü, anlamı çok daha iyi anlaşılmıyor mu?
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018